PaylaÅŸ
Bu satırlar yaklaşık 10 yıl önce İstanbul DGM Savcısı olarak cumhuriyet tarihinin en büyük çete ve kara para operasyonunu soruşturan Aykut Cengiz Ergin’e ait.
Susurluk’tan Malki cinayetine, Türkbank’tan Alaaddin Çakıcı’ya bir çok önemli olayı soruÅŸturan, hatta zamanında temiz eller operasyonuyla ünlü Ä°talyan savcısına benzetilip ‘Türk Di Pietro’su diye manÅŸetlere taşınan DGM Savcısı Ergin, kendisinden söyleÅŸi talep eden Hürriyet Gazetesi muhabirini o tarihlerde aynen yukarda aktardığım cevapla reddetmiÅŸ.Â
Oysa dün Aykut Cengiz Ergin İstanbul Başsavcısı sıfatıyla bir yılı aşkın bir süredir İstanbul Cumhuriyet Savcıları Zekeriya Öz, Mehmet Pekgüzel ve Nihat Taşkın tarafından hazırlanan Ergenekon davasına ilişkin iddianameyi hem de içeriğine girmeden yerli-yabancı yüzlerce gazetecinin önünde canlı yayında açıkladı.
Peki ne deÄŸiÅŸti?
10 yıl önce DGM Savcısı olarak ön plana çıkmayı ‘arkadaşlarımıza haksızlık olur’ gerekçesiyle reddeden Ergin Başsavcı olunca, 3 savcının bir yıldır gece gündüz üzerinde çalıştığı davayı neden canlı yayınla açıklama ihtiyacı hissetti?
Hem de hukuken mahkeme kabul etmeden iddianamenin içeriğini açıklayamayacağını bile bile!
Sakın yanlış anlaşılmasın. Başsavcının Ergenekon soruşturmasını yürüten 3 savcıdan rol çaldığını söyleyecek değilim.
Hatta tam tersi.
Bence Başsavcı Ergin’i kendisiyle çelişmek pahasına naklen açıklama yapmaya iten şey davanın ve davayı yürüten savcıların selametini düşünmesi.
Böylesine kompleks bir davayı 3 savcının hatta sadece Zekeriya Öz’ün üzerine yıkarak oluşturulan ve oluşturulacak spekülasyonları kurumsal boyuta çekerek önleme çabası.
Ergenekon soruşturması ‘kahraman’ ya da ‘maksatlı’ bir ya da birkaç savcının davası olarak görülemez.
Bunun en önemli kanıtı 10 yıllık iki tezat tutum bir yana bırakılsa da bizzat Başsavcı Ergin’in dünkü açıklaması.
Neden mi?
Gelin biraz gerilere gidelim.
Yıl 2001.
Adil Serdar Saçan’ın başında bulunduğu Organize Suçlarla Mücadele Şubesi bir dolandırıcılık şikayeti alır. Umut Bağbek ve Süleyman Gürleyen isimli iki kişi kendisini JİTEM elemanı olarak tanıtan Tuncay Güney tarafından dolandırıldıklarını iddia eder.
Bunun üzerine Saçan ve ekibi Güney’in Taksim’deki bürosuna operasyon düzenler.
Baskında çok sayıda evrak ve kimlikle birlikte Güney’in bilgisayarında ilk kez ‘Ergenekon’ adı verilen yapıya dair 24 sayfalık somut bir belge bulunur.
Belgenin adı: ERGENEKON LOBİ ÖRGÜTLENMESİ (GİZLİ)
29 Ekim 1999 tarihli gizli belgede Emekli Tuğgeneral Veli Küçük’ün pozisyonundan Sami Hoştan’ın yapıdaki yerine kadar bir çok detaylı bilgi vardır.
Şubeye alınan Tuncay Güney kamera kaydı da bulunan 3 saatlik görüşmede Ergenekon’a ilişkin bildiği bir çok şeyi anlatır. Fakat yazılı ifadesine geçirmek istemez. Polis bir yanda dosya üzerinde çalışır diğer yandan ‘cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak’ suçlamasıyla dava açılması ve soruşturmanın genişletilmesi için konuyu dönemin DGM Başsavcısına sevk eder.
Bir çok dinleme, takip, ifadeye rağmen DGM Başsavcısı ‘iddialar soyut, delil yok, dokümanları iade edin’ diyerek ‘takipsizlik kararı’ verir ve bugün Ergenekon davasının en ‘kilit ve karanlık adamı’ olarak nitelenen Tuncay Güney böylece serbest bırakılır.
Emniyetin soruşturmayı genişletme ısrarına rağmen o gün takipsizlik kararı veren DGM Savcısı kim biliyor musunuz?
Dün Ergenekon İddianamesi’nin hazır olduğunu bildirmek için medya ordusunun karşısına geçen İstanbul Başsavcısı Aykut Cengiz Ergin.
Peki ne oldu da 7 yıl önce Emniyet’in genişletilmesi talebine DGM Savcısı olarak takipsizlik kararıyla ‘hayır’ diyen Ergin, dün Başsavcı sıfatıyla hem de kameralar karşısında hem de içeriğini açıklayamayacağını bile bile Ergenekon davasının fitilini yakma görevini kamuoyu önünde üstlendi?
Çok şey oldu!
En önemlisi Tuncay Güney’in ofisinde bulunan gizli belgenin aynısı bu kez Ümraniye’de evinde el bombaları bulunan Astsubay Oktay Yıldırım’ın bilgisayarından çıktı. Sonrası çorap söküğü gibi geldi.
Dedim ya Ergenekon soruşturması ‘kahraman’ ya da ‘maksatlı’ bir ya da birkaç savcının davası olarak görülemez.
Bu yüzden abartılı yayınlarla Ergenekon üzerinden ‘şahsi-siyasi’ hesaplaşmaya girenler de, ‘dağ fare doğurdu’ diyerek davayı küçümseyenler de yanılıyor.
İnanmayanlar Başsavcı Ergin’in dünkü açıklamalarına 10 yıllık perspektiften tekrar baksın. İki fotoğraf arasındaki farka biraz kafa yorsun...
PaylaÅŸ