Paylaş
Fatih Üniversitesi'nden Hüseyin Yiğit sitemkar.
Geçen hafta vakıf üniversiteleriyle ilgili önce "kolay yoldan para kazanmanın yolu" arkasından da ‘hangi üniversite ne zaman batar?' başlıklı iki yazı yazdım.
Yüzlerce okur mektubu aldım.
Kimi 2005-2006 YÖK verilerinden hareketle yayınladığım "ücret-harcama" tablosunun güncel olmayışına takılmış. Haklılar, keşke YÖK şu 2007-2008 verilerini yayınlasa da biz de oradan güncellenmiş son durumu aktarsak.
Fakat umudunu güncellenmiş verilere bağlayanlar çok fazla heveslenmesin, çünkü 2005-2006 verileri ve bizim haber merkezinin belli kriterlerde dikkate aldığı 2007 verileri genel fotoğrafı gayet net veriyor. Sonuçta öğrenci başına yapılan harcama ve öğrenciden alınan ücreti salt rakamsal değerlendirmiyor sunduğumuz tablo bu ikisi arasında ki oranı-dengeyi ya da dengesizliği ortaya koyuyor. Ayrıca sadece ücret-harcama dengesi değil öğrenci gelirlerinin toplam gelire oranları da var yayınladığım tabloda. Dolayısıyla verilerin güncellenmesi genel tabloyu minik oynamalar dışında dramatik bir biçimde değiştirmeyecek.
Maalesef durum bu!
Çünkü vakıf üniversitesi adı altında kurulan ve yasal olarak "kâr amacı gütmesi" yasak olan bir çok üniversite benzer bir anlayışla
yenileri de eklenerek yola devam ediyor.
Beykent'ten yazan Betül doğrudan okulunu hedef aldığımı zannederek yazımı üzülerek okumuş. Ve arkasından kendisi Beykent benzeri üniversitelere verip veriştirmiş.
"Haklısınız, Beykent Üniversitesi üst düzey bir üniversite değil, hatta benim okuduğum dönemde bir kampusu dahi yoktu. Şu anda var. Ama yazınızı Beykent Üniversitesi'ni hedef alarak yazmanız yerine, kampüsünü yan binaları alarak genişletmeyi seçen Doğuş Üniversitesi'ni de, Okan Üniversitesi'ni de, Tarsus da bulunan Çağ Üniversitesini de vs 20 kusur vakıf üniversitesini de hesaba katmanızı tercih ederdim. Üniversite bünyesinde değil sistem bünyesinde eleştirmenizi tercih ederdim..."
Sayıları 32'yi bulan vakıf üniversitelerini sistem bazında eleştirmesem zaten oturup bu konuda üretilmiş verileri toplamaz, hatta yeni veriler üretilmesi için uğraşmazdım.
Haber Merkezi'nden uzman muhabirimiz Ceyda Çağlayan 'nın tüm vakıf üniversitelerini mercek altına almasını istemezdim.
Fakat sonuçta ortada bu kadar vakıf üniversitesi varken sistem eleştirisini soyut bir biçimde yapmak anlamlı olmaz.
Beykent Üniversitesi sıralamada en altta olduğu için öne çıktı.
Umarım bu durumdan üniversite yönetimi gerekli dersleri çıkarır ve öğrencilerine ve hocalarına gerekli yatırımı yapar.
Maaşları elden dağıtmak gibi bırakın bir üniversiteye küçük ölçekli bir işletmeye bile yakışmayan uygulamalardan vazgeçer.
Vakıf Üniversiteleriyle ilgili anlatacak çok şey var.
Referans önümüzdeki hafta tüm vakıf üniversitelerini tek tek öğrencisi-hocası-yönetici tüm çalışanlarıyla birlikte yapıcı bir biçimde masaya yatıracak.
Amacımız üzüm yemek, yani eğitim kalitesinin artmasına kafa yormak yoksa bu işi hakkıyla yapanları yani bağcıyı dövmek değil.
Türkiye gibi nüfusunun üçte ikisi 35 yaşın altında olan, 1 milyonun üstünde gencin her yıl üniversite sınav sisteminden geçtiği dinamik bir ülkede eğitim sisteminin ve kalitesinin rekabetçi bir anlayışla gelişmesine kimse kayıtsız kalamaz.
Maksadım demode bir anlayışla vakıf üniversitelerine karşı çıkmak değil.
Tam tersi vakıf üniversitelerinin tıpkı Amerika ve Avrupa'nın bazı ülkelerinde ki gibi alabildiğine rekabetçi ve belli uzmanlık alanlarına odaklı olmaları gerektiğine inanıyorum. Diploma veren değil diplomayla birlikte gerçekten sağlam bir alt yapı ve dolayısıyla güvenli bir gelecek sunan, mezun ettiği öğrencinin özel sektörde kolaylıkla iş bulduğu vakıf üniversitelerine her zamankinden daha fazla ihtiyacımız var.
Ha bu arada her ne kadar yasal alt yapısı olmasa da "kâr amaçlı" ticari üniversitelerinde bir an önce sisteme girmesi kaçınılmaz.
Amerika'da da bir yanda Harvard, MIT, Yale gibi üniversiteler var, diğer yanda adını hiç duymadığınız diploma dağıtan okullar.
Gerekli yasal alt yapı ve denetleme kurulduktan sonra piyasa da her türden okulun bulunması kimseye zarar vermez. Herkes hangi okulun ne maksatla eğitim yaptığını daha baştan bilir ve ona göre atar adımını.
Şu anda vakıf üniversiteleri 1.5 milyar dolarlık bir pazar büyüklüğüne sahip.
Oysa üniversite hazırlık kurslarının yani dershanelerin ulaştığı büyüklük 2 milyar doları aşıyor. Dedim ya genç ve dinamik bir nüfusumuz var. Dolayısıyla kamu-vakıf ve ticari olmak üzere üç ayrı kategoride daha gidilecek çok yol var.
Pazarın büyümesine "evet" fakat vakıf üniversitesi adı altında binlerce öğrencinin parasını ve en önemlisi geleceğini çalmaya "hayır."
Fatih ve Bilkent'ten sitem gönderenler haklı. İkisi de öğrencisi için ciddi yatırım yapıyor. Fakat öğrenciye yaptığı yatırım açısından birinciliği en azından 2005-2006 dönemleri için Sabancı Üniversitesi göğüslüyor.
Bu yüzden Sabancı Üniversitesi'nden yazan Ziya okuluyla gurur duyuyor.
Darısı tüm diğer üniversite öğrencilerinin başına.
"Bir Sabancı Üniversitesi öğrencisi olarak gururla okudum yazınızı. Lisans eğitimimi bu okulda aldım şu anda da yüksek lisans yapıyorum. Üniversitemde bulunduğum beş sene boyunca maddi açıdan okuldan her türlü desteği gördüm. Teknolojiye yapılan yatırımın yanında okulda öğrencilere bireysel olarak büyük miktarda burs karşılığı yardım yapılıyor. Bize bu imkanı sağlayan herkese, özellikle merhum Sakıp Sabancı'ya sonsuz teşekkürler."
OKUR GÖRÜŞLERİ
OLUMLU BİR ÖRNEK: FİNLANDİYA
Vakıf üniversiteleri ile ilgili yazmakta olduğunuz yazıları okuyorum ve zaten bilmekte olduğum bazı gerçekleri yeniden hatırlayınca daha da üzülüyorum. Ama durum bundan da feci. Bu durum sadece vakıf üniversiteleriyle sınırlı değil ne yazık ki.
Devlet üniversitelerimizin de eğitim kalitesi bir o kadar düşük.
Ben 5 sene Çukurova Üniversitesi’nde okumam ve hayıtımın 5 yılını kaybettiğimi düşünüyorum ve okulu bitirmeden bıraktım. (Tabi öle gitmedim, Finlandiya’da bir üniversite kazanıp öyle gittim.)
Şimdi işin asıl korkunç tarafını sizinle paylaşmak istiyorum. Ben Çukurova’da okurken, yanlış hatırlamıyorsam 200 lira ortalama harç veriyordum ve her sene tabii ki bu harç artardı. İkinci öğretimde okuyan arkadaşlarım da vardı. Onlar galiba 700 lira veriyorlardı.
Ben şu anda Finlandiya’da özel bir okulda okuyorum. Adı Heaga-Helia ama beş kuruş para vermiyorum. Ve Bilkent’in sunmuş olduğu bütün imkânlardan fazlasını ücretsiz kullanıyorum.
Buradaki kural şu, devlet, öğrencilerin masraflarını karşılamakla yükümlüdür. Bu okul özel olsa bile... Tabi eğitim kalitesinden ve şeklinden bahsetmeme gerek yok. Karşılaştırmak bile yanlış olur.
Gerçekten iyi olan üniversiteler dışında bu devlet ve vakıf üniversiteleri için de geçerli.
Allah yardımcınız olsun.
Saygılarımla...
Nur Sah Ketene
BİLKENT'E NEDEN YER VERİLMEDİ
Sayın Eyüp Can,
Yazınız duygu ve düşüncelerimize tercüman oldu. Ben ODTÜ İnşaat Mühendisliği mezunuyum yakın zamana kadar devlet üniversitelerinin daha iyi olduğunu düşünüyor, özel üniversitelere hep temkinle yaklaşıyordum; ta ki kardeşim Bilkent İsletme Bölümü'nden mezun olana kadar.
Gerçekten çok iyi olanaklar içinde çok iyi bir eğitim aldı. Sayın İhsan Doğramacı'ya Türkiye'de vakıf üniversitesi konusunda ilk adımı attığı ve halen başarılarını artırarak devam ettiği için teşekkürü bor biliyorum. Vakıf üniversitelerinin ilki olan bu başarılı üniversitenin yazınızda yer almamasına çok şaşırdım. Özel bir sebebi varsa lütfen biz okurlarınızla paylaşınız, eğitim ülkemiz için en büyük gelişme kaynağıdır.
Yüksek eğitim oranı fazla olan ülkelerin hem ekonomik hem de sosyal yönden daha güçlü olduğu gerçektir.
Okurlarınıza düşüncelerini paylaşma olanağı verdiğiniz için çok teşekkür ediyor konu ile ilgili cevabınızı bekliyoruz.
Saygılarımla.
Ceyda Akan
PARANIN HAKKINI VEREN ÜNİVERSİTE YOK
Merhaba Eyüp Bey,
Ben kolejde okudum ama şimdi devlet üniversitesinde öğrenciyim fakat vakıf üniversitesine geçiş yapmak istiyorum ve ciddi derecede kaygılarım var. Sizinde dediğiniz gibi vakıf üniversiteleri ne kadar kâr amacı güdemediklerini söyleseler de ben buna inanmıyorum. Avrupa'da birçok öğrenci ücretsiz olarak üniversite eğitimi alırken biz burada üniversite eğitimi için önce bir sınava tabi tutuluyoruz oda yetmiyor üstüne para veriyoruz. Sıkıntımız buradan kaynaklanıyor. Şuna da inanmıyorum vakıf üniversitelerinin olanakları devlet üniversitelerine göre fazla olsa da aldıkları para kadar öğrenciye karşılık vermiyorlar.
Aslı Sezen
Kişisel bir not:
Bir oğlumuz oldu. Adı Emir Zahir. Bazı okurlarım haklı olarak soruyor, ‘bir oğlunuz olursa adını Hrant koyacaktınız, neden vazgeçtiniz? Hrant çok özel ve güzel bir insandı. Ölümünün hemen ardından okuyucu önünde kendime o sözü gerçekten öyle hissettiğim için verdim fakat sonrasında aklımla gönlüm arasında sıkışıp kaldım. Çünkü ailelerimiz dahil bir çok dostumuz 'yeni doğmuş bir çocuğa bu kadar ağır bir sorumluluk yüklemeye hakkın yok. Her ne kadar babası olsan da o sana ait değil. Hrant hayatta olsa en çok o itiraz ederdi...' dedi. Çok zor bir karardı. Oğluma ağır bir mesuliyet yüklemek yerine verdiğim sözün mesuliyetini kendim yüklendim. Evet sözümü yerine getiremedim...
Paylaş