Türk Kemal/Kürt Kemal

BİRKAÇ gündür bu köşede Kürt Sorunu’nu “Türkler ne istiyor?” başlığıyla sorguluyorum...

Gelen makul tepkiler var, en güzeli önceki gün CHP Genel Merkezi’nde görüştüğüm Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığım sohbet.
Çünkü Kılıçdaroğlu diğer siyasi konular bir yana, Kürt Meselesi’nde “makul bir çözüme” ulaşmanın sembolü olabilir.
Nasıl mı? Siyaseten kendisi olarak...
¡ ¡ ¡
Kılıçdaroğlu’nun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı ve CHP Genel Başkanı sıfatlarının yanı sıra iki önemli özelliği daha var.
“Kürt” ve “Alevi” oluşu...
Ama dikkat edin her iki konuda da açık konuşamıyor.
Konuşabilse Türkiye’nin iki önemli sorununda bizatihi çözümün kendisi olur...
Ama henüz o rahatlıkta değil...
¡ ¡ ¡
Bunun haklı bir sebebi “kimlik siyaseti yapmak” istemeyişi...
Ama bunun sonucunda öbür uca, “kimlik körü” bir anlayışa savrulma tehlikesi var...
Hatırlayın kurultayda yaptığı konuşmada “Kürt” kelimesini ağzına almamıştı.
Erdal Sağlam’la birlikte CHP Genel Merkezi’ne giderken, Kılıçdaroğlu AB Büyükelçileri ile yaptığı toplantıdan dönüyordu.
Meğer bu durum herkes gibi Avrupalı diplomatların da dikkatini çekmiş.
O da onlara “kimlik siyasetinin” birleştirmekten çok ayrıştırdığını, bu yüzden o konuşmada “Kürt” kelimesini kullanmadığını, yoksa “Kürt” kelimesini kullanmakla ilgili bir sıkıntısı olmadığını söylemiş...
Avrupa’da yaşanan Yüzyıl Savaşları’ndan örnekler vermiş...
¡ ¡ ¡
Tam bu sırada Erdal araya girdi...
“Kemal Bey siz de Kürt’sünüz, zaten Kürtlerin sorunlarına ilgisiz kalamazsınız herhalde?”
“Haklısınız, kalamam ama illa Kürt olduğum için değil, herkesin sorunlarını, etnik ya da dini sorunlar dahil çözmek zorunda olan bir siyasi anlayışı temsil ettiğimiz için. Kimliği öne çıkarmak yerine etnik ya da dini kimliği nedeniyle zarara uğrayan kim varsa onun hakkını savunmak bizim görevimiz... ‘Kürt Sorunu’ diyoruz mesela herkesin ‘Kürt Sorunu’ farklı, bakkalın, esnafın, öğretmenin ‘Kürt Sorunu’ farklı. İşadamı için ‘Kürt Sorunu’ başka asker ve polis için bambaşka... Bir de işin içine şiddet girince kafalar iyice karışıyor. Oysa bu sorunu ancak ortak bir zemin yaratırsak çözebiliriz...”
Kılıçdaroğlu en aşırı fikirlerin bile özgürce savunulmasından yana...
Ama terörden dolayı kendisi bile fikirlerini çok rahat ifade edemiyor...
Buna kendi Kürt kimliği de dahil...
¡ ¡ ¡
Sohbetimiz sırasında Kemal Bey’in “kimlik siyaseti” ile “kimlik körlüğü” arasında bir parça sıkışıp kaldığı izlenimini edindim.
Oysa önünde bu sıkışmayı çok akıllıca aşan bir Obama örneği var...
Obama seçim kampanyası sırasında benzer bir sıkışma yaşadı.
Bir yanda sırf “siyah” olduğu için “beyazların” oyunu alamama tehlikesi vardı, diğer yanda, kendi kimliğine sahip çıkamazsa vaat ettiği değişime insanları inandıramama...
Ama o çok akıllı bir stratejiyle beyazları ajite etmeyecek bir oranda kendi kimliğinin altını çizerek ve tüm kimliklere eşit biçimde sahip çıkarak değişim vaadini geniş kitlelere aktarabildi.
¡ ¡ ¡
Kılıçdaroğlu henüz o dengeyi bulabilmiş değil...
Bunun bir sebebi şiddet ortamı, diğeri siyasi kutuplaşma...
Ama tam da bu sebeple kendi kimliğiyle barışık, farklı kimliklere eşit biçimde sahip çıkan siyasetçilere her zamankinden daha fazla ihtiyaç var.
Kılıçdaroğlu hem kendi içinde hem CHP’de hem de tüm Türkiye’de birbirine düşman haline getirilen farklı kimlikleri barıştırabilir...
Yeter ki “kimlik siyaseti” ile “kimlik körlüğü” arasında sıkışıp kalmasın...
Türk Kemal’le/Kürt Kemal’i siyaseten barıştırabilsin...
İki Kemal arasındaki yarı yatık dikey çizgiyi kaldırabilsin.
Yazarın Tüm Yazıları