Kılıçdaroğlu gelip geçici bir rüzgâr mı?

GEÇEN hafta “yıldızın parladığı dört buluşma anına” dikkat çekmiştim.

Madem dördüncü buluşma gerçekleşti ve Kemal Kılıçdaroğlu CHP Genel Başkanı seçildi gelin bugün Kılıçdaroğlu’nun estirdiği rüzgâra daha yakından bakalım...
Ne diyordu usta biyografi yazarı Stefan Zweig...
“Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı anlara tarihin akışı içinde ender rastlanır. Ben böyle anlara insanlık tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar diyorum. Çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutarlar.”
¡ ¡ ¡
Kılıçdaroğlu’nun önce partisi CHP’de sonra da Türk siyasetinde estirdiği rüzgârı anlayamayanlar bunun medya tarafından estirilen ‘gelip geçici’ bir rüzgâr olduğunu iddia ediyorlar.
Oysa karşı karşıya olduğumuz siyasi tarihin akışında ender rastlanır bir an...
Aslında bir benzeri 2000’li yılların başında yaşandı...
Tayyip Erdoğan’ın öncülüğünde AK Parti, kurulduktan bir yıl sonra nasıl tek başına ‘muhafazakâr sağın’ iktidar alternatifi ve değişimin adresi olduysa, Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığında CHP de, ‘Kemalist solun’ yıllardır ertelenmiş değişim talebine karşılık geliyor...
¡ ¡ ¡
Evet, ortada bir rüzgâr hatta fırtına var, ama bu medyanın estirdiği gelip geçici bir rüzgâr değil, tabandan tavana yansıyan değişim talebi.
Doğru birdenbire çok hızlı ve çok güçlü esmeye başladı...
Bunun iki sebebi var...
Bir, CHP’lilerin yıllardır bastırılmış, ertelenmiş değişim ve iktidar talebi...
İki, Türkiye’nin AK Parti yönetiminde yaşadığı sekiz yıllık sancılı değişimin sonucunda ortaya çıkan iktidar yorgunluğu...
Bu yüzden hem CHP içinde hem de dışında rüzgâr hızlı esiyor...
Bu gidişle esmeye de devam edecek...

Kılıçdaroğlu, Erdoğan gibi karizmatik bir lider değil.
Ama zaten tam da öyle olmadığı için ilgi çekiyor.
Çünkü giderek büyüyen bir seçmen kitlesi için Türk siyaseti karizma yorgunu.
Bu yüzden sarkaç bir uçtan öbür uca salındı...
Konuşması çok akıcı değil hatta tutuk.
Cümleleri yeterince güçlü değil ama alabildiğine doğal.
Erdoğan gibi bir hatip karşısında bu doğallık yeterli olmayabilir.
Ama Erdoğan karşısında bu yetersizliğini ‘sakin güç’ duruşuyla dengeleyebilir.
AK Parti iktidarında Türkiye çok önemli bir dönüşüm yaşadı.
Bu dönüşümden memnun olanlar da var olmayanlar da.
Kılıçdaroğlu mütevazı kişiliği, halka yakın dürüst duruşuyla sadece hizipçiliğiyle meşhur CHP’yi bütünleştirmedi bir anda tüm memnuniyetsizlerin sesi oldu.
Şimdi en önemli sınavı bu değişim talebini CHP yönetimine nasıl aktaracağı...
¡ ¡ ¡
Dikkat edin başından beri hükümeti rejim tartışmalarının içine çekmiyor.
Yoksulluk ve yolsuzlukla vuruyor...
Bu da AK Parti karşısında ilk defa ciddi bir muhalefetin doğuşunu müjdeliyor.
Fakat her şeyden önemlisi halk Kılıçdaroğlu’nda tıpkı Erdoğan gibi kendisini görüyor.
Erdoğan kendisini engellemek için üretilen tüm senaryolara rağmen nasıl gelip geçici bir lider olmadıysa Kılıçdaroğlu da olmayacak.
Çünkü Kılıçdaroğlu bir yanıyla Erdoğan diğer yanıyla Erdoğan’ın antitezi gibi duruyor.
İşte bu ikili duruş onu Türk siyasetinde hızlı bir rüzgâra dönüştürdü.
Dün gerçekten de CHP tarihinde yıldızın parladığı andı.
Şimdi sıra Türk siyasetinde...
Yazarın Tüm Yazıları