Paylaş
Ve çıkan karar...
‘İsrail Hükümeti ya BM bünyesinde kurulan Bağımsız Araştırma Komisyonu’na temsilci gönderir ya da sert yaptırımları hayata geçiririz...’
‘Yaptırım Paketi’ hazır...
Neler mi var pakette, ne yok ki.
* * *
1- İsrail-Türkiye arasında diplomatik ilişkilerin tamamen kesilmesi.
2- İsrail’in sivil ve ticari gemileri dâhil tüm gemilerine Türk limanlarının kapatılması.
3- İsrail vatandaşlarına vize verilmemesi.
4- Askeri anlaşma ve savunma sanayi ihalelerinin iptal edilmesi.
5- Kamu ya da özel tüm ticari ilişkilerin sonlanması.
6- Spor müsabakaları dahil her türlü sosyal kültürel projenin iptali.
7- İsrail’in uluslararası kamuoyunda köşeye sıkıştırılıp bölgede tecrit edilmesi.
* * *
Liste uzayıp gidiyor ama benim uzatmaya niyetim yok.
İki sebeple.
Bir, gerçekçi olalım bu tek taraflı yaptırımların İsrail açısından anlamı yok.
İki, İsrail zaten uzun bir süredir ‘fanatikler koalisyonu’ tarafından yönetiliyor.
Bu yüzden Ankara’da kritik Bakanlar Kurulu toplantısı devam ederken İsrail Hükümeti ‘dalga geçer’ gibi BM Soruşturması’nı reddetti, yerine sonucu başından belli bir soruşturma komisyonu kuracağını açıkladı.
Adeta Türkiye’ye ‘elinden geleni ardına koma’ mesajı verdi...
* * *
Bu mahalle kabadayısı tavrın başta ABD olmak üzere birçok sebebi var ve maalesef bugünün güç dengelerinde iş yapıyor, ama bugün bunun sebeplerini konuşma zamanı değil.
Çünkü Türkiye büyük ölçüde haklı olduğu bir davada giderek ‘haksız ve tehlikeli’ bir konuma sürükleniyor.
Türkiye istediği kadar ‘İsrail’in yaptığı zorbalığı dünyaya anlatacağız’ desin maalesef zaman iki açıdan İsrail Hükümeti’nin lehine işliyor...
Bir, kanlı gemi baskının şoku giderek kayboluyor.
Buna karşılık ABD ve Avrupa’da İsrail’in yönlendirdiği ‘teröristlere karşı elbette İsrail kendisini savunacak’ tezi giderek güçleniyor.
İki, Ahmet Davutoğlu ’nun akıl ve sağduyuya dayalı vizyoner yeni Türk dış politikası giderek duygusal, tepkisel ve ideolojik bir zemine kayıyor ya da kayıyor gibi gösteriliyor...
* * *
‘Dost acı söyler’ derler...
Birilerinin başından beri ‘eksen kayıyor’ söylemiyle Türkiye’yi karalamaya çalıştığını biliyoruz. Bu tartışmayı da bu söylem sahiplerini de ciddiye almıyorum.
Fakat son zamanlarda Türkiye’nin içine sürüklendiği durum maalesef bu söylem sahiplerine inanılmaz malzemeler sundu.
İsrail’in zorbalığını karşılıksız bırakalım demiyorum.
Ama kimse kusura bakmasın düne kadar ‘komşularıyla sıfır problem’ siyaseti izlediğini gururla anlatan Türkiye bugün bölgede hem sembolik hem de stratejik öneme sahip en önemli komşusuyla barış değil savaş dili ile konuşuyor.
* * *
BM’de komşusu İran’a uygulanacak ‘yeni yaptırım paketine’ en önemli müttefiki ABD ile ilişkilerini zedelemek pahasına ‘hayır’ derken ve bunu ilkesel dış politika ile izah ederken şimdi komşusu İsrail’e karşı tek taraflı ‘yaptırım paketi’ hazırlıyor.
Bu arada başka bir fanatikler koalisyonu tarafından yönetilen İran, Gazze’ye savaş gemileri eşliğinde biri İstanbul’dan yüklenecek iki gemi gönderdi.
Resmen İsrail ile savaşa davetiye çıkardı.
Türkiye bir ‘fanatikler koalisyonu’ ile diğer ‘fanatikler koalisyonu’ arasında İran’ın yanında yer alarak mı bölgede saygın bir dış politika oyuncusu olacak?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun kendi oyun planı şimdiye kadar ‘ilkeli ve akılcıydı’ ama bu stratejik dış politika bence sınırları fazla zorladığı ve muhataplarının fanatiklerden oluştuğu gerçeğini göz ardı ettiği için giderek tehlikeli bir açmaza sürükleniyor.
Davutoğlu, şimdiye kadar stratejisini hep ‘kazan-kazan’ formülü üzerine kurardı...
Oysa fanatiklerin yönlendirdiği bu gerilim senaryosunda İsrail ve İran yani fanatizm kazanırken Türkiye kaybeden olmaya mahkûm...
Paylaş