PaylaÅŸ
Hatta AK Parti hükümetinin "içi boÅŸ yeni bir propaganda malzemesi" daha diyecek oluyorsunuz.  Â
Ama durun, benim gibi hemen peşin hükümlü davranıp yargılamadan önce çarşamba akşamı Dolmabahçe Sarayı'nda Başbakan Yardımcısı
Nazım Ekren'in gazetelerin genel yayın yönetmenlerine anlattıklarına kulak verin.
Çünkü Nazım Ekren bildiÄŸiniz propagandist bakanlardan deÄŸil.Â
Her ne kadar şu global finans krizinin ortasında 2013 ve 2023 hedefli bir hayal projesi satıyor olsa da neyi nasıl yapması gerektiğini gayet iyi biliyor.
Biz gazetecilerin ısrarlı ve şüpheci sorularına hiç çekinmeden "İnanmasam bugün İstanbul Finans Merkezi Projesi ile karşınızda olmazdım" diyor.
Hükümetin İstanbul Finans Merkezi Projesi'ni Merkez Bankası ve kamu bankalarının Ankara'dan İstanbul'a taşınması basitliğine indirgeyen başlangıçtaki yaklaşımını o da en az bizler kadar "ciddi bir kurgu hatası" olarak görüyor.
İstanbul Finans Merkezi Projesi'nin fiziki taşınmanın çok çok ötesinde uzun vadeli, alabildiğine sofistike bir "vizyon projesi" olduğunu daha baştan kabul ediyor.
Bu yüzden ilk iş özel sektörle birlikte eğitimden yargıya, vergiden bilişim ve lojistiğe dokuz başlıkta komisyonlar oluşturulmuş.
Amaç, her geçen gün bölgesinde cazibe merkezi haline gelen İstanbul'u gerekli altyapı yatırımlarını doğru kurgulayarak finansal hizmet ve ürün ihraç edebilir bir noktaya getirmek; hemen olmasa da bir gün, Ekren 30 yıl diyor, İstanbul'u New York, Londra ve Tokyo gibi dünyanın en önemli finans şehirleri arasına bir anlamda finansın süper ligine yerleştirmek.
Tabii öncelikli hedef Pekin gibi 1. lige çıkmak ve Moskova, Dubai, Katar ve Varşova'nın önüne geçmek. Bölgesel rakiplerimizden bir adım önde olmak.
Fakat Ekren'e göre daha da önemlisi "hem bölgemizin hem de ülkemizin finansal sektörünün yeni dönemde alması gereken şekli hep birlikte planlamak."
Hedef; İstanbul'u ilk 10 yıl içinde bölgesel, 30 yıl içinde küresel bir finans merkezi yapmak.
Mümkün mü?
Dedim ya Nazım Ekren hem kararlı hem de inançlı.
Aslında bu proje hükümetin isteği üzerine geçen yıl Bankalar Birliği'nin Deloitte'a hazırlattığı bir raporla gündeme gelmişti.
Açıkçası ben finans merkezi olmak için raporda yapılması gerekenler bölümünü okuduğumda, mevcut zihniyetle, İstanbul'un neden finans merkezi olamayacağı sonucunu çıkarmıştım.
Çünkü en temel insan hakları konusunda bile hâlâ kör-topal işleyen bir hukuk ve yargı sistemimiz varken, uluslararası standartlarda çok özel bir hukuk sistemini uygulamak epey zor görünmüştü gözüme.
Hukuk fakültelerinde doğru dürüst uluslararası şirket hukukunun öğretilmediği bir eğitim sisteminde hangi kalifiye elemanla hizmet verecek İstanbul çokuluslu şirketlere.
Vergi kanunumuz bunca yıldır adam edilememişken, kayıtdışı hâlâ ekonominin en temel sorunlarından biriyken neden uluslararası sermaye İstanbul'u merkez edinsin?
Sorular uzayıp gidiyor.
Bu arada bazılarının dudak büktüğü Dubai ve Katar yabancı sermaye için alabildiğine basit ve cazip bir vergi ve hukuk sisteminin ardından 2005 yılında 1 milyar doların üzerinde bütçeyle finans merkezlerini kurdular bile.
Hatta Dubai bununla da yetinmeyip Nasdaq'ın eski başkanını ekibiyle birlikte kendi kurduğu borsanın başına transfer etti.
Oysa Deloitte'un "acil yapılması gerekenler listeli" raporunun üzerinden bir yıl geçti; biz hâlâ Merkez Bankası'nı İstanbul'a taşımanın fayda ve zararlarını tartışıyoruz.
Nazım Ekren'e haksızlık etmek istemem. Onun bu işi bir misyon olarak ajandasının tepesine almasını her şeye rağmen bir şans olarak görüyorum. Çünkü Deloitte yapılacaklar listesinin başında "Bu iş olacaksa çok güçlü bir bakanın kontrolünde olabilir" demişti.
En azından bu projeye gerçekten inanan ve mesaisini bu işin koordinasyonuna harcayacağını deklare eden güçlü ve gerçekçi bir bakan var artık.
Bankalar Birliği Başkanı Ersin Özince, "Türkiye'de bankacılık sektörünün sermayesi bugün itibariyle 58 milyar dolar; biz bir şey yapsak da yapmasak da 2023'te bu rakam 300 milyar dolarların üzerine çıkar. Eğer İstanbul'u finans merkezi olarak doğru bir biçimde kurgulayabilirsek cumhuriyetin 100. yılında çok güçlü bir sermaye gücüne ulaşırız. Yok eğer bunu bugünden kurgulamazsak finans merkezi değil finans çöplüğü oluruz" diyor.
Seçim bizim elimizde!
Ya hayali projelerle vakit kaybedeceğiz ya da hayal projelerin peşine düşeceğiz.
Bu arada laf aramızda, küresel finans krizinin ortasında iş dünyası bırakın bir sene sonrasını, burnunun ucunu bile göremezken Dolmabahçe Sarayı'nda 2023'ü konuşmak bana iyi geldi, böylesi hayal projelerine kafa yormayı size de hararetle tavsiye ederim.
PaylaÅŸ