AB'den bir parmak bal diplomasisi

AVRUPA Birliği açıkça Türkiye ile ‘‘kafa buluyor’’.

Türkiye de bunu eli kolu bağlı izliyor.

Avrupalıların bizi aralarına alacağı falan yok.

Müthiş bir oyalama taktiği içindeler.

Türkiye'de bunu anlayıp tepki gösterenlerin sayısı arttıkça ağzımıza bir parmak bal çalıyor, sonra bizimle ‘‘kafa bulmaya’’ devam ediyorlar.

Son İlerleme Raporu'nda Türkiye'ye tarih verilmeyince Türkiye'de artan tepkiler üzerine yine bir ‘‘bir parmak bal operasyonu’’ başlatıldı.

Hemen ‘‘düzmece’’ ve hiçbir resmi önemi olmayan bir haber saygın bir finans gazetesine sızdırıldı.

AB'nin beş büyük ülkesinin devlet veya hükümet başkanları Kopenhag'da, Türkiye'ye bir tarih verilmesi için anlaşmaya varmışlar.

Yeni bal bu.

Üstelik de cumhurbaşkanı ve başbakan düzeyinde beş parmak tarafından veriliyor.

Bu haber üzerine tepkiler azalacak, Türkiye sakinleşecek.

Sonra tarih marih verilmeyecek.

Çünkü ortada bir gazeteye ‘‘yazdırılmış’’ yalan dışında bir resmi belge yok.

Haydaaa, Türkiye'de bir daha kıyamet kopacak.

Tepkiler iyice artınca bir parmak bal daha.

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girdiğini değil ben, torunlarım görsün dişimi kırarım diyeceğim ama o zamana ben kalsam ağzımdaki dişler kalmaz.

Star takmıyor, YSK bu işe bakmıyor


YÜKSEK Seçim Kurulu'nu dava etmek lazım. Çünkü göz göre göre büyük bir haksızlığa göz yumuyorlar.

Sözde seçim yasakları başladı.

Yasaklar size, bana.

Star televizyonu, aynen daha önce uyardığım gibi sabahtan akşama Cem Uzan propagandası yapıyor.

Dakikalarca Cem Uzan haberleri.

Ne eşitlik, ne adalet.

Hiçbir şey yok.

Varsa yoksa Cem Uzan var.

YSK bütün bunları sesini soluğunu çıkarmadan izliyor.

Öylesine izliyor ki, Uzanlar sahip oldukları kanallardan sürekli partilerinin reklamını yapıyorlar.

Öyle bir reklam yapılıyor ki, beş ay önce var olmayan bir parti, şimdi pek çok köklü partiyi aşıyor.

Utanmasalar barajı geçecekler.

Bütün bunlar oluyor ama YSK'ya göre seçim yasakları ihlal edilmiyor.

Kurallara uygun, eşitlik anlayışı içinde bir yayın yapılıyor ama nedense Uzan'ın partisine yarıyor.

Ve ‘‘eşitliği sağlayan’’ bu kurul hákimlerden oluşuyor.

Bu hákimlerin ‘‘eşitlik anlayışını’’ anlayan varsa bana da anlatsın.

Ya da seçimlerden sonra birisi ‘‘tez elden’’ bu kurulun icabına baksın.

Çünkü olan biten ‘‘normal’’ değil.

Futbol sahada mı oynanır?


FUTBOLDA hakemlerin dağıtmadığı adalet, sonuçta daha büyük adaletsizliklere neden oluyor.

Galatasaray-Diyarbakırspor maçında Felipe yüzde yüz kırmızı kartlık bir hareket yaptı.

Hakem hakem olmadığı için kartı gösteremedi. Gösteremeyince maçın altında ezildi. Ve Diyarbakırspor'a göstermesi gereken kartları da gösteremedi. Maç çığrından çıktı. Daha sonra PFDK hakemin atmadığı Felipe'ye ceza verdi. Hakem kırmızı kartı gösterse Felipe bir, belki iki maç ceza alacaktı. Ama Disiplin Kurulu üç maç gibi ‘‘abes’’ bir ceza verdi. Şimdi Felipe Fenerbahçe maçında oynayamayacak (bence iyi de olacak o ayrı). Kuddusi Müftüoğlu adlı genç hakem ise bu hafta sonunda bir başka ‘‘abes’’e neden oldu.

Fenerbahçeli Johnson Gençlerbirliği maçında en az bir sarı, belki de ikinci sarıdan bir kırmızı kart görebilirdi.

Bir sarı kart görse 4. sarı kartı olacağı için Galatasaray karşısında oynayamayacaktı. Hakem Müftüoğlu bunu bildiği için kartı göstermedi. Hakemler tarafından gösterilmeyen iki kart. Ve bu iki kartın etkisine bakın. Bütün bunlara rağmen Ankara'da federasyona sövülüyor.. Bir de bunlar olmasa acaba federasyonu ne yapacaklar?

NOT: Galatasaray maçında ‘‘I love you Şenol’’ tezahüratından dolayı, o berbat yönetim gösteren hakemin sadece bu anonsta ne kadar haklı olduğunu yazacaktım. Ama Ankara'da dakikalarca ‘‘.... federasyon, ...... çocuğu hakemler’’ diye bağrıldı, tek bir anons yapılmadı. Bu neyin standardı.

NE ZAMAN ADAM OLURUZ?


Cumhuriyet'i kuranlara, saat kuranlara gösterdiğimizden daha fazla saygı gösterdiğimiz zaman.
Yazarın Tüm Yazıları