Abdülhamid’i germeyen kartpostallar 100 yıl sonra doçenti gerdi

Harput mimarisi sempozyumunda sergilenmesi planlanan kartpostallar, Misak-ı Milli’ye saygısızlık ve misyonerlik gerekçesiyle sansürlendi.

Olay şöyle cereyan eder:
Mimarlar Odası’nın Elazığ-Harput’ta şube açması şerefine 5-6 Haziran’da bir sempozyum düzenlenir. ÇEKÜL, Elazığ Valiliği, belediye ve Fırat Üniversitesi’nin ortaklaşa yaptığı bu sempozyumda Harput mimarisi enine boyuna ele alınacaktır.
Harput mimarisi ve kültüründe önemli bir yeri olan Ermenilerle ilgili bir bölümün sempozyumda yeralmasının faydalı olacağını düşünen ÇEKÜL Vakfı, Birzamanlar Yayıncılık’ın sahibi Osman Kökder’i arar.
Kökder’in Türkiye Ermenileriyle ilgili birçok araştırması ve kitabı vardır. Önceden elinde bulundurduğu Orlando Carlo Calumeno’nun koleksiyonundaki kartpostalları tasnif eder ve “100 Yıl Önce Harput’ta Ermeniler” başlıklı sergiyi kısa sürede hazırlar. Sempozyumun yapılacağı otelin konferans salonuna yerleştirmeye başlar.

MİSAK-I MİLLİ’YE SAYGISIZLIK

100 yıllık kartpostallar daha duvarlara asılırken orada bulunan Fırat Üniversitesi’nden Yrd. Doç. Yüksel Arslantaş’ı rahatsız eder. Elazığ halkının hassasiyetleriyle bağdaşmayacağını filan söyler.
Arslantaş ve yanındaki diğer akademisyenlerin yarattığı bu küçük çaplı, homur homur nümayişten tedirgin olan Mimarlar Odası Elazığ Şubesi Başkanı Mithat Coşkun da serginin toplatılmasına karar verir. Coşkun’a niye diye sordum: Uygun bulmadım, diye kısa ve öz bir yanıt verdi.
Alın size akademisyen eliyle son model sansür.
Tarihçe Arslantaş’ı da aradım ve sordum: “Bir tarihçi olarak 100 yıllık kartpostallarda neydi sizi rahatsız eden?”
“O resimlerde sadece Ermeni yapılarının gösterilmesi, Ermenilerin yanında Süryanilerden, Müslümanlardan söz edilmemesi, üstlerinde Ermenice ve İngilizce yazıların yazması... Ben, ‘Ermeniler yeryüzünden silinsin’ demiyorum ama bu sergideki bazı resimler bizim Misak-ı Milli sınırlarımıza saygı göstermeyen unsurlar içeriyordu” dedi.

BİR İLERİ YÜZ GERİ

Kökder’in sansür nedeniyle sergileyemediği bütün bu kartpostallar 20’nci Yüzyıl’ın başında yayınlanmış, en sansürcü padişahlardan biri olarak bilinen II. Abdülhamid devrinde Osmanlı’da satılmış ve postalanmış. Meğer “iki ileri bir geri” diye eleştirdiğimiz sosyal hayatımız ehven-i şermiş. Meğer “bir ileri 100 yıl geri” de gidebiliyormuşuz.
Beni asıl tedirgin eden, Yüksel Arslantaş gibi kişilerin bir üniversitede ders veriyor, geleceğin tarihçilerini yetiştiriyor olması.
Çok korkuyorum.
Yazarın Tüm Yazıları