PaylaÅŸ
Ä°yi ki de öyle demiÅŸim.Â
Önceki akşam bir grup arkadaşla bir balık lokantasında ekrandan izlediğim Fenerbahçe-Sevilla maçının ilk yarısında mekanı terk etmek zorunda kaldım.
İspanya’da olsam herhalde 10 dakikada yediğimiz iki golden sonra düşüp bayılırdım.
Ayıldığımda penaltılardan maçı kazandığımızı duyunca;Âya tekrar bayılır ya da bir daha ayılamazdım.
Lokantada masanın altında heyecandan tir tir titreyen bacaklarımın benden habersiz nasıl çözülüverdiğini bir ben bilirim bir de Allah.
Baktım olacak gibi değil ikinci yarıda kendimi eve attım.
Odasında mışıl mışıl uyuyan kızımı uyandırmak pahasına.
Allah’tan annesi yurt dışında. Anneanne ve bakıcı tam üç kez dilimi ısırarak attığım çığlıktan dolayı kızı yeniden uyutmak zorunda kaldı.
Dördüncü kez kalkmalarına sebep olduğumda maç bitmiş ben katıla katıla ağlamaktaydım.
Tüm Türkiye çeyrek finale kaldığı için Fenerbahçe’ye teşekkür ediyor.
Benim duygularını her zaman kontrol etmiş ‘light bir Fenerli’ olarak, bugün ekstra bir teşekkürüm var.
Hayatım boyunca bu kadar heyecan, bu kadar stres ve bu ölçüde bir duygu patlaması yaşamadım.
Bir daha yaşar mıyım ondan da emin değilim.
Fakat Fenerbahçe’nin Başkan Aziz Yıldırım’la birlikte özellikle son 5 yıldır istikrarlı bir biçimde yükselen grafiğine baktığımda ‘bu gidişle sen biricik kızını tatlı uykusundan daha çok uyandırırsın’ demekten kendimi alamıyorum.
Önceki gece hepimize yaşattığı duygu için Fenerbahçe’ye teşekkür ediyor, bundan sonrası için ciddi tırsıyorum.
Şaka değil. Kalp rahatsızlığı olan bir yakınım önceki gece acile kaldırıldı.
Hasta fenerli bir doktor arkadaşımla konuÅŸtum. Önceki akÅŸam o kadar çok bayılma vakası olmuÅŸ ki ÅŸakayla karışık, ‘artık hastalarıma özellikle de kalp sorunu olanlaraÂÅžampiyonlar liginde Fenerbahçe maçı izleme yasağı getireceÄŸim’ diyordu.
Ben doktor arkadaşımın şakasını ciddiye alıyorum.
Çünkü Fenerbahçe bugüne tesadüfen gelmedi.
İşin futbol tekniğini uzmanlarına bırakıyorum. Fakat bu başarının bir de çok ince düşünülmüş bir matematiği var.
Galatasaray UEFA Kupası’nı bir kez kaldırdı. Hepimiz sevinçten havaya uçtuk.
Ama o kadar, devamı gelmedi. Gelemezdi çünkü ne o başarının devamını sağlayacak alt yapı vardı ne de o başarıyı endüstriye dönüştürecek bir vizyon.
Aziz Yıldırım 1998’de Fenerbahçe başkanı olduğunda takımın bütçesi 16 milyon dolardı. Bugün 184 milyon dolar. Yani %1150 büyümüş.
Siz bu yazıyı okurken ben çok seçkin bir jüri ile bu yıl ikincisini düzenlediğimiz Referans Gazetesi 2007 Hızlı Balık Ödülleri toplantısında olacağım.
Yüzlerce şirket arasından son 3 yılda en hızlı büyüyenleri seçeceğiz.
Maalesef bu yarışta spor klüpleri yok. KeÅŸke onlar da olsaydı. Â
Geçen yıl kıran kıran geçen jüri toplantısını düşündüğümde jüri açısından bu yıl en kolay karar piyasa değeri 1 milyar dolara çıkan Fenerbahçe’yi yılın en hızlı balığı seçmek olurdu.
Neyse tutkulu taraftarını aynı zamanda sadık bir müşteriye dönüştüren, kulübü profesyonel bir şirket gibi yöneten Aziz Yıldırım nasılsa Fenerbahçe’yi hızlı ve istikrarlı büyütmenin formülünü bulmuş durumda.
DiÄŸer takımlarda aynı formülü uygularsa seneye memnuniyetle ‘spor endüstrisi’ kategorisini açabiliriz.Â
Fenerbahçe’nin Türk sporunun en hızlı balığı olarak ipi göğüsleyeceğinden şüphem yok, fakat ben kalbimin bu heyecana bir daha dayanabileceğinden ciddi kuşkuluyum.
Önceki gece maç bittiğinde hasta Fenerli Çandar’a ‘kalbin hala sağlam mı?’ demek için telefona sarıldım.
Defalarca aradım ulaşamadım.
16 saat sonra o beni aradı.
Kalp ritimlerinin normale dönmesi için epey beklemesi gerekmiş.
PaylaÅŸ