Paylaş
Meclis Başkanı Yıldırım Akbulut'un marifetleri bir bir ortaya dökülüyor.
Meclis'te ve bağlı kurumlarda işe almadık eş, dost ve akraba bırakmadı galiba.
Bahanesi de hazır beyefendinin. En çok onlara güveniyormuş.
İyi de biz Sayın Akbulut'a güveniyor muyuz?
Meclis Başkanı Sayın Yıldırım Akbulut'un hal ve hareketlerinden anladığım kadarıyla siyasi ufku meclis başkanlığı ile sınırlı değil. Son aylardaki tavrı bunu gösteriyor.
Geçenlerde Merve Kavakçı'ya akıl veriyordu.
‘‘Evlensin gelsin. Milletvekilliğini kurtarsın.’’
Kimi keller böyledir. Melhemi kendi başlarına değil, başkalarının başına sürerler.
Akbulut da, aklı Merve Kavakçı'ya veriyor. Meclis'i karıştırmayı, Türkiye'yi altüst etmeyi vazife bilen Merve Kavakçı'ya.
Zaten aylardır bir Amerikalı'nın milletvekilliğini düşüremediler.
Şimdi de akıl veriyorlar.
Olmaz... Olamaz... Merve Kavakçı evlenip, yeniden Türk vatandaşlığı hakkını kazanırsa, tekrar seçime girip, tekrar milletvekili olabilir. Ancak kaybettiği hakkını geri alamaz.
O yüzden Akbulut'un verdiği akıl Akbulut'a yaraşır nitelikte olmuş.
Fakat asıl önemlisi Akbulut'un neden böyle davrandığı.
Basit. Akbulut'un gözü cumhurbaşkanlığında. Cumhurbaşkanlığı seçiminde bir anlaşmazlık çıkarsa ibre bana dönebilir. Ben de Fazilet'i hoş tutarsam desteklerini alırım diye bakıyor konuya.
O yüzden de meclis başkanına yakışmayacak açıklamalar yapıyor. Yine de Akbulut'un cumhurbaşkanlığını destekliyorum.
Amma eğleneriz bir düşünsenize...
Ev satamaz ama memleketi satar
ECEVİT'in 26 Eylül'ü, 26 Ağustos'la karıştırması, medyamızda Başbakanımız'ın bunadığı yolunda bir takım spekülasyonları gündeme getirdi.
Ayıp ediyorlar.
Günleri karıştırmak, bu nevi hatalar yapmak acaba hangimizin başına gelmiyor.
Kafamızın üzerine ittiğimiz gözlüğü, cebimizdeki anahtarı, park ettiğimiz yeri şaşırdığımız otomobilimizi aradığımız hiç olmadı mı?
Annemin doğum gününü bir ay önceden kutladığım da olmuştur.
Bu küçük şaşkınlığa dayanarak Ecevit'in bunadığını iddia etmek ayıptır.
Ancak Ecevit'in ciddi sağlık sorunları olduğu da bir gerçek.
Eski Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna, Ecevit'te ciddi bir Parkinson problemi olduğunu söylemişti.
Doğru olabilir. Ecevit'in sağlık sorunları vardır ama Başbakanımız'a bunak demek ayıptır, haksızlıktır.
Yine de bir şeyi söylemek gerek: Bugün Türkiye'de 65 yaşını geçmiş kişilerin tapu dairesinde işlem yapabilmek için doktor raporuna ihtiyacı var.
Yani 65 yaşını geçtiyseniz ve mal alıp satacaksanız, akıl sağlığınızın yerinde olduğuna dair bir rapor getirmeniz gerekiyor.
Ama isterseniz 100 yaşında olun devleti yönetmeye talip olursanız, hiç bir şey istenmiyor.
Yani bizim memlekette bunayan birisi evini satamaz ama isterse pekala memleketi satar...
Ceza valiye değil, halka...
SAYIN Sadettin Tantan, İstediğim vali tipi diye çizdiğiniz vali tipine en yakın valiyi görevden aldınız.
Erzincanlılar kızgın ve öfkeli.
Biz de şaşkınız.
Yazıcıoğlu'nun devlet katında pek sevilmediğini hissetmiş ve buna da bir yazımda değinmiştim.
Ancak devleti yönetenler sevdikleri eş, dost ve yakınları ile değil, devlet hizmetinde yer almaya layık olan insanlarla çalışırlar.
Yazıcıoğlu'nun çenesinin düştüğünün ben de farkındaydım.
Ama ona susmasını öğütlemek, başarılı bir memuru görevden alıp halkı cezalandırmaktan daha kolay değil miydi?
Aksa'da zehir tehlikesi yokmuş
AKSA fabrikasında meydana gelen zehirli gaz sızıntısı ile ilgili sorularıma, hem Tarım ve Köyişleri Bakanı Prof. Dr. Hüsnü Gökalp'ten, hem Türkiye Kimya Sanayicileri Derneği'nden yanıt geldi.
Her iki yanıtın ortak yönü şu:
‘‘Bir tehlike yok.’’
Sızan akrilonitrilin çevreye verdiği zarar son derece az olmuş.
Zehirli maddenin yayıldığı alan 200 metre yarıçapla sınırlı kalmış.
Zarar gören ürünün tamamı Aksa tarafından satın alınmış ve hiçbiri piyasaya verilmemiş.
İstanbul Üniversitesi tarafından yapılan incelemelerde de, bölgedeki hem tarımsal ürünler, hem de deniz ürünlerinde zehirli maddeye rastlanmamış.
Akrilonitrilin zehirli özelliğini hızla kaybeden bir madde olması nedeniyle de kalıcı bir zarar yakın çevrede dahi olmayacakmış.
Bu cevaplar, açıkçası içimi rahatlattı...
Gerçi biz radyasyonlu çay reklamını bakana yaptırmış bir ırkın ahvadıyız ama olsun.
Coşkun çetesi
SAPIK cinayeti gerçekleştiren 3 satanist, yargılanmak üzere DGM'ye sevk edilmişler.
Artık DGM'lerin de cılkını çıkardık.
Ne işi var bunların DGM'de.
Olay son derece adi, basit ve sapık bir cinayet.
Bunun devlet güvenliği ile ne alakası var.
Görevsizlik kararı verip dosyayı DGM'ye yollayan mahkeme, ‘‘Cürüm işlemek maksadıyla çete oluşturmak’’ gerekçesiyle işi DGM'ye havale etmiş.
Ne günlere kaldık.
Yani yarın öbürgün üç beş kişi bir araya gelip, birine tecavüz etse onu da çete kapsamına sokacağız.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Ben size yüksek dereceli memur olamazsınız demedim, adam olamazsınız dedim...
Paylaş