Paylaş
Dört yıl önce Referans Gazetesi’nde Türkiye’nin saygın isimlerine sorduk bu soruyu.
İlginç olan şu...
Siyasetten akademiye birçok isim ‘fayda-maliyet analizine’ dayalı bu soruya yanıt vermekte güçlük çekti.
Hakan Altınay ve Gökçe Aytulu’nun hazırladığı dosyaya sadece 5 kişi cevap verebildi.
* * *
Sabancı Üniversitesi Rektörü Tosun Terzioğlu, Boğaziçi Üniversitesi eski Rektörü Üstün Ergüder, Bilgi Üniversitesi’nden Turgut Tarhanlı-İdil Elveriş, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Reha Denemeç ve CHP İstanbul Milletvekili Kemal Kılıçdaroğlu.
Kemal Bey’i o gün elinde yazısı gazeteye geldiği gün tanıdım.
Mütevazı kişiliği dikkat çekiciydi ama benim için daha önemlisi bu kritik soruya verdiği cevapta gizliydi.
İnsanlar bol keseden atmayı sever, hele de söz konusu olan siyasetçilerse...
Ama bazen bir tek soru donanım ve vizyonunuzu kabak gibi ortaya çıkarır...
* * *
Sorunun ilham kaynağı Kopenhag Konsensüsü’nün kurucusu Bjorn Lomborg.
2004 yılında Nobelli iktisatçılar ve BM’yi işin içine katarak ortaya şöyle bir soru attı Lomborg...
“Elinizde dünyanın daha iyi bir yer olması için harcayabileceğiniz 50 milyar dolar olsaydı, bu kaynağı nasıl harcardınız?”
AİDS’ten küresel ısınmaya, yoksulluktan eğitime on başlık belirlendi.
En kritik nokta şuydu...
Sadece harcamanın nereye yapılacağını değil neden o alana yapılması gerektiğini hem fayda-maliyet analiziyle hem de alternatif kullanımlara göre daha üstün olduğunu ispat ederek anlatmak zorundaydınız.
* * *
Ortaya 10 ana tez ve 20 eleştirilik kalın bir dosya çıktı.
Arkasından iki ayrı jüri oluşturuldu.
Bir, çoğunluğu Nobel Ekonomi Ödüllü bir grup...
İki, dünyanın çeşitli ülkelerinden gelen bir gençlik forumu...
Uzun tartışmalardan sonra uzmanlar ve gençlik forumu kendi sıralamasını sundu.
Lafa gelince bol keseden atanların ‘sorun çözme kapasiteleri’ hakkında çarpıcı sonuçlar veren bu ilginç çalışma Cambridge Üniversitesi tarafından ‘Global Crises, Global Solutions’ başlığıyla yayımlandı.
* * *
İlginç bir biçimde hem Nobelli jüri hem de dünyalı gençler savaş, küresel ısınma ve yolsuzluk yerine ‘açlık, bulaşıcı hastalıklarla mücadele ve eğitime erişim’ önerilerini kanıtlanabilir üstünlüğü olduğu için listenin tepesine yerleştirdi.
Maalesef biz Türkiye’nin sorunlarını çözme kapasitesini tüm detaylarıyla ortaya çıkaramadık.
Çünkü sabahtan akşama ‘Memleketin hali ne olacak?’ diye konuşanların çözüm konusunda ya bir önerisi yoktu, ya da önerisini temellendirecek donanımı...
5 müstesna isim dışında...
Hiç tereddüt etmeden, ‘6 milyar TL eğitime, 4 milyar Ar-Ge’ye harcarım’ diyen Kemal Kılıçdaroğlu o müstesna isimlerden biriydi.
Kılıçdaroğlu kurultayda yaptığı konuşmada ilk anda popülist bir görüntü verdi.
Havuzlu villalar vurgusu, aile sigortası, belli sektörlerde verimlilik yerine devletçiliğe dönüş sinyali, kamuda taşeron sisteminin tamamen yasaklanması gibi öneriler yaratmaya çalıştığı ‘halkçı imajla’ uyumlu görünebilir ama içi boş ve zorlama.
Aslında o da bunun farkında, olmasa başkanı ana muhalefetten olan Kesin Hesap Komisyonu önerir miydi?
Mesleki eğitim, Ar-Ge ve verimliliğe yaptığı vurguyu bir kenara bırakıyorum tek başına Kesin Hesap Komisyonu önerisi bile onun aslında bol keseden atan değil
kaynağı belli ve sıkı denetlenen bir sosyal devlet anlayışına sahip olduğunu göstermeye yeter.
* * *
Dört yıl önce verdiği detaylı cevapta Amerika’dan ilham alarak önerdiği bu modeli anlatmış ve popülist bir sol politikacı olmadığını net bir biçimde ortaya koymuştu...
Kurultayda yaptığı konuşma ekonomiye bakışı konusunda kafaları karıştırmış olabilir.
Kılıçdaroğlu’nun ekonomiye bakışını daha iyi anlamak istiyorsanız önerim fantezi gibi görünen 10 milyar TL’lik soruya verdiği cevabı internetten okumanız.
Ben öyle yaptım... (http://www.referansgazetesi.com/haber.aspx?HBR_KOD=38720)
Ve onun ekonomi yönetiminde popülist olamayacağına tekrar kanaat getirdim.
Zaten Faik Öztrak ve Hurşit Güneş gibi isimleri yönetime alması da bunun sinyali...
Paylaş