PaylaÅŸ
Bir yanda 15 ayrı evde şehit acısı, diğer yanda İstanbul’un en seçkin köyünde tam anlamıyla bir aile trajedisi.
Dün Edin ailesinin hüzünlü cenazesi için Teşvikiye Camii'ndeydim.
Mahşeri bir kalabalık vardı, alabildiğine duygulu.
İmam önce Güneydoğu’da teröre kurban giden şehitlerimiz için dua etti.
Ardından Kaz Dağları’nda sele kapılarak ölen-boğularak öldükleri için şehit kabul edilen-Edin ailesi için duaya geçildi.
Sonra Türkiye’nin son yıllarda yetiştirdiği en parlak iş adamlarından Esat Edin’in bir hayalden yola çıkarak yarattığı Kemerköy’e doğru
yola koyulduk.
Ailesi, dostları, komşuları hemen herkes oradaydı.
Esat’ a en zor zamanları yaşatanlar da oradaydı, yaşamını ona adayanlar da.
Kızan, küfreden de Kemer Country kulübünün geniş avlusunda yuvarlak halkaya dahil olmuştu, bir an olsun onu yanlız bırakmayanlar da.
Hayattayken bu insanları yarattığı ve paylaÅŸtığı hayali, sıkıntıdan kurtarmak için bir araya getirmek konusunda çok istemesine raÄŸmen baÅŸarılı olamamıştı Esat Edin.Â
Maalesef ölerek gösterdi liderliğini.
En son konuşmamızda "bu projeyi böyle bırakıp gidemem tekrar liderlik yapmam gerekiyor." demişti, "önce aileme sonra Kemerköy hayalini birlikte paylaştığım insanlara."
Hakkında o kadar çok ileri geri konuşan vardı ki ona "işin çok zor" demek geçti içimden.
Diyemedim.
Çünkü onun zor zamanların adamı olduğunu daha ilk tanışmamızda farketmiştim.
Edin ve ailesinin sonu gerçekten çok hüzünlü.
Ama inanın daha acıklı olan Azrail değil, insanların hoyratlığı.
Edin günahları ve sevaplarıyla geride pırıl pırıl bir miras bıraktı.
Peki ya onun ölümünden bile şüphe duyacak kadar vicdansız davrananlar.
Ölüm haberini bile "numara yapıyordur" diye hafife alanlar.
Ya da dünyalar tatlısı üç güzel çocuğuyla bu son yolculuğa çıkmış olmasını bile "iflastan kurtulmak için intihar etmiştir" diye yorumlayanlar!
Dün papatya ve çimlerin arasında yan yana dizilmiş üç masanın üzerinde duran tabutlardan çok kimi pişmanlıkla, kimi elem ve kederle halka halka ağlayan yüzlere baktım.
Hiç şüphem yok dökülen hatta dökülemeyen her damla göz yaşı samimi.
Ona hayatı dar edenler de samimi, hak etmediği muameleye tabi tutanlar da.
Geçmişte Esat Edin’e çok haklı gerekçelerle kızmış olanlar da vardı.
En çok da onlar dağılmıştı.
Beyaz papatyalar arasında gelincikler misali yan yana dizilmiş o üç tabutun yanında her şey öylesine beyhude, öylesine manasız!
Hacizler, ipotekler, krediler, borçlar, faizler...
Öfke, ihtiras, iftira, hoyratlık...
Yaşamak en büyük kutsalımız.
Esat Edin tüm varlığını yaşamımızı daha kutsal, daha tabii, daha insani yapacak bir mekan yaratmak için harcadı.
Fakat ömrü yarattığı eseri bir adım sonraya taşımaya yetmedi.
Ama dün cenaze töreninde şunu farkettim o son görevini gelincikler misali papatyaların arasına kıvrılarak yerine getirdi.
Seven sevmeyen, söven sövmeyen herkes ama herkes hüzünlüydü.
Bence vasiyetinin ilk adımı dün gerçekleşti.
Ona hayatta hoyratça yaklaşanlar bile şefkatle önünde eğildi.
Şimdi sıra son arzusunu hayata geçirmekte.
PaylaÅŸ