Bayrak için ölen ve öldüren Türk Oluşmaları

Daha kanlısını çok okudum ama İsmail Pelit’in Türk Oluşmaları kitabına başlarken böyle hikâyelerle karşılaşacağımı tahmin etmiyordum.

Sayfaları çevirdikçe, “Vay vay vay” ya da “Of of... Neee oha!” gibi tepkiler veriyorum.
Okudukça geriliyorum, sinirlerim tel tel ayrılıyor ama kitabı da elimden bırakamıyorum.
Daha kanlısını, vahşisini, sertini çok okudum ama İsmail Pelit’in (27) “Türk Oluşmaları” kitabına başlarken böyle hikâyelerle karşılaşacağımı tahmin etmiyordum.
Kendisini Müslüman olarak tanımlayan bir gencin milliyetçilikle ilgili fikirlerini bulacağımı sanıyordum. Sarsılmam o yüzden doğaldır.
İsmail’in kitabındaki 15 kısa öykünün merkezinde Türk bayrağı, bolca kan ve garip ölümler var.
Mesela bir adam intihar etmeye karar veriyor, önce gidip bir dövmecide alnına Türk bayrağı yaptırıyor, sonra namluyu tam bayrağın orta yerine yerleştirip tetiği çekiyor.

NİĞDE’DE GİYİM MAĞAZASI VAR

Diğer hikâye: Karısını öldüren adam, kadının yüzünü bayrakla kapatıyor.
“Sonsuz Devlet” başlıklı hikâyede de oğlunun kafasını kılıçla kesen baba, akan kanı beyaz tülbente emdiriyor, sonra da tülbenti balkonda kurutup bayrak yapıyor.
Anladınız işte, sertliği biraz sürrealliğinden geliyor.
İsmail, yazarlığı heves olarak gören ve biraz da bu hevesle dalgasını geçen bir babayla, 6 yaşına kadar ona her gün Kuran okuyan bir annenin oğlu. Muhafazakâr bir ailedir benimkisi ama dinin bütün gereklerini yerine getirmezler, diyor. Liseyi Çorum’da okumuş, sonra Fatih Üniversitesi Kamu Yönetimi Bölümü’ne girmiş ama bitirmemiş. Şimdi Niğde’de yaşıyor, karısıyla bir giyim mağazası işletiyor. Ve kitap yazıyor.
İsmail’e bin tane soru sordum, Türk Oluşmaları ne demek, niye bayrağa taktın ve niye hikâyelerdeki herkes ölüyor filan gibi... Sakin sakin cevapladı: “Türk Oluşmaları 10 yıl önce yazdığım bir yazıda kullandığım bir deyimdi. Bu hikayelerde bayrak var çünkü bana göre Türk olarak yaşamanın temel nesnesi bayrak. Bayrağa ve Türklüğümüze garip bir kutsiyet atfediyoruz. Bunu da ancak saçma ve kurgulanmış hikayeler yazarak gösterebileceğimi düşündüm. Milliyetçileri karikatürize etmek değildi niyetim, sadece ırka ve bayrağa bu kadar bağlı yaşamaya anlam veremiyorum. İsmet Özel’i çok sevmeme rağmen onun ‘Türkler üstün ırktır’ demesini çözemiyorum. Sürreal karakterlerin kol gezdiği hikâyelerimde de bunu yansıttım. Bana göre milliyetçiyim diyen bir sürü insanınki ısmarlanmış, garip bir milliyetçilik!”
“Kürt sorununu çözerken Türk sorunu yaratmayalım” tabelalarının hayatımıza asıldığı bugünlerde İsmail’in “Türk Oluşmaları”nı mutlaka okuyun derim. Okuyun ki, onun dünyasında kafanız karışsın. Kafa karışıklığı çoğu zaman iyidir.
Mesela ben hafiften sıyırdığım zamanlar, çok sağlıklı hissediyorum. Bu bir oksimoron değil, gerçek.

Bir kısım erkek sanatçıya “sıkıyorsa” mektubu

Lütfen “Türk sinemasında kadın hikâyelerinin ele alınmadığını” düşünüp önümüzdeki 2 yılınızı kadın hikâyelerine ayırmayın.
Lütfen hem televizyon için hem de sinema için kadın kahramanlar belgeseli ya da sizin deyiminizle “kadın odaklı” diziler çekmeyin.
Lütfen “kadının düşünce ve ruhunu anatomisiyle birleştirip soyut ve somut” heykeller yapmayın.
Lütfen “kadınların İstanbul’u” fotoğrafları çekip sergi açmayın.
Anlıyorum, içinde kadın geçen sergiler, filmler daha çok satar, daha kolay popüler olurum sanıyorsunuz.
Ticari zekânızı takdir etsem de bu yaratıcılıkla ancak kıt kanaat geçinebileceğiniz bilgisini sizinle paylaşmak isterim.
Yapmayın böyle şeyler, çok rica ederim.
Mesela biz kadınlar, bu girişimlerinizi, bu hamasi sunuşlarınızı samimiyetten uzak, yüzeysel, kıytırık ve süper geyik buluyoruz.
İlla kadınlara faydam olsun diye bir sanatçı olarak ölüp bitiyorsanız da, kendinizi anlatın. Sıkıyorsa anlatın da görelim.
Yazarın Tüm Yazıları