PaylaÅŸ
Birazdan Fransa eski Başbakanı Dominique De Villepin, Güler Sabancı’nın konuğu olarak Sakıp Sabancı Müzesi’ne ve içinde yer alan Müzedechanga lokantasına gelecek.
Güler Hanım, Yaşar Kemal’den Zülfü Livaneli’ye İlber Ortay’lıdan Cem Duna’ya Ufuk Uras’tan Ahmet Aykaç’a akşam yemeği için davetli konuklarıyla teker teker ilgileniyor.
Villepin yemeğe geçmeden önce Nazan Ölçer mihmandarlığında Louvre’dan Sabancı’ya taşınan ‘İslam Sanatının Üç Başkenti: İstanbul, İsfahan, Delhi’ sergisini geziyor.
Fırsattan istifade Güler Hanım son kontrolleri yapmak için Müzedechanga’nın mutfağına yöneliyor.
Yemekleri ama özellikle de yemekte ikram edilecek şarabı tekrar kontrol ediyor.
Nitekim yemek başladığında Fransa eski Başbakanı Villepin elinde uzun süre tuttuğu kadehi hayranlıkla kaldırarak ilk tebrikini şarap için sunuyor.
Meğer Fransa eski başbakanı Villepin şairliğinin yanı sıra iyi bir şarap tadımcısıymış.
‘Kokusu, rengi ve dengeli tadından’ dolayı, Güler Sabancı’nın Şarköy’de kendi bağlarında yetiştirdiği üzümlerden ürettiği şaraba övgüler düzüyor.
Güler Hanım mutlu. Ne de olsa kimilerinin hobi olarak gördüğü şarap üretimini o, yarattığı Gülor markasıyla, uzun bir zamandır büyük bir tutkuyla yapıyor.
Villepin ikinci tebrikini Louvre’dan Sabancı’ya taşınan muhteşem koleksiyon için sunuyor. Tam ‘müzeciliğin Kabe’si Paris’ten gelen bir siyasetçi olarak biraz abartıyor galiba’ diye içimden geçirecekken ‘Fransa’da kamuya ait çok büyük müzeler var fakat özel bir müze olarak yaptıklarınız Avrupa’ya örnek olacak nitelikte.’ diyor.
Böylece hepimiz için son derece şaşırtıcı geçeceği anlaşılan akşam yemeği büyük bir keyifle başlıyor.
Geceye ilişkin beni ilk şaşırtan, konuşma dilinin İngilizce olması.
Fransız siyasetçilerin bu konuda ne kadar katı olduklarını bildiğim için Fransa eski Başbakanı Villepin’in hiçbir komplekse kapılmadan İngilizce’yi tercih etmesi, masadaki birkaç Frankofon dışında herkesi memnun etti.
Villepin sıra dışı bir siyasetçi.
Entelektüel birikimi, şairliği, hitabeti ve Türkiye’nin AB üyeliği konusunda söyledikleriyle gerçekten şaşırtıcı.
Bakmayın İngilizce konuşmasına Amerika’nın Irak’ı işgaline en sert muhalefeti o gösterdi. Türkiye’nin AB üyeliğine en büyük desteği yine o verdi.
Çünkü Villepin’e göre 450 milyonluk nüfusuyla Avrupa Birliği bugün ‘nabzı atmayan, ekonomik ve sosyal dinamizmini yitirmiş yaşlı bir kıta olma’ yolunda ilerliyor.
‘Böyle bir AB’ye Türkiye’nin üye olması Avrupa’ya belki ama size hiçbir fayda sağlamaz’ diyor.
Avrupa kamuoyundaki Türkiye korkusunu küreselleşme korkusuna bağlıyor.
Genişleme yorgunu Avrupa’nın Türkiye’nin üyeliğine karşı çıkmasını konjonktürel buluyor. Önümüzdeki seçimlerde başta Fransa olmak üzere bir çok AB ülkesinde rüzgarın genişlemeden yana eseceğine inanıyor.
Türkiye-Fransa ilişkileri Sarkozy Cumhurbaşkanı olduğundan bu yana hayli gergin.
Ermeni soykırımı yasa tasarısı ve Sarkozy’nin Türkiye’nin AB üyeliğine ilişkin açıktan muhalefeti, Türkiye’yi özellikle ekonomik alanda Fransa karşıtı bir tavır almaya yöneltti. Türkiye Nabucco dahil bir çok uluslararası projede Fransa’yı devre dışı bıraktı.
Bu yüzden olsa gerek Villepin kısa vadeli bakmamayı öneriyor.
‘Avrupa’dan gelen çatlak seslere kulak vermek yerine, Kuzey Afrika’dan Ortadoğu’ya, Kafkaslardan Balkanlar’a Türkiye’nin ne kadar etkin bölgesel bir güç olduğunu gösterin’ diyor.
‘AB kapısından içeri girmek için bekleyen bir Türkiye değil, Avrupa’nın içeri almak için önüne kırmızı halılar serdiği bir ülke olun’ mesajı veriyor.
Verdiği örnek çarpıcı.
Hint asıllı demir çelik devi Mittal,ÂArcelor’u aldıktan sonra Fransız halkının Hindistan’a bakışı inanılmaz derecede deÄŸiÅŸmiÅŸ.
‘Ekonomik ilişkiler geliştikçe Fransızların Türkiye korkusu kendiliğinden yok olur’ diyor Villepin.
Ben Villepin’in bu örneğinin Güler Hanım’a ‘gelin siz de Carrefouru satın alın’ çağrısı olarak anlıyorum.
Hatta yanı başımda oturan Fransa Büyükelçiliği Basın sorumlusu Bertrand’a yarı şaka yarı ciddi; ‘Acaba Güler Hanım Türkiye’de ortağı olduğu CarrefourSa’ya teklif verip tamamını satın alsa Türkiye’nin AB üyeliği daha mı kolay gerçekleşir?’ diyerek takılıyorum.
Gece yoğun siyaset tartışmalarından sonra usta romancı Yaşar Kemal’in devreye girmesiyle yeniden şarap, edebiyat ve tarih eksenine kayıyor.
Güler Hanım gecenin sonunda nazik bir ev sahibesi olarak Carrefour’a teklif vermiyor amaÂVillepin’e bir ricasını iletiyor: ‘Türkiye’de hiç kimse hemen yarın AB üyeliÄŸi istemiyor. Ne yapmamız gerektiÄŸini iyi biliyoruz. Tek isteÄŸimiz verilen sözlere aykırı hareket edilmesin.’
PaylaÅŸ