Bir söz makul süre sonra genellikle kâğıttan bile uçar gider ama bazen de yapışır kalır, sahibinin peşini bırakmaz. Bela olur! Komet’in Karşı Sanat’taki sergisinde böyle bir olaya vâkıf oldum. Üzüldüm.
Beyoğlu’ndaki Karşı Sanat labirent gibi bir apartman dairesi olarak, bir galeri için hiç de uygun değildir. Ama cesareti, siyasi sözü olan ve bunu bodoslama şekilde söylemek isteyen sanatçılara verdiği destek nedeniyle sevmişimdir. O yüzden Komet gibi bir sanatçının Yok Yok adlı sergisini Karşı’da açması harika bir jest. Takdir ettim. Sergi de çok komik... Komet’in en sevdiğim iğneli, ironik hali... Sergideki video için bir üniversite sınıfını basmış belli ki... Öğrencilerden Yok Yok Yok korosu yaratmış. Sonra kendisi de onlara katılmış, tropikal ormanlardan gelen bir kuş türü gibi Yok Yok Yok diyor... Sergiden son derece mutlu bir şekilde ayrılmak üzereyken ziyaretçi defterindeki bir yazı gözüme ilişti. Yazı, Muğla Üniversitesi’ndeki sözleşmesi yenilenmeyen ve bu durumu 2007’de “Akademinin İnfazı” başlıklı bir sergiyle duyuran Lütfiye Bozdağ’a ait. Öğreniyoruz ki, işten atılma sürecinde meğer Komet’le ilgili çok önemli bir detay varmış. Tam “güler misin ağlar mısın” durumu. Dinleyin, bakın.
BENİM HÜMANİZMİM DE BÖYLE
Bozdağ yazmış: “Sevgili Komet, 2001’de Teşvikiye Sanat’ta açacağın serginin basın bildirisini yazmış, senin için ‘hümanist’ demiştim. Sen çok sinirlenmiştin ve Doğan Paksoy’a bu kızı mahkemeye vereceğim, bana nasıl hümanist der diye kıyameti koparmıştın.” Bir saniyeliğine araya giriyorum... Hümanizm insanı ve insan onurunu her türlü otorite karşısında savunan, doğaüstü güçlerin etkisinden uzak durulmasını salık veren seküler bir düşünce akımı. 21’inci yüzyılda insan haklarını, cinsiyet eşitliğini, sosyal adaleti savunmak manasına da geliyor. Komet hangi temelde bu söze sinirlendi, bilmiyorum. Neyse zaten hümanist lafı Lütfiye Hanım’ın başına bakın daha neler açıyor: “Yıllar sonra akademiye geçince seninle (Komet’ten söz ediyor) ilgili yazdığım bu yazıya sinirlenen bir profesör, kendi adını bile kullanmayan bu adama (Komet) methiyeler düzen biri akademide barınmamalı, sözleşmesi yenilenmemeli diye olumsuz rapor yazmıştı.” Bozdağ’ın başındaki resmen “hümanist bela”. İlk önce hümanist dediğin Komet’ten paparayı yiyorsun, yıllar sonra da “Komet’i hümanist diye övdüysen akademisyen olma” diyen üniversitedeki üstünden darbe! Bayağı hayatının yönü değişiyor. Madem ki hümanist lafı bu kadar etkilidir... Öyleyse benim de bu hafta öfkelendiğim herkese bir çift sözüm olacak: Hümanist Bülent Arınç... Hümanist Emine Ayna... Hümanist Osman Baydemir... Hümanist 2010 Ajansı, “Galata Kulesi/Ayasofya Camii Her Zamanki Yerinde” temalı süper hümanist bir reklam kampanyası yapmışsınız. Bravo! Hümanist kuaför, bu saçımın hali nedir? Aşkolsun! Hadi bakalım, başıma ne iş gelecek?
SENEYE DE YAPMAM
Galerilerin tıkandıkça, paraya sıkıştıkça depolarından çıkarttığı D Grubu sanatçılarının işlerinden derledikleri karma sergilere yine gitmem. Koleksiyoner değilim, niye gideyim. Ayrıca çoğu yavandır.
Kendisini Tanrı gibi gören küratörlerle, ahlakçı sanatçılarla tartışmadan sohbet edemedim, seneye de yapamam.
Ozan Orhon’un çıktığı Pinakyo (valla afişte barın adı aynen böyle yazıyor) adlı bara gitmedim, seneye de gitmem.
”Dört tarafımız düşmanlarla çevrili” temalı, Dan Brown’u kıskandıracak kadar girift komplo teorileriyle dolu kitapları okumadım, seneye de okumam.
Müze dükkânlarındaki takıları çok beğenmeme rağmen, biçilen yüksek fiyatlar yüzünden alamadım, seneye de alamam.
Limuzinle ve işin doğasına aykırı ölçüde dikkat çeken bir korumayla dolaşan çağdaş sanatçımız Haluk Akakçe’nin kariyer stratejisini doğru bulmadım, seneye de bulmam.
Hayatımda hep kafadan kontaklar, zırdeliler... Bir tane makul arkadaşım yok, seneye de edinemem.