Paylaş
Devamını hafta sonu katıldıkları "MBA Forum 2008" toplantısında Ferit Şahenk ve Hamdi Akın getirdi.
İshak Bey, GE'nin efsanevi CEO'su Jack Welch'e İşTcell Liderler Konferansı'nda şöyle bir soru sordu: "Aşırı derecede artan enerji ve gıda fiyatları binlerce insanın açlık ve yoksulluk çekmesine, hatta ölümüne yol açıyor. Serbest piyasa ekonomisi artık işlevini yerine getiremiyor mu? Adam Smith öldü sanırım. Çözüm için insanlığın Karl Marx'ı yeniden keşfetmesi mi gerekiyor?"
Salonda çok büyük bir alkış koptu.
Fakat Welch hem soruyu hem de alkışı tam olarak anlayamadığı-belki de Amerika standartlarında fazla ideolojik bulduğu-için "saçma" diyerek kestirip attı.
Oysa ne kadar saçma bulursak bulalım, kapitalizmin muhteşem buluşu olarak sunulan türev piyasaların serbest piyasa ekonomisini işlemez hale getirdiği, İngiltere ve Amerika gibi en piyasacı Merkez Bankaları'nın batık bankalara hazine bonosu ve tahvil pompaladığı şu günlerde, Greenspan'in tanımlamasıyla "Türbülans Çağı"nda, Alaton'un sorusu cevabımız ne olursa olsun tartışmayı fazlasıyla hak ediyor.
Bu yüzden olsa gerek Ferit Şahenk hafta sonu katıldığı bir toplantıda benim "mahcup kapitalistler" diye tanımladığım bir tonda, önce Doğuş Grubu'nun 2001 krizinden bu yana yaşadığı muhteşem dönüşümü anlatıp sonra da, "insanların mutlu olmasını, refah seviyelerinin artmasını istiyorum. Biraz kapitalist olmamıza rağmen böyle bir sosyal demokrat tarafımız da var" deme ihtiyacı hissetmiş.
Akfen Holding Yönetim Kurulu Başkanı Hamdi Akın ise o her zaman ki esprili üslubuyla meseleyi bir adım daha öteye götürmüş; "kapitalizmin son aşamasını komünizm olarak görüyorum."
Ertesi gün kendisini sol üzerinden tarif eden Taraf'ın espri seviyesi düşük sürmanşeti şu: "patronlar kızarıyor."
Oysa Alaton, Şahenk ve Akın'ı bir araya getiren haberin iç sayfa başlığı daha zekice "iş dünyasında rüzgar soldan esiyor."
Peki gerçekten öyle mi?
Türk burjuvazisi sola mı meylediyor?
Şahenk ve Akın'ın samimi ve espirili konuşmalarından böyle bir sonuç çıkarmak hadi irrasyonel demeyeyim ama en hafif tabirle gerçek üstü bir yaklaşım olur.
Şahenk'in konuşması üniversitelerde "2. nesil bir kapitalist nasıl olmalı?" sorusunun cevabı olarak ders niyetine okutulabilir.
Akın'ın "son aşama komünizm" espirisine gelince kastının halkla arzlar yoluyla sermayenin tabana yayılması olduğunu kendisi söylüyor.
Anlayacağınız ikisi de dibine kadar kapitalist.
Hem de Türkiye'de son yıllarda yetişmiş girişimci ruha sahip çok iyi iki kapitalist.
Fakat her kapitalist gibi onlar da biraz mahcup.
Ne de olsa "parayı elinin kiri" olarak gören, para kazanmanın hala ayıp sayıldığı bir toplumda yaşıyorlar.
Alarko Holding'in patronu İshak Alaton'a gelince onun durumu biraz farklı.
O hala yarım asır önce kaynak işçisi olarak gittiği İsveç'teki idealleriyle yaşıyor.
O kadar ki "CHP'ye rağmen sosyal demokrasi idealinden" hiç vazgeçmedi.
Marks'ı bir ideolog değil bir düşünür olarak kendisine rehber ediniyor.
Ben hayatım boyunca solcu olmadım.
Muhafazakar bir çevrede yetişmeme rağmen dedemin İnönü-Ecevit, babamın Özal hayranlığından olsa gerek kendimi sağa da yakın hissetmedim.
Allah'tan her hangi bir ideolojiyi üzerime deli gömleği gibi geçirmemem gerektiğini erken yaşta anladım. Kategorik yaklaşımlardan ziyade analitik düşünceye daldım.
Bunda İshak Bey'le yaptığım felsefi sohbetlerin etkisi çok büyük.
Fakat bugün sevgili Alaton'a bir itirazım var.
Hayır İshak Bey, Adam Smith ölmedi. Tıpkı Marx gibi onun da yeniden keşfedilmeye ihtiyacı var.
Evet haklısınız, "servet dağılımının çok hızlı ve haksız bir biçimde yer değiştirdiği haksız bir dünya ile karşı karşıyayız. Dünyanın bir kısmı şımarıklaşırken diğer kısmı fakirleşiyor." Fakat çözüm Marx'dan ziyade Smith'de.
Çünkü Marksist teori sosyal demokrasinin gelişmesine yaptığı katkılara rağmen hala büyük ölçüde korumacı, anti-piyasacı ve küreselleşme karşıtı.
Oysa Smith'in talebeleri sürdürülebilir-karlı modellerle kapitalizmi yeni bir aşamaya taşımanın yollarını arıyorlar.
Uzun zamandır ertelediğimiz sohbette ayrıntılı konuşuruz ama inanın kapitalizmin kendi çözümünü kendi içinden çıkarma yeteneği, sermaye-ticaret-kar karşıtı alternatif çözümlerden daha gerçekçi.
Şu sıralar C.K Prahalad'ın İnovasyon Çağı kitabıyla birlikte başlayan tartışmayı izliyorum. Aslında Prahalad 2004 yılında çıkan "The Fortune at the Bottom of the Pyramid" kitabının devamını yazmış. Bill Gates'e "yaratıcı kapitalizm" ilhamını veren çalışmasında özetle şunu diyor:
"Büyük şirketler için asıl servet piramidin alt kısmında. Yani günde 2 doların altında gelirle yaşayan 4 milyarlık nüfusta. Bütün mesele bu geniş kitleye uygun yenilikçi iş modellerini nasıl geliştireceğiz?"
Nasıl mı? Onu da yüz yüze konuşalım.
Paylaş