Paylaş
Tamam, yazmayalım “Edirne’yi sel götürmedi” peki ne oldu Edirne’de?
Söyleyeyim ‘göz göre göre lades’.
* * *
Aslında bu sorun Edirne’ye özgü değil.
Türkiye’de maalesef en teknik konular bile siyasi tartışmaların gölgesinde çözümsüzlüğe itiliyor.
Olan ülkeye ve vatandaşa oluyor.
Edirne’deki sel baskını bunun tipik örneği.
* * *
Sorun gayet teknik.
Çok fazla geriye gitmeye gerek yok.
Son on yıldır kış aylarında Edirne ve civarında aynı görüntüleri izliyoruz.
Ne zaman Edirne’ye gitsem aynı şeyleri duyuyorum.
Sağanak yağış sonrası Meriç-Arda-Tunca nehirlerinin debisi yükseliyor ve şehir tarihi yapıları, sulak alanları ve gecekondularıyla sular altında kalıyor.
Bir de buna Bulgaristan’dan gelen yoğun yağış ve baraj kapaklarının açılması eklenince ekranı sel görüntüleri kaplıyor.
* * *
Peki, her yıl tekrarlanan bu felaketi önlemek için neden bir şey yapılmıyor?
CHP’li Belediye Başkanı Hamdi Sedefçi’ye sorarsanız kabahat Edirne sosyal demokrat bir partide olduğu için kendilerini cezalandıran AK Parti Hükümeti’nde.
Hükümete sorarsanız esas sorumlu, hakkında açılmış onlarca yolsuzluk davası bulunan, şehrin su şebekesi ihalesine bile fesat karıştıran Sedefçi’nin kendisi.
Edirne Valisi Mustafa Büyük arada bir yerde, “Yılların ihmali ve tedbirsizlik” diyor.
İyi de bu ihmal ve tedbirsizliği kim giderecek?
* * *
Dananın kuyruğunun koptuğu yer burası.
Çünkü her yıl sadece aynı görüntüler yaşanmıyor, aynı zamanda her yıl aynı basit çözüm önerileri de tekrarlanıp duruyor. Komisyonlar kuruluyor, teknik çalışmalar yapılıyor, Türkiye-Yunanistan ve Bulgaristan arasında üçlü görüşmeler başlatılıyor...
Ama çözüm yok ortada.
Öylesine yok ki Meriç Nehri’nin ıslahı için DSİ, Avrupa Birliği fonlarından 4 milyon Euro fon bile almış.
Ama o para bile kullanılamamış!
* * *
Projenin adı şöyle: Türkiye-Bulgaristan Sınır Ötesi İşbirliği Bölgesinde Taşkın Tahmini İçin Kapasite Geliştirilmesi ve Taşkın Kontrolü.
Tarih 2008.
Hatta ihalesi bile yapılmış.
Ama bir yanda siyasi çekişme ve koordinasyonsuzluk, diğer yanda kamulaştırma problemleri, 15 Aralık 2008’de başlaması gereken inşaat, proje tadilatlarının değişmesi yüzünden Edirne-Ankara-Brüksel hattında gidip gelmiş.
Tarih 2010, Edirne’yi bir kez daha sel almış ama proje hâlâ başlatılamamış.
Bitse en azından sağanak yağış sonucu Edirne’de oluşan sel ve taşkınlar önlenecek.
Ama neredeeeee...
* * *
Cevap Meclis tutanaklarında...
Edirne milletvekili Bilgin Paçaraz 2008 başında yine bir sel felaketinin ardından Çevre ve Orman Bakanı Veysel Eroğlu’na bir soru önergesi vermiş.
Yerim olsa tamamını basardım.
Sadece son soru ve cevabı okuyun böylesine teknik bir konunun neden çözülemediğini daha iyi anlayacaksınız.
Soru: Aldığınız tedbirlerle, 2008 yılı içerisinde yaşanabilecek taşkın felaketlerini önlemek mümkün olabilecek mi? Yoksa çiftçilerimiz ve bölge halkı kaderine razı mı olacak?
Cevap: Bakanlığımız görev yetki ve sorumlulukları çerçevesinde, taşkın önlemek maksadıyla yapmakta olduğu ve yapmayı planladığı projelerle, bölge halkının ve çiftçinin refah ve huzurunu sağlamaya çalışmaktadır.
* * *
Eskiler ‘Ah minel aşk’ derdi aşkın hallerinden çektiklerini anlatmak için.
Bense “Ah minel retorik” demekten başka söz
bulamıyorum.
Edirne Belediye Başkanı haklı ‘Edirne’yi sel aldı’ demek yerine Yavuz Bingöl’den “Çarşamba’yı sel aldı” türküsünü dinliyorum...
Çarşamba’yı sel aldı/ Bir yar sevdim el aldı...
Oy ne imiş ne imiş/ Kaderim böyle imiş...
Allah alnıma yazmış/ Bu kara yazıları...
Paylaş