AHMET Altan'ın ilk günden
‘‘best seller’’ olan kitabı
‘‘Aldatma’’, eşim vasıtasıyla bizim eve de girdi.
İhsan Oktay Anar dışındaki Türk yazarların okuma keyfi değil, ıstırabı verdiğini fark ettiğim günden beri fazla seçici davrandığımdan
Hande'nin bir akşamda bitirdiği kitapla ilgili fikrini sordum.
‘‘Fena değil. Ama müthiş de değil... Yine de iyi sayılır’’ dedi.
‘‘Hikáye ne?’’ diye sordum.
Anlatmaya başladı.
Sorunlu sayılmayacak bir evliliği olan kadın, komşuları olan yakışıklı mimarla hiç nedensiz bir ilişkiye giriyordu. Genç, yakışıklı, uçarı mimar bir süre sonra kadından sıkılınca, heyecan tutkunu haline gelen kadın bu heyecanını çalarak gidermeye başlıyor ve sonunda yakalanıyordu.
Hikáyeyi dinleyince kahkahayı patlattım.
‘‘Sizin Ahmet Altan bu hikáyeyi yürütmüş kızım’’ dedim.
Hande çok bozuldu.
‘‘Daha neler!’’ dedi.
‘‘Yürütmemişse bile çok fena halde esinlenmiş’’ dedim.
‘‘Amma da münafıksın. Herkesin aklına gelebilir bu hikayeler!’’ diye
Ahmet Altan'ı savundu.
‘‘Haklısın. Arthur Hailey'nin aklına da bu hikaye Ahmet Altan'dan önce gelmiş zaten’’ dedim.
Ve galiba ilkokul, bilemedin ortaokul sıralarında okuduğum kitabı anımsadım.
Arthur Hailey'nin
‘‘The Wheels’’ yani
‘‘Tekerlekler’’ adlı kitabını.
1972 yılında Milliyet Yayınları tarafından yayınlanmıştı. Daha sonra 3-4 baskı yapmış, son baskısı da 1978'de E Yayınları'nca yapılmıştı.
Otomotiv endüstrisini konu alan işte bu kitabın içinde bir
‘‘yan hikayeydi’’ Ahmet Altan'ın
‘‘Aldatma’’sı.
Bir otomotiv firmasının başarılı ve yakışıklı yöneticisi
Adam Tenton'ın , görünürde eşiyle hiçbir sorunu olmayan eşi
Erica, otomobil yarışçısı
Peter Flodenhale ile tanışıp onunla müthiş bir seks ilişkisi içine girmişti.
Ancak uçarı otomobil yarışçısı sıkılıp
Erica'yı, terk etti. Gerçi
Erica için otomobil yarışçısını heyecan verici yapan onun uçarı haliydi ama terk edilmek kolay değildi. Hayatındaki tek heyecanı kaybedince sarsılan ve ne yapacağını şaşıran kadın heyecan için hırsızlığa başlıyordu. Kentin ünlü mağazalarından küçük ve pahalı şeyler çalan
Erica sonunda yakalanıyordu. Yakalandıktan sonra bütün olanları kocasına itiraf ediyor, kocasının da yardımıyla rezaletten sıyrılıyor ve evliliğini kaldığı yerden sürdürüyordu.
Yani
Hailey'nin kitabındaki bu yan hikáye,
Ahmet Altan'ın kitabının omurgasını ve tüm fikrini oluşturuyordu.
Üstelik
Arhur Hailey ‘‘kadınları çok iyi tanıdığı ve kadın ruhunu çok iyi bildiği’’ için bu kitabı yazmamıştı. İmajdan ibaret Amerikalı gazeteciler bu kitabın reklamını yapmak için sıraya girmemişlerdi.
Hiçbir edebi iddiası olmayan best seller yazarı
Hailey için bu, basit bir öykü içinde daha basit öyküydü.
Bana acı geleni, bunun Türkçeleştirilmiş ya da fazlaca esinlenilmiş halinin bize
‘‘kadınlar üzerine bir başyapıt’’ olarak sunulması .
NOT: Bu kitap daha sonra televizyona da uyarlanmış ve dizi film olarak TRT'de yayınlanmıştı.
Oğuz ve Lorant tepişiyor olan Fener'e oluyor
ZANNEDERİM Aziz Yıldırım'ın parası kendi parası değil. Ya da en azından o parayı kendisi kazanmadı.
Çünkü bu kadar başarısız bir yöneticinin işinde başarılı olup çok para kazanması
‘‘ekonomi teorisine’’ hakaret.
Fenerbahçe futbol takımı içerden dinamitleniyor.
Oğuz ve
Lorant'ın birlikte olması mümkün değil.
Birbirlerinden nefret ediyor ve birbirlerinin başarısız olması için her türlü sabotajı yapıyorlar.
Başkan ikisini de görevde tutuyor.
En doğrusu ikisini de kovmak.
Ama hiç değilse birinden biri olmamalı.
Aziz Yıldırım bunu idrak edemiyor. Koca Fenerbahçe, bir Alman köylüsü ile Fenerbahçe'ye hizipçiliği futbolculuğunda sokan adamın oyuncağı oluyor.
Yazık...
Beşiktaş'ı karıştırmak istiyorlar
GALATASARAY'ın başarıları
‘‘mikser’’leri durdurunca, Türk spor basını adıyla pazarlanan
‘‘karıştırıcılar’’ hızla Beşiktaş'ın üzerine atladılar.
Sportif başarıyla değil, sportif başarısızlıkla beslenen Türk spor basını şimdi de Beşiktaş'ın kanını içmeye hazırlanıyor.
Bu konularda tecrübeli olması gereken Beşiktaş menajeri
Sinan Engin ise bu tuzağa balıklama atlıyor.
Ligin belki de en iyi top oynayan takımlarından biri olan Beşiktaş karıştırılmak isteniyor.
Sinan da alet oluyor.
Oysa ortada büyük kıyametler koparacak bir durum yok.
Deplasmanda bir beraberlik alınmış, UEFA'da şanssız bir sonuçla sahadan ayrılınmış.
Beşiktaş, futbolunu oynarsa Sarajevo'yu deplasmanda yenip tur atlayacak güçte, bunun farkında olan yok.
Tam kritik anda karıştırılmak isteniyorlar.
Bu aslında bilinçli bir uğraş.
Hedeften Fenerbahçe'yi çekmek.
Hedefe başkasını koymak.
Galatasaray'ı denediler olmadı, Beşiktaş oldu.
Beşiktaş yönetimi sakin olsun.
İyi yoldalar.
Yüzüncü yılda şampiyonluk sabırla, inatla gelir.
Kulüp içinde kavga ve tartışmayla değil...
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Politika sıkıcı adamlar tarafından sıkıcı hale getirilmediği zaman.