NE zaman hızlı akan gündemden yorgun düşsem Stefan Zweig’a sığınırım...
Özellikle de Yıldızın Parladığı Anlar kitabına...
Dünün Dünyası’dır aslında usta biyografi yazarı Zweig’da beni çeken... Çünkü kendi hikâyesidir anlattığı, 1900’lü yılların Avrupa’sına tanıklık etmiş bir yazarın, dünyanın bir daha eskisi gibi olmayacağına inançla kendi içine dönüşü... 21. yüzyılın başında kimi zaman tıpkı onun gibi ben de dönmek isterim içime... * * * Ama öyle anlar vardır ki, yaşarken tam olarak farkına varamadığımız... İşte o anlara ‘Yıldızın Parladığı Anlar’ diyor Zweig... “Çağları aşan bir kararın bir tek takvime, bir tek saate, çoğu kez de yalnızca bir tek dakikaya sıkıştırıldığı anlara tarihin akışı içinde ender rastlanır. Ben böyle anlara insanlık tarihinde Yıldızın Parladığı Anlar diyorum. Çünkü onlar, tıpkı yıldızlar gibi, hiç değişmeden geçmişin karanlığına ışık tutarlar.” * * * İstanbul’un fethinde açık kalan kapıyla başlar, Lenin’in Mühürlü Treni ile biter. “Kitapta yer alan tarihsel olayları anlatırken, gerçekleri hiçbir biçimde değiştirmedim, katkılarımla renklendirip zenginleştirmedim” der Zweig... Çünkü ona göre tarih, kusursuzluğa ulaştığı böylesine eşsiz anlarda, kendisine yardım için uzanan ellere gereksinim duymaz... Şimdi ben de size hiçbir katkı yapmadan geçen hafta yoğun gündem arasında gerçekleşen “dört buluşma anını” aktaracağım... Geçmişin karanlığına değil, geleceğin belirsizliğine ışık tutabilmek için... * * * Birinci buluşma anı: MÜSİAD Başkanı Ömer Vardan, TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner’le buluştu. TÜSİAD ve MÜSİAD kurulduğundan bu yana ilk kez böyle bir görüşme oluyor... Boyner ve Vardan, “Her şeyin bir zamanı varmış, o gün bugünmüş” diyor... Lütfen arada kaynayıp gitmesine müsaade etmeyin, bir yere not edin... “O gün bugünmüş...” * * * İkinci buluşma anı: Tayyip Erdoğan yanına 10 bakan ve yüzlerce işadamı alarak Atina’ya uçtu, zor günler geçiren Yunanistan Başbakanı Yorgo Papandreu ile buluşmak için... Vize kolaylığından yeni yatırım alanlarına onlarca konu var gündemlerinde... Ama iki liderin esas mesajı şu: “Silaha değil barış ve dostluğa yatırım yapalım...” Demek ki sadece TÜSİAD ile MÜSİAD arasında değil Türkiye ve Yunanistan arasında da “O gün bugünmüş...” Lütfen bunu da yazın bir kenara... * * * Üçüncü buluşma anı: Hafta başı Ankara’da Türkiye ile Rusya arasında tarihi bir buluşma yaşandı... Enerjiden vizeye Karadeniz ve Kafkaslar ekonomik olarak birbirine bağlandı... * * * Şimdi gelelim “dördüncü buluşma anına”... CHP Genel Başkanlığı’ndan istifa eden Deniz Baykal partisinin geleceğini konuşmak için dün evinde Kemal Kılıçdaroğlu ile buluştu. Kılıçdaroğlu, Baykal’ın “uzlaşma halinde değişimi destekleyeceğini” söyledi. Destekler ya da desteklemez, hiç fark etmez... Dünkü görüşmeden sonra Deniz Bey bile CHP’nin değişimini engelleyemez... En fazla erteleyebilir... Hele de Erdoğan “Eşine ihanet eden mağdur olamaz” açıklamasını yaptıktan sonra... * * * Zweig’ın Viyana’da başlayıp Brezilya’da intiharla sonuçlanan hayatı başlı başına bir yazı konusu. Maalesef Zweig bir yıldız gibi parlayan kalemi ve yüreğine rağmen Nazizmin bir daha gitmemek üzere Avrupa’yı teslim aldığına inandığı için karısıyla birlikte intiharı seçti. Oysa intiharından çok kısa bir süre sonra Nazizm bir daha geri dönmemek üzere tarih sahnesinden silindi... Son günlerde Türkiye’de yaşananlara bir anlam veremiyorsanız önerim Yıldızın Parladığı Anlar’a sığının. Çünkü birbiriyle alakasız gibi görünen bu “dört buluşma anı” geçmişin karanlığını aydınlatmasa da, içerde ve dışarıda Türkiye’nin geleceğine ışık tutuyor. Bir yanda “bel altına inen” bir savaş, diğer yanda “tarihi uzlaşmalar...” Biliyorum kafa karıştırıcı, bu yüzden alt alta not edin diyorum... Yakından bakınca iyi görülmüyor, çünkü bunlar Yıldızın Parladığı Anlar...