Dergah ahalisinin genç ve parlak şairiyle tanıştım

Benim dindar biri olduğum hiç söylenemez.

O ise kesinlikle mütedeyyin.
26 yaşındaki Furkan Çalışkan’la dışarıdan anlaşılmayacak şekilde farklıyız ve Taksim’de bir kafede oturmuş laflıyoruz.
Jilet gibi ütülenmiş Tommy Hilfiger marka gömleğinin kollarını kıvırarak kapuçinosundan bir yudum alıyor ve piyasaya yeni çıkan şiir kitabı “Kabahatler Kanunu”nu anlatıyor.
Kardeşimden birkaç yaş büyük olan Furkan’ın nasıl oturaklı konuştuğunu, nasıl İsmet Özel’i bile kıskandıracak şekilde kelimelerle oynadığını görünce şaşırıyorum.
Furkan, öteki mahallenin, daha salim ve siyaseten doğru ifadesiyle dindar edebiyatçıların yeni ve parlak şairi.
Evde babasının bir dolabını bulmuş bir gün. İçi edebiyat dergileri doluymuş: Dergah, Mavera, Ünlem, Kırklar...
Ergenlik dönemi bu dergileri okuyarak ve o dergilerden birinde bir şiirini yayınlatma hayali kurarak geçmiş.
Üniversite için İstanbul’a geldiğinde, Dergah ahalisinin bir yerinden parçası olmayı başarmış.
3 yıldır Dergah’ta hem edebiyat eleştirileri yapıyor hem de şiirleri yayınlanıyor. Sonunda şair ağabeylerinden İbrahim Tenekeci’nin ısrarlarıyla şiirlerini topladı ve bir kitap yaptı.
O edebiyat dergileri kitaba övgüler düzdü. Haksız da değiller.
Çok beğendiğim “Bisikletin Yanında Koşan Çocuk” şiiri şöyle başlıyor mesela:
“Ülkemi seviyorum şahsında/Panik halde seviyorum hızlı hızlı/Cumada dışarıda kalmış bir tedirginlikle aslında... Gerçek mermiler kullanıyor hayat gerçekten sıkı/Öyle uzak bir yersin göğsümde öyle sapa/Jandarmanın bile bilmediği/Ülkemi seviyorum şahsında/Hızlı hızlı/Koşuyorum bisikletin yanında.”
Furkan’ın babası bu şiirin olduğu kitabı görünce çok gururlanmış. Çünkü hayatta onun da bir hayali varmış: Çetin Altan olmak. Hayır, yazar olmak değil, iyi edebiyat yapan bir oğul sahibi olmakmış hayali.
Gerçekleşmiş işte.

Genç Siviller’den kat’i şekilde farklılar!

İç mihrak diye bir blog var; haftada iki-üç kez giriyorum. Çok eğlendiriyor, hatta bazen öfkemi yatıştırıyor. Çünkü onlar benden daha öfkeli ve yetenekli. İsimlerini vermiyorlar, gazetecilerle konuşmuyorlar. Bazıları reklam ajanslarında, bazıları bağımsız çalışan grafikerler yapıyor siteyi. Bunu da kendileri söylemedi, duydum.
Yaşanan olaylara tepkilerini grafik eserler yaparak gösteriyorlar. Her şeye, özellikle de otoriteye karşılar. Arada sırada onlara posta atıp uyluyorum: Ya Allah aşkına, iki dakika konuşalım, filan diye.
En son bana şu yanıtı verdiler: “Popülerleşmek gibi bir arzumuz yok; bu ülkedeki anarşist görsel propaganda kültürünü geliştirmeye çalışıyoruz. Genç Siviller gibi yapılanmalardan farkımız, dar ve köktenci bir siyasal çevrenin hizmetinde çalışmamamızdır.
Çeşitli altkültür yayınlarında bize ait bilgi parçacıkları bulabilirsiniz ancak biz bir yol haritası veremeyeceğiz. Şahsınıza saygımız sonsuz ama gazetenizde yer almayı hiçbir şekilde istemiyoruz.”
Ahahahahah! Nasıl ama, süper karakterliler di mi?
Neyse işte size son eserlerinden bir örnek. Eğlenceli bir Pazar günü isterseniz icmihrak.blogspot.com. Öptüm.
Yazarın Tüm Yazıları