Başkanı afallatan ölümcül soru

MONİCA Lewinsky skandalı patladığında Amerika’da öğrenciydim.

Bir derste Amerikan medyasının bu skandalı ele alış biçimini inceledim.

Hiç abartmıyorum bir yıl boyunca Amerikan medyası Clinton-Monica ilişkisiyle yattı kalktı.
Bir ara öyle bir hal aldı ki Amerika’nın uluslararası arenada oynadığı rol tartışmaya açıldı.
Çünkü ABD Başkanı Bill Clinton ne zaman Beyaz Saray’da bir ülkenin lideriyle basının karşısına çıksa konu dönüp dolaşıp Lewinsky skandalına geliyordu.
* * *
İster Yaser Arafat ile İsrail-Filistin meselesini konuşuyor olsun...
İsterse Rusya Devlet Başkanı ile nükleer silahlardan arınmayı...
Hiç fark etmiyordu...
Her defasında Amerikalı gazeteciler o en ciddi konuların ve konukların arasında skandala ilişkin bir soru soruyor ve basın toplantısının bütün seyri değişiyordu.
Bir ara Clinton devlet başkanları ile basının karşısına çıkmamayı bile düşündü.
Ama olamazdı...
* * *
Sonunda şöyle bir formül bulundu...
Beyaz Saray’a akredite gazeteciler, Clinton yabancı devlet başkanlarını misafir ederken soruşturmayla ilgili soru soramayacaklardı...
Gözler bir anda medya ile Beyaz Saray arasında yapılan centilmenlik anlaşmasının hemen akabinde 6 Şubat 1998’de yapılacak basın toplantısına çevrildi.
Clinton gayet rahat konuğunu ağırlıyor...
Konuk devlet başkanı iki ülke ilişkilerine dair çok ciddi açıklamalar yapıyor...
Ve gerçekten de gazeteciler soruşturmaya ilişkin sorulardan uzak duruyor...
* * *
Tam o sırada CNN Beyaz Saray muhabiri Wolf Blitzer elini kaldırdı...
Clinton kendinden emin Blitzer’e döndü.
Blitzer en ciddi ses tonunu takınarak önce iki devlet başkanının görüşmesine ilişkin kısa bir yorum yaptı, arkasından “Sayın Başkan merak etmeyin misafirinizin yanında soruşturmayla ilgili bir şey sormayacağım. Ben çok daha insani bir şeyi merak ediyorum” dedi...
Ve Amerikan basın tarihine geçen o “ölümcül soruyu” sordu...
“Monica Lewinsky’nin hayatı bu olaydan sonra sonsuza kadar değişti. Ailesinin hayatı da öyle... Merak ediyorum acaba bu durumla ilgili siz ne hissediyorsunuz? Bir de şu an eğer bir şey söyleyecek olsanız Monica Lewinsky’ye ne derdiniz?”
* * *
Clinton hiç beklemediği bir anda, hiç beklemediği birinden, hiç beklemediği bir şekilde gelen bu ölümcül soru karşısında resmen afalladı.
Uzun bir sessizlik oldu...
Sonra zoraki bir gülüşle Blitzer’e acı acı “That’s good! That’s good!” diye seslendi.
“Sorun çok çok iyi ama şu an yorum yapmak istemiyorum” diyebildi...
Medya günlerce Clinton’ın basın toplantısındaki o en çaresiz halini yayınladı.
* * *
Lewinsky skandalı ile Baykal’ı CHP Genel Başkanlığı’ndan hiç hak etmediği bir biçimde istifaya sürükleyen kaset skandalını karşılaştıracak değilim.
İki olay, iki ülkenin medyası ve iki toplum arasında elbette farklar var.
Ama Deniz Bey’in şu günlerde hiç aklından çıkarmaması gereken bir gerçek daha var.
Maalesef bu olay hiç beklemediği anlarda, hiç beklemediği kişiler tarafından, hiç beklemediği şekillerde karşısına çıkarılacak...
Baykal daha işin başında bunu düşünerek istifa etti.
Şimdi herkes “Geri dönecek mi?” diye soruyor...
Bence cevap Blitzer’in Clinton’a beklenmedik bir anda sorduğu “Monica’nın hayatı sonsuza kadar değişti...” cümlesinde gizli.
* * *
Clinton istifa etmedi ama hep bu olayın gölgesinde yaşadı...
Baykal onurlu bir biçimde istifa etti...
Bundan sonra ya genel başkanlık kamburundan azade bu kumpası kuranlarla hukuk savaşına girecek ya da yeniden genel başkan olup hiç beklemediği anlarda, hiç beklemediği kişilerle, hiç beklemediği şekillerde gölge boksu yapacak.
Şu anda evinin önünde siyasete dönmesi için ölüm orucu tutanlar bile var...
Ben bu aşamada Deniz Bey’e “Yaşamınız sonsuza kadar değişti, siyasi kararınız ne olursa olsun lütfen ölümcül soruların varlığını da hatırınızda tutun” derim.
Yazarın Tüm Yazıları