Daha doğrusu Benim Hikayem’in evde kızımla nasıl “en favori” masal kitabımıza dönüştüğünün hikâyesini... Zelda henüz dört yaşında. Ama Grimm Kardeşler’in iki asır önce kaleme aldığı Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler’i neredeyse ezbere biliyor... * * * Hangimiz bilmiyoruz ki? Kötü kalpli üvey annesi tarafından kendisinden daha güzel olduğu için öldürülmek üzere ormana gönderilen, şans eseri ölümden kurtulup ormanda cücelerle beraber yaşamaya başlayan Pamuk Prenses’in hikâyesini... Sürekli aynasıyla konuşan kıskanç kraliçenin üvey kızına yaptığı eziyetleri... “Ayna ayna söyle bana benden güzel kim var şu sarayda...” histerisini... Ormanda zehirli elmayla Pamuk Prenses’i öldürme planlarını... * * * Evet, hepimiz biliyoruz Pamuk Prenses’in hikâyesini... Peki ya çocukluktan itibaren zihnimize kazınan “kötü kalpli, kıskanç, kendini beğenmiş, histerik” kraliçenin hikâyesi? Disneyciler bir süre önce çok yaratıcı bir kitap yayımladı: “My Side of the Story”. Doğan Egmont kitabı “Benim Hikâyem” adıyla çevirdi... Kitabın iki kapağı var... Ön kapakta Pamuk Prenses yüzyıllardır bildiğimiz “kendi hikâyesini” anlatıyor... Fakat sağ altta minik bir not... “Lütfen kitabı ters çevirin bir de hikâyenin öteki yüzüne kulak verin!” * * * Ben kitaba bayıldım, ama Zelda’yı hikâyeyi bir de Kraliçe’nin gözünden dinlemeye ikna etmem kolay olmadı. Ne zaman kitabı tersinden okumaya başlasam “Baba o kötü kraliçe, Pamuk Prenses’e zehirli elma verdi” diyerek itiraz etti. İyilik de kötülük de içimizde. Binlerce yıllık tartışma konusudur, davranışlarımızı belirleyen genetik kodlarımız mı yoksa içinde bulunduğumuz çevre ve yetişme koşulları mı? Genome’un yazarı Matt Ridley binlerce yıldır karşıtlık içinde ele alınan bu sorunun yanlış olduğunu ortaya koyan çok önemli bir kitap yazdı: “Nature via Nurture”. Evet, katil bir babanın çocuğu da genetik olarak yüksek agresyona sahip oluyor, ama şiddete meyilli genetik yapı illa ki o çocuğu büyüyünce katil yapmıyor. Yani genetik yapımızla çevre koşulları kişiliğimizi birlikte şekillendiriyor. * * * İyilik ve kötülük kavramı çocuklarda çok erken yaşta gelişiyor. Çünkü bu kavramlar genetik kodlarımızda gizli. Ridley insan doğasını bir çeşit genetik termostata benzetiyor... Eğitim, aile ve çevre koşulları, genetik termostatlarımızı aşırı ısıtıp kaynama noktasına da getirebiliyor, dondurup buza da çevirebiliyor. Yani genetik sıvılarınızın çok ateşli ya da soğuk olması, sizi sakin ya da asabi, iyi ya da kötü olmaya itiyor ama dış faktörler o itkiyi frenleyip yeniden şekillendirebiliyor. Zelda bu yüzden ilk okuyuşta hikâyenin öteki yüzünü dinlemeyi reddetti. Fakat ikinci akşam çok ilginç bir şey oldu. Hiç hoşuna gitmese de Pamuk Prenses’ten sonra kitabı ters çevirip Kraliçe’nin hikâyesini okumamı o istedi. Kraliçe’nin anlattıklarından çok hikâyenin öteki yüzü olabileceği fikri hoşuna gitti. * * * Bence bunun üç temel sebebi var... Bir, genetik olarak iyilik ve kötülük kavramına farklı derecelerde eğilimli olmamız... İki, algı dünyamızı baştan itibaren “kötü kalpli” kraliçeye karşı “pamuk kalpli” prensesin belirlemiş olması... Üç, fikir yaratıcı olsa da kraliçenin hikâyesinin çok da ikna edici yazılmamış olması... Tabii yazarların, daha doğrusu kraliçenin işi çok zor, çünkü yüzlerce yıllık bir algı var, nasıl çevireceksin tersine? Ama denemiş, Zelda’yı ikna edemese de onu çok şaşırtan ilgi çekici hikâyesini anlatmış. * * * Aslında Pamuk Prenses’i ne kadar çok sevdiğini... “Kötü kalpli üvey anne” imajından dolayı ne yapsa yanlış anlaşıldığını... Yediğine, içtiğine, kıyafetine dikkat etmeyen, aklı bir karış havada, asi bir genç kız yetiştirmenin ne kadar zor olduğunu... Kocası öldükten sonra hiç istemediği halde entrikalarla dolu sarayda tüm yükün üzerine kaldığını... Büyü ve zehirli elma iftirasını onu sevmeyenlerin attığını... Tek arzusunun doğru beslenen, kılık kıyafetine dikkat eden, zarif, disiplinli, eğitimli, saray adabını bilen bir prenses yetiştirmek olduğunu... Kendince anlatmış... İkna olmanız şart değil, Türkiye gibi giderek kutuplaşan bir toplumda, her hikâyenin birden fazla yüzü olabileceğini anlamak için okuyun... “Masal” deyip geçmeyin. Aslında hayat iyi ve kötünün her an yer değiştirebildiği çok taraflı bir masal... “Benim Hikâyem” sadece iki tarafı anlatıyor... İster misiniz bir gün büyülü ayna, zehirli elma, avcı, yedi cüceler, prens hep birlikte dile gelsin... Not: Dünkü yazımda Wilson Center ödül törenine, ne Amerikan Büyükelçisi ne de konsolosu katıldı demiştim. Büyükelçi değil ama konsolos oradaymış. Düzeltir özür dilerim.