Paylaş
Neden mi?
Hemen açıklayayım.
Amerika'da 1.5 yıl kadar önce konut kredisi krizi olarak başlayan, daha sonra likidite krizi, global finansal kriz olarak tanımlanan kriz, bir noktadan sonra artık mali kriz olmaktan çıktı ve güven krizine dönüştü.
Elbette en başta finansal sisteme duyulan güven yıkıldı.
Fakat bu güven bunalımı, piyasalarla sınırlı değildi.
Kökleri Amerika'nın tek taraflı Irak ve Afganistan işgaline kadar uzanan çok geniş bir alanda uzun bir zamandır güven problemi vardı.
Mali piyasalarda eylül ayında derinleşen kriz, Bush hükümeti ve icraatlarına karşı oluşan tepkinin finansal sonucuydu.
Amerika'da seçim hazırlıkları 1 yılı buluyor.
Dikkat ettiniz mi bilmiyorum, eylül ayında Lehman Brothers'ın batışına kadar Demokratlar'ın başkan adayı Obama ile Cumhuriyetçi
McCain arasında ciddi bir fark yoktu.
Hatta McCain yarışı biraz önde götürüyordu.
Ne zaman ki dünyanın en önemli yatırım bankaları birer birer dökülmeye başladı, Amerikan halkının Obama'ya bakışı ciddi bir biçimde değişti.
Çünkü o güne kadar Obama ortalama bir Amerikalıya göre fazla solda, tecrübesiz, siyahi bir adaydı.
McCain ise her ne kadar Bush hükümetinin devamı olmadığını iddia etse de savaş kahramanı, tecrübeli bir Cumhuriyetçi olarak geniş kitlelerin desteğini arkasına aldı.
Fakat Amerikan ekonomisinde yaşanan türbülans sonrasında su yüzüne çıkan güven bunalımı, her iki anlamda da Obama'nın işine yaradı.
Çünkü Obama değişimi, yeniliği ve geleceği temsil ediyordu.
Oysa McCain krizin ortasında "Ekonomimizin temelleri çok sağlam" diyebilecek kadar geçmişi yani Bush iktidarını yansıtıyordu.
Buna bir de Cumhuriyetçiler'in tamamen ideolojik bir körlükle kendi başkanları tarafından hazırlanan 700 milyar dolarlık kurtarma paketine başlangıçta karşı çıkmasını ekleyin; bugün Beyaz Saray'da neden McCain yerine Obama'nın tercih edildiğini daha iyi anlayın. Demokratlar devlet müdahalesine daha yatkın oldukları için Bush hükümetinin kurtarma planına ilk günden itibaren büyük destek verdiler.
Böylece tüm dünyanın yeni dönemde karşı karşıya kaldığı güven bunalımında hem ekonomik hem de siyasi anlamda partizan olmayan proaktif politikalar izleyebileceklerini ispat etmiş oldular.
Zaten o gün itibariyle Obama anketlerde öne geçti ve dün Amerika'da ezici bir destekle başkanlık yarışını göğüsledi.
Sakın yanlış anlaşılmasın, Obama'nın iktidara gelişiyle bir günde tüm karmaşık ve devasa problemlerin biteceğini iddia etmiyorum. Sadece şunu söylüyorum: Eğer dünya şu yaşadığımız siyasi ve ekonomik güven bunalımından çıkacaksa -ki ben tedrici bir biçimde önümüzdeki yıl çıkabileceğine inanıyorum- bu işin dönüm noktası 4 Kasım seçimleri olacak.
İki anlamda dönüm noktası.
Hem krizin dibinin görülmesi hem de enkaz kaldırma, global siyasi ve ekonomik sistemin yeniden inşa edilmesi anlamında.
Biliyorum Obama resmen ocak ayının 20'sine kadar koltuğa oturmayacak.
Ama etrafında oluşturacağı takımla nasıl bir başkan olacağının sinyalini çok net bir biçimde verecek.
Hazine Bakanı şimdiden Obama ve ekibiyle geçiş sürecini tartışmaya başladı.
Önümüzdeki günlerde Bush G20 zirvesi için tüm dünya liderlerini Amerika'da topluyor. Bu toplantıların gerçek adresi Obama olacak.
Şimdiden dünya liderleri Bush'tan çok Obama ve ekibiyle bir araya gelmenin çabası içindeler.
Dedim ya 4 Kasım birçok açıdan milat olacak.
Umarım Başbakan Erdoğan, Bush'un davetlisi olarak Amerika'ya giderken Obama ve ekibiyle bir araya gelme fırsatını yakalar. Değilse 4
Kasım miladının en azından ilk 3 ayı ıskalanmış olur.
Paylaş