Türkler ne istiyor?

ADINI koymakta güçlük çektiğiniz bir sorunu nasıl çözersiniz?

Haberin Devamı

Çözemezsiniz...Â

Tıpkı hastalığı teÅŸhis edemeyen bir doktorun hastayı tedavi edememesi gibi... Â

En fazla, tedavi ediyor gibi yaparsınız... Â

‘MiÅŸ gibi’ yaptığınız için de sorun giderek kangrene dönüşür... Â

Açık konuşalım adına ister ‘Kürt Sorunu’ ister ‘terör’, isterse ‘geri kalmışlık’ deyin artık bu hastalık kangrene dönüşmek üzere...

*       *       *

Bakıyorum bir kesim bombaların patlamasını, arka arkaya şehit cenazelerinin gelmesini ‘açılım’ sürecine bağlıyor.

Utanmasalar AK Parti Hükümeti ‘açılım’ yaptığı için terör azdı diyecekler.

Sanki Türkiye PKK terörü ile son iki yıldır karşı karşıya!

İktidarın adını bile doğru dürüst koymaktan çekindiği ‘açılım sürecini’ eleştirmek, ‘İyi yönetemediler, içini iyi dolduramadılar’ demek başka bir şey, faturayı iyi niyetle başlamış kaçınılmaz bir girişime kesmek başka...

*       *       *

Madem bombalar yeniden patlamaya başladı, çaresizlik duygusu tekrar tedavülde o zaman gelin çareyi açık konuşalım...

Eğer hastalığımızı doğru teşhis etmez ve adını net koymazsak bir süre sonra kangren olmaya başlayan uzvumuzu kesip atmak zorunda kalacağız.

Türkiye’nin ‘iç savaşla-bölünme’ arasında bir tercihe doğru sürüklendiğini görmemek için kör olmak gerekiyor.

Otuz yıllık zehirli bir savaş bu, kardeşi kardeşe, organı organa düşman eden...

Pansuman bir tedavisi yok, elbette sancılı, ama iyileşmek hâlâ mümkün...

Nasıl mı?

*       *       *

Adını doğru koyacağız.

Bu sorun ne tek başına ‘terör’ ne de ‘geri kalmışlık’ meselesi, en başta siyasi ve kültürel kimlik meselesi...

Bölgenin kalkınması için yatırım yapmak, teröre karşı her türlü tedbiri almak şart...

Ama ‘gerek şart ’ ‘yeter şart’ değil...

Gerekli adımları atarken yeter şartı yani kimlik meselesini ihmal eden bu sorunu sonsuza kadar çözemez.

Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ bile sorunun tek başına güvenlik meselesi olmadığını söyleyip ‘kültürel taleplere’ kapı araladı...
Ama kimliğin ‘siyasi boyutu’ hâlâ görmezden geliniyor...

Ha bu arada görmezden geliniyor da ortadan mı kalkıyor.

Herhalde Kürt kimliği üzerine siyaset yapan HADEP, DEHAP, DTP gibi partiler uzaydan gelmedi... Anayasa Mahkemesi o kadar hızlı kapatıyor ki, nereden gelip nereye gittiklerini bile anlayamıyoruz!

Bütün mesele Mehmet Ağar’ın tabiriyle ‘dağda silah yerine düz ovada siyaset’ noktasına gelip gelemeyeceğimiz...

*       *       *

AK Parti Hükümeti ‘Kürt açılımı’ diyerek açıldı denize, baktı yeterince rüzgâr alamıyor, yelkenlerin içi boş, ‘demokratik açılıma’ indirgedi meseleyi, sonra denizin ortasında altyapısız, hazırlıksız fırtınaya tutulma korkusuyla ‘milli birlik ve beraberlik’ gibi hamasi bir söylem olmanın ötesinde hiçbir anlam taşımayan bir limana demir attı...

Ama biraz insaf!

Bugün bombalar tekrar patlamaya başladıysa bu AK Parti gerçekten de bir ‘Kürt açılımı’ yaptığı için değil, açılım süreci iyi yönetilmediği, muhalefet hiçbir şekilde bu sorunu çözmeye yanaşmadığı, dolayısıyla toplumsal mutabakat sağlanamadığı içindir...

*       *       *

O zaman hepimiz dürüstçe kendi kendimize soralım...

Ne istiyoruz?

Bir süreliğine bırakın PKK’nın ne istediğini...

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları olarak ‘biz’ ne istiyoruz...

O ‘biz’in içerisinde Kürtlere siyasi ve kültürel kimlikleriyle ne kadar yer verebiliyoruz...

Bugünün sorusu artık ‘Kürtler bölünmek istiyor mu?’ değil...

Ä°steyen de var, istemeyen de...

Esas soru ‘Türkler ne istiyor?’

Eğer bu vücut tüm hastalıklarına rağmen bizim vücudumuzsa ve bazı uzuvlarımızı koparıp atmayacaksak ‘biz ne istiyoruz?’

Yazarın Tüm Yazıları