Alo Kemal diyemeyenler

TÜRK basınında Kemal Derviş'e karşı ‘‘ani’’ bir muhalefet başladı.

Durum şaşırtıcı. Çünkü bugün Kemal Derviş'e ‘‘öfkelenenler’’ aslında düne kadar ‘‘ülkeyle ilgili’’ bütün umutlarını Kemal Derviş'e bağladıklarını söylüyorlardı. Ama şimdi Derviş'i sevmiyorlar. Ve kimbilir belki de Derviş'in ‘‘şansı’’ bu olacak.

Bunlar niye Derviş'i sevmiyorlar, ona da şöyle bir bakalım..

Birincisi Kemal Derviş gösterdi ki, onların adamı değil.

Kendini ‘‘opinion leader’’ zanneden, üç-beş ‘‘eski model’’ siyasetçiyle ‘‘enseye tokat’’ olduğu için ülke yönetiminde etkin olduğu inancına sahip olan ve çevresini de buna inandıran, bir telefonla Türkiye'yi yönetenleri yöneten bazı ‘‘güç odağı’’ yurttaşlarımız, Derviş üzerinde bu ‘‘eski’’ güçlerini kullanamıyorlar.

‘‘Alo Kemal’’ diyemiyorlar.

Görüyorlar ki, Derviş farklı ve yeni bir anlayışın adamı.

Rahatsız oluyorlar ve ‘‘inceden’’ tepki göstermeye başlıyorlar.

Şimdilik Derviş'e çatma gerekçeleri ‘‘gecikme’’...

‘‘İstifada’’ gecikme sendromu atlatıldı.

Şimdi ‘‘katılmada’’ gecikme eleştirilerinin eli kulağında.

Oysa Derviş boş durmuyor.

Hesap-kitap yapıyor.

Olasılıkları değerlendiriyor, çeşitli olasılıklara göre sonuçları ele alıp senaryolar üretiyor. Çünkü Derviş ülke yönetmenin ‘‘dalga geçmek’’ olmadığını biliyor.

Üç-beş işadamıyla, üç-beş gazeteciyle yemek yiyerek, meydanlarda laf kalabalığı yaparak ülkelerin geleceklerinin planlanmayacağını anlıyor. Ama anlatamıyor.

Goygoycu taifesiyle de bu yüzden yolu birleşmiyor.

Goygoycular da kızıyor.

İş güç bırakılıp telefonlarına çıkılmıyor, onlarla yemek yenmiyor, onların görüşleri benimsenmiş gibi yapılmıyor.

Bu durum kızdırıyor.

Kim mi bu kızanlar?

Herkes.

Dandik işadamı, çıkarcı sivil toplum lideri, egosu şişkin gazeteci, profesyonel siyasetçi. Bugünün sorumlusu olan herkes.

Derviş artık bunların sabırlarını taşırıyor. Ama bence Derviş doğru yolda ilerliyor. Ne liderlik, ne başbakanlık peşinde.

Kazanmak istemiyor.

Kazandırmak istiyor.

Derviş ve Türker'den ders


KEMAL Derviş'in ‘‘alışıldık’’ siyasetçi tipinden ne kadar farklı olduğunu dün bir kez daha gördük. Türkiye şimdiye kadar binlerce bakanın görevi devredişini gördü. Doğru söyleyin, hiç böylesini gördünüz mü? Saatler sürdü. Derviş, görevini ‘‘usulen’’ kameralara poz vererek devretmedi. Oturdu, yerini alacak olan bakana en ince ayrıntısına kadar hesap vererek, bilgi vererek koltuğu bıraktı. Bu ülkede bakanlar, koltuğu lanet ederek, gelene her türlü eziyeti bırakarak terk ettiler hep. Derviş ise bir ülkenin en önemli meselesini devreden adam gibi davrandı. Alan da ‘‘Teşekkürler Sayın Bakan’’ deyip kapıyı kapatmadı. Son derece medenice, olması gerektiği gibi bir ‘‘devir-teslim’’ yaptılar. Hem Kemal Derviş, hem de Masum Türker iyi bir ders verdiler. Tabii alabilene..

Başarı ahlak anlayışını değiştirmeli mi?


SÜREYYA Ayhan'ın başarısı, Galatasaray'ın Avrupa şampiyonluğu, basketbolda Avrupa ikinciliği, futbolda dünya üçüncülüğü kadar önemli bir başarıdır. Hatta atletizmde Türkiye'nin yeri göz önüne alındığında daha büyük bir başarıdır. Kutlanmalıdır, maddi manevi her türlü desteklenmelidir. Bu başarıdan yola çıkılarak, olmayan bir ‘‘Türk atletizmi’’ni var etmenin yolları aranmalı, bu başarı, bu yolun başlangıcı olmalıdır. Süreyya'nın başarısına müthiş sevindik. Ancak ne yazık ki, bu başarıyı bir ‘‘rövanş’’ gibi göstermek isteyenler var. Daha önce benim yaptığım bazı ahlaki, Hıncal Uluç'un yaptığı bazı sportif eleştirilerin rövanşı gibi. Uluç'u bilemem ama ben yazdıklarımın yine arkasındayım. Ben hiçbir zaman Süreyya Ayhan aleyhine yazmadım. Benim hedefim her zaman antrenör Yücel Kop oldu. Benim açımdan yanlışı yapan oydu. Evliydi, kızı yaşında ve kendine emanet edilmiş bir genç kızı, hatta çocuğu istismar etmişti. Dünyanın her yerinde bu büyük bir hata olurdu. Bugün de bu konuda böyle düşünüyorum. Sürey-ya'nın bu büyük başarısının, benim ahlak anlayışımı değiştirmesi de pek mümkün değil. Başarı, ahlak bağlantılı değildir. Hele hele sporda hiç. O zaman Avrupa Gol Kralı Tanju'yu hapse atmazdık değil mi?

Derviş mihenk taşı olacak


KEMAL Derviş, ülkenin geleceğini düşünerek yavaş davranıyor. Acele etmesini isteyenlerin ise tek düşündükleri şey kendileri.

Diyeceksiniz ki, ‘‘Derviş'in ne yapacağı, başkalarını niye ilgilendirsin?’’

İlgilendiriyor. Çünkü Derviş isteseler de, istemeseler de siyasette belirleyici unsur.

Derviş'in ‘‘acele etmesini’’ isteyenler, bunu kendi ‘‘positioning’’leri için istiyorlar.

Derviş yerini göstersin ki, onlar da kendilerini ona göre konumlandırabilsinler.

Derviş aslında siyasetin yeni mihenk taşı olacak.

Acele ettirilmek istenmesi de ondan.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Erişemediğimiz değil, gerçekten pis olan ciğere murdar dediğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları