Yüzyılın fotoğrafından Türkiye

Yıl 1957.

ABD’nin Arkansas eyaletinde Little Rock Lisesi’nin önü.

Haberin Devamı

Ortam alabildiğine gergin.

Binlerce beyaz ellerinde ‘Zenciler Ormanlarına’ yazılı pankartlarla Little Rock Lisesi’ne asker eşliğinde girmeye çalışan siyah öğrencileri protesto ediyor.

Oysa Amerikan Anayasa Mahkemesi 1954 yılında okullarda siyah-beyaz ayrımcılığını ortadan kaldırmış. Fakat Arkansas gibi bazı eyaletler karara direniyor.

Amerika ikiye bölünmüş durumda.

Sonunda Başkan Eisenhover Anayasa Mahkemesinin kararına direnen eyalet valilerini teker teker arayarak gerekirse askeri birlikler eşliğinde siyah öğrencileri okula sokacağını söylüyor.

Nitekim gerçekten de bir süre siyah öğrenciler asker eşliğinde okullarına girebiliyor.

Little Rock Lisesi’nin önünde dokuz siyah öğrencinin asker eşliğinde okula giriş anı, AP muhabiri Will Counts’un çektiği fotoğrafla ‘yüz yılın fotoğrafları’ arasına giriyor.

Yıl 2007.

Haberin Devamı

ABD’nin Arkansas eyaletinde Little Rock Lisesi’nin içi.

Ortam alabildiğine sakin.

Siyah-beyaz herkes kendi halinde.

Aradan 50 yıl geçmiş ve ‘yüzyılın fotoğrafları’ arasına giren o dokuz siyah öğrenciden biri, Elizabeth Eckford, anma toplantısı için sınıfını ziyaret ediyor.

Sınıfta 15 öğrenci dikkatle yetmişine merdiven dayamış siyah kızın anlatacaklarını bekliyor. Fakat sınıfa coşku ve tebessümle giren Elizabeth’in uzun süre nutku tutuluyor.

Uzun bir süre konuşamıyor. Yüzüne zoom yapan kameradan yansıyan görüntülere bakınca ‘herhalde yaşadığı zor günleri hatırladı ve çok duygulandı’ hissine kapılıyorsunuz.

Fakat o da ne! O mütebbessim siyah kadın öfkeyle önce bir siyah sonra da bir beyaz öğrenciyi tahtaya kaldırıyor:

 ‘Boşverin sivil haklar tarihini bana sınıfınıza bakıp ne gördüğünüzü söyleyin.’

Sınıfın yarısı siyah, yarısı beyaz. Her iki öğrenci de söyleyecek fazla bir söz bulamadan yerine oturuyor. Bırakın öğrencileri sınıfın öğretmeni bile ne sorulduğunu tam olarak anlamıyor.

Elizabeth öfkeli ve ağlamaklı. Gördüklerinden dolayı öfkeli, gördüklerinin görülememesinden dolayı ağlamaklı.

Haberin Devamı

‘Biz onca mücadeleyi bunun için mi verdik?’ diyerek başlıyor konuşmaya, sınıfın siyah ve beyaz öğrenciler tarafından ikiye bölünmüş halini göstererek: ‘Bunun için mi?’

 Gerçekten de kamera tekrar sınıfa döndüğünde siyah ve beyaz öğrencilerin adeta bıçakla kesilmiş gibi bölündüklerini görüyorsunuz.

‘Aynı okula, aynı sınıfa girmeyi başardık ama 50 yıl sonra hala birlikte yan yana oturmayı öğretemedik demek ki!’ diyerek hayıflanıyor.

O ana kadar her şeyi ‘ne var bunda?’ kayıtsızlığı içinde dinleyen öğrenciler, hep bir ağızdan savunmaya geçiyor. Kimi, ‘biz bu şekilde rahat ediyoruz’ diyerek farkında olmadan yaralıyor Elizabeth’i, kimi ‘bu bizim arkadaş seçimimiz’ diyerek.

Haberin Devamı

Yetmişine merdiven dayamış yaralı kadın sarsıcı konuşuyor. ‘Uyanın’ diyor bir öğretmene, bir siyah öğrencilere, bir de beyaz öğrencilere bakarak. ‘Şu halinizden uyanın, halinizin farkında olmayışınızdan uyanın. Ya da şu hali değiştirmek için verilen mücadelelerden utanın.’

Yıl 2008.

Amerika’da bir siyah, Barak Obama başkanlık yarışı için en önde koşuyor.

Fakat Little Rock’da ya da New York’da ya da Boston’da siyahlar ve beyazlar hala ayrı mahallelerde yaşıyor, aynı okulda ayrı sıralarda oturuyor.

Aradan 50 yıl da geçse, Anayasa Mahkemesi özgürlükçü karar da alsa ayrışma bitmiyor.

Türkiye’de yaşanan türban tartışmaları ile Amerika’da yıllar önce başlayan sivil haklar mücadelesini bir tutuyor değilim. Fakat giderek kısırlaşan ve toplumsal kutuplaşmaya yol açan türban tartışmasına bir de Elizabeth’in 50 yıllık ‘uyanın’ diyen gözlüğünden bakmaya ne dersiniz?

Haberin Devamı

Ben İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi’ne 1989 yılında girdim.

Yani Turgut Özal’ın üniversitelerde türban yasağını kaldırdığı yılda. 115 kişilik sınıfımızda 8-9 başörtülü öğrenci vardı.

Onların sınıftaki varlığı dört yıl boyunca ben dahil hiç kimseyi hiçbir şekilde etkilemedi. Bu yüzden üniversite ile sınırlı kalmak kaydı ile türban yasağının kalkmasından yanayım. Fakat o gün de bu gün de beni endişelendirmeye devam eden başka bir şey var.

 Ben dört yıl boyunca sınıfımdaki başörtülü kızların hiç birini yakından ya da uzaktan tanıma şansına sahip olamadım. Onlar da beni ve sınıfın geri kalanını...

Şu türban kabusundan uyanalım artık.

Üniversitede başörtüsü sorunu ile değil, bizleri her geçen gün birbirimizden uzaklaştıran, aynı sınıfta, aynı şehirde, aynı ülkede ayrı dünyaların insanları olmaya mahkum eden zihniyetle uğraşalım.

Haberin Devamı

Tekrar ediyorum, üniversitede yasağın kesinlikle kalkmasından yanayım.

Fakat korkarım ki, tek başına türbana özgürlük, bizi 1989’un bile gerisine götürecek.

Benim öğrencilik yıllarımda, özgür bir biçimde okula gidip görünmez bir duvarla bir birinden ayrılan öğrenciler, yaşanan onca gerilimden sonra, bugün haklı-haksız korkular eşliğinde bir birlerine diş bileyecek.

Merak ediyorum o zaman yüzyılın fotoğrafında Türkiye nasıl görünecek?

Yazarın Tüm Yazıları