Paylaş
Bundan 10 yıl kadar önceydi.
Amerika'da yüksek lisansımın ilk yılı..
Kennedy School of Government'ta Amerika ekonomisi üzerine aldığım bir derste sürekli karşıma çıkan bir kavram (budget surplus) etrafında yapılan tartışmalar ciddi şaşırmama yol açmıştı.
Dil ya da ekonomi kavramlarına vukufiyet sorunu değildi şaşırmama sebep olan.
Elbette Türkiye gibi yıllarca "yüksek enflasyon ve çok yüksek bütçe açıkları" veren bir ülkeden geliyor olmamın şaşkınlığı vardı.
Fakat o yıl yani 1999'da Clinton hükümetinin tarihi rekor niteliğindeki 122.7 milyar dolarlık bütçe fazlası, yıllarca bütçe açığıyla yaşamaya alışmış Amerikalıları bile fazlasıyla şaşırtmıştı.
Dahası Clinton başkanlığının son yılında yani 2000'de sadece kendi döneminin değil Amerikan tarihinin en büyük bütçe fazlasını (budget surplus) verdi.
Rakamı dün gibi hatırlıyorum, tam tamına 230 milyar dolar.
Çünkü iki yıllık yüksek lisans eğitimim sırasında hem Amerikan medyasında hem de aldığım ekonomi derslerinde küçük dilimi yutmama sebep olan inanılmaz derecede hararetli tartışma konusu şuydu: "Bu bütçe fazlasını nereye harcayacağız?"
Şaka gibi!
Türk medyası 28 Şubat'ı ve çöken politik ve ekonomik sistemi tartışırken ben, Amerika'da yüksek lisansımı başarıyla tamamlamak için oturmuş "Amerikan hükümeti 230 milyar dolarlık bütçe fazlasını nereye harcarsa akıllıca davranmış olur" başlıklı ödevler hazırlıyordum.
Konuyu kavradıkça da şaşkınlıktan küçük dilimi bir kez daha yutuyordum.
Çünkü o günlerde Başkan Yardımcısı Al Gore dahil birçok siyasetçi ve ekonomist, bütçe fazlasının, "baby boomers"ların 2020'li yıllarda
Amerikan emeklilik sistemi üzerinde yaratabileceği muhtemel şoklar için saklanması gerektiğini savunuyordu.
Bu cümleyi biraz açmam gerektiğinin farkındayım çünkü bu argümanı ilk duyduğumda önce hiçbir şey anlamadım sonra da şaşkınlıktan gerçekten küçük dilimi yutacak gibi oldum.
Bilenler bilir; 2. Dünya Savaşı sonrası nüfus azalmasına karşılık dünyanın birçok yerinde hükümetler nüfus artış hızını artırmak için çok yoğun teşvik kampanyaları yaptı.
Bu kampanyalar sonucu özellikle Amerika'da 1946-64 arası yoğun bir nüfus patlaması yaşandı.
İşte bu dönemde doğan çocuklara "baby boomers" yani "bebek patlaması jenerasyonu" deniyor. Amerika bunun üzerine bir de Vietnam
Savaşı sırasında bebek patlaması yaşayınca ortaya kendi içinde kategorilere ayrılan çok önemli bir demografik yapı çıktı.
Gelelim Clinton hükümetinin bütçe fazlası ile bebek patlaması kuşağı arasındaki ilişkiye.. Demografi çalışan birçok ekonomiste göre bu kuşak özellikle 2020 yılından sonra çok hızlı bir biçimde emeklilik sürecine girecek.
Eğer şimdiden tedbir alınmazsa, yani bir miktar ekstra para sosyal güvenlik sistemine aktarılmazsa 2020 yılında Amerikan ekonomisi bu çapta bir emeklilik sürecini karşılayamayacağı için çökecek.
İşte bu yüzden hazır yıllar sonra ilk defa 230 milyar dolar gibi çok ciddi bir bütçe fazlası yakalandı, bu para siyasi hesaplarla kısa vadeli projelere harcanmasın, Amerikan ekonomisinin geleceğini garantiye alsın.
Clinton her ne kadar başkanlığının son yılı da olsa Al Gore'un 2000 Kasımı'nda yapılan seçimlerde tekrar iktidara gelerek 2008 yılına kadar 1 trilyon dolarlık bütçe fazlası yaratabileceğine inanıyordu.
Yani Clinton ve yardımcısı Al Gore'un hesabıyla Amerikan ekonomisi 2000-2008 arasında sürekli bütçe fazlası verecek ve böylece 2020 yılında yaşanabilecek muhtemel bir şoka şimdiden hazırlık yapılmış olacaktı.
Ne de olsa baba Bush'tan 1992 yılında iktidarı devralan Clinton, özellikle 1. Körfez Savaşı'ndan dolayı 290 milyar dolarlık bir bütçe açığıyla devraldığı Amerikan ekonomisini, 8 yıl sonra 230 milyar dolar bütçe fazlası veren bir ekonomiye dönüştürmüştü.
Fakat hesap edemediği bir şey oldu: 2000 yılında 2020 yılını düşünen Gore değil, önce Afganistan arkasından da Irak'ı işgal eden oğul Bush iktidara geldi.
Clinton'ın bütçe fazlası veren altın yılları gitti, sadece savaştan dolayı her yıl 200-300 milyar dolar arası açık veren bir Amerikan bütçesi kaldı.
Ve sonunda 2008 yılında Amerikan ekonomisi beraberinde tüm dünyayı sürükleyerek çökme noktasına geldi.
Bundan 10 yıl kadar önce "2020 yılında olası bir emeklilik şokuna karşı Amerikan hükümeti ne yapmalı" başlıklı ödevler hazırlayan bir öğrenci olarak bugün Amerikan ekonomisinin haline bakıp ben küçük dilimi yutmayayım da kim yutsun?
Paylaş