PaylaÅŸ
Meğer ne çok insan aynı dertten muzdaripmiş.
Fakat bir tanesi özellikle içimi acıttı.
YÖK’ün ‘ücret-harcama dengesi’ tablosunun en altında yer alan benim üniversite demeye dilimin varmadığı Beykent’ten yazan Emre şu satırlarla yansıtmış okulundaki çarpık durumu ve bunun sonuncunda gencecik bir öğrenci olarak kendi ruh halini.
‘Ben bir Beykent Ãœniversitesi öğrencisi, pardon müşterisi mi demeliyim tam bilemiyorum ama bugün yazmış olduÄŸunuz  yazının duygularıma tercüman olduÄŸunu ifade etmek isterim.Yazdıklarınız tamamıyla doÄŸru. Maalesef benim de okumuÅŸ olmakta olduÄŸum bu okul sadece ticari amaç güden bir iÅŸletme. Aslında almış olduÄŸum eÄŸitimin kalitesi buna deÄŸse inanın içim yanmaz  ama maalesef deÄŸil.Â
Her şey bir yana size komik bir şey de söylemek isterim. Okulumuzun çok değerli akademisyenleri  nedense Beykent’in Türkiye’nin en iyi üniversiteleri arasında olduğunu iddia ediyorlar. Nedenini hala anlamış değilim!
Keşke okulda kişi başına düşen bilgisayar sayısını , internet hızını, laboratuar sayısını kantindeki yemek fiyatlarını da yazabilseydiniz.Tabi yazının konusu bu değil. Ama inşallah bir gün bunları da yazarsınız. Çünkü Türkiye’de Beykent gibi üniversitelerin sayısının birden çok olduğunu bilmek, bu yaşımda geleceğe karamsar bakmama yetiyor...’
Beykent’ten Emre’nin mesajı aynen böyle.
İnsanın içi acıyor. Fakat YÖK dahil yetkililerde ‘tık’ yok!
Ha bu arada sakın yanlış anlaşılmasın.
Tüm vakıf üniversitelerini bu kategoriye sokmak büyük haksızlık olur.
Geçen yazımda gerçekten hakkını vererek bu işi yapan-yapmaya çalışan Koç-Sabancı-TOBB ETÜ gibi üniversitelerin öğrenci başına yaptıkları, aldıklarından daha fazlasını öğrenciye geri döndüren harcama tablosunu vermiştim.
Mesaj gönderen bir çok okur tablonun tamamını merak etmiş. YÖK’ün 2005-2006 yılı için hazırladığı rapordan ücret-harcama tablosunu ilgilenenlerin dikkatine sunuyorum.
İnşaat mühendisi Ceyda Akan vakıf üniversitelerinin fikir babası İhsan Doğramacı’nın tırnaklarıyla kaza kaza kurduğu Bilkent Üniversitesi’ni zikretmeme alınmış.
Mesajı aynen şöyle.
‘Yazınız duygu ve düşüncelerimize tercüman oldu. Ben ODTU Ä°nÅŸaat mühendisliÄŸi mezunuyum yakın zamana kadar devlet üniversitelerinin daha iyi olduÄŸunu düşünüyor özel üniversitelere hep temkinle yaklaşıyordum; ta ki kardeÅŸim Bilkent Ä°sletme Bölümü’nden mezun olana kadar. Gerçekten çok iyi olanaklar içinde çok iyi bir eÄŸitim aldı. Sayın Ä°hsan DoÄŸramacı’ya Türkiye’de vakıf üniversitesi konusunda ilk adımı attığı veÂhalen baÅŸarılarını arttırarak devam ettirdiÄŸi için teÅŸekkürü bir borç biliyorum. Vakıf üniversitelerinin ilki olan bu basarili üniversitenin yazınızda yer almamasına çok ÅŸaşırdım. Özel bir sebebi varsa lütfen biz okurlarınızla paylaşınız...’
Özel bir sebebi yok. Bilkent sıralamada iyiler arasında ilk üçte olmasa da öğrenciye yaptığı yatırımlar açısından gayet iyi bir durumda. Geçen yazımda yer darlığından dolayı tablonun tamamını yayınlayamadım. Şimdi yayınlıyorum, tablodan Bilkent’in durumunun hiç de fena olmadığı görülebilir.
Bu arada bir çok öğrenci ve veli üniversitelerin fahiş ücretlerinden şikayet ediyor. Kimi zaman Amerika’daki en iyi üniversitelerin bile üzerine çıkan fiyatlar bence de gözden geçirilmeli. Fakat burada esas mesele ücretten çok ücretin karşılığının nasıl geri verildiği.
Bu yıl eğitime başlayacak Özyeğin Üniversitesi, kendisi de zamanında Harvard da burslu okumuş olan Hüsnü Bey’in geliştirdiği yaratıcı kredi finansmanı modeliyle neredeyse öğrencilerin tamamına %50’den %100’e varan burs imkanları sunuyor.
Demek ki istenince oluyor.
Dün öğle yemeğinde buluştuğum gelecek yıl eğitime başlayacak Kemerburgaz Üniversitesi’nin kurucularından İmam Altınbaş uzun uzun mesleki eğitime verdikleri önemi ve vakıf için ayırmayı planladıkları kaynakları anlattı. Önceki yazımda aktardığım Yüksel Mermer’in kolay yolda para kazanma hesabına katılmadığını da tekrarladı.
İkincisi yasal statüleri gereği vakıf üniversiteleri ‘kar amacı güdemez.’
EÄŸer Türkiye’de bu iÅŸi tamamen kar amacıyla yapmak isteyenler varsa ki var, o zaman vakıf üniversitesi kılıfının arkasına saklanmadan, dolayısıyla vakıf üniversitesi olmanın vergi dahil bir çok avantajından yararlanmadanÂaçıkça yapsınlar. Kar amacı güden özel statülü üniversitelerle vakıf üniversiteleri bir birine karışmasın. Böylece öğrenci seçimini ‘parayı basıp diploma almakla-adam gibi eÄŸitim almak’ arasında daha baÅŸtan yapabilsin.
Ama maalesef yasal alt yapı buna da müsaade etmiyor.
Böylece çürüklerle sağlamlar aynı sepette değerlendiriliyor.
Bir diğer husus üniversitelerin finansmanı konusunda vakfın katkısı, bilimsel çalışmaların karlı projelere dönüştürülmesi, bağış, sponsorluk gibi kalemler yerine tüm ağırlığın öğrenci gelirlerine verilmesi. Bütün ağırlığını öğrenci gelirlerine yaslayan mali sistemli vakıf üniversitelerinin kaçınılmaz sonu ya iflas ya da bu işi hakkıyla yapan bir eğitim kurumu olmaktan vazgeçmektir.
‘Ücret-harcama tablosu’ en azından bir kriter açısından hangi vakıf üniversitesinin mukadderattının yakın gelecekte ne olacağının sinyalini vermektedir.
Umarım asıl mesajı alması gerekenler almıştır.
PaylaÅŸ