’OKYANUSU geçip derede boğulmak’ diye buna derler. TMSF Başkanı Ahmet Ertürk, AK Parti iktidarının "en başarılı" bürokratlarından biri. Bunu laf olsun diye söylemiyorum rakamlar ortada.
Ertürk göreve gelmeden önce batık bankalardan yapılan tahsilát 1.5 milyar dolardı.
Oysa son 5 yılda yapılan tahsilát 16.5 milyar dolar.
Ertürk yönetiminde TMSF, İmar Bankası gibi bankacılık tarihine geçen bir dolandırıcılığı bile çözdü.
Fakat iş batık Sümerbank’ın sahibi Hayyam Garipoğlu’na ait Burgaz Rakı’ya müdahaleye gelince Ertürk’ün eli bir şekilde bağlandı.
Sebeplerine geleceğim ama dilerseniz önce size 1 milyar dolarlık rakı pazarındaki "bandrol kavgasının" perde arkasını anlatayım.
Rakı piyasasında üç büyük oyuncu var. Mey, Burgaz ve Efe.
Mey’in sahibi Amerikalı yatırım fonu TPG. 2006 yılında rakı piyasasının yüzde 80’ini elinde bulunduran Mey’e ödediği para 810 milyon dolar.
Burgaz’ı Garipoğlu 2004 yılında Lüleburgaz’da 40 milyon dolar yatırımla kurdu.
Efe ise İzmir Ticaret Odası Başkanı Ekrem Demirtaş’a ait.
Aslında devletin "yeni rakıyı" özelleştirdiği 2003’le 2006 arasında çok büyük bir sorun yok. Her ne kadar özelleştirmeye rağmen kayıt dışılık artsa da ürün kalitesi ve çeşitliliği açısından rakı piyasası kısa sürede çağ atladı.
Yoğun rekabete rağmen Mey pazarın en büyük oyuncusu olarak payını korudu Burgaz ve Efe yüzde 7-8’lik pazar payı ileserpilip gelişmeye başladı.
Ne olduysa 2007 yılında oldu.
Garipoğlu’na ait Burgaz rakı iki yıl içinde yüzde 7’lik pazar payını Nielsen’in araştırmasına göre yüzde 28,1’e çıkardı. Yani kabaca cirosunu iki yılda yüzde 400 artırdı.
Normal şartlarda bu hızlı çıkışla ben müracaat etse Burgaz Rakı’ya hiç tereddüt etmeden Referans’ın her yıl dağıttığı En Hızlı Balık ödülünün verilmesini önerirdim.
Kolay mı iki yılda yüzde 400 büyüyen şirket bulmak?
Fakat kazın ayağı hiç öyle değil!
Burgaz Rakı’nın hızlı büyümesinin arkasında akıl almaz bir oyun var.
Hesap ortada.
70’lik rakının ÖTV artı KDV’si yaklaşık 15 TL.
Buna dağıtım ve son satış noktası karını ekleyin, yaklaşık 2.5-3 TL.
Etti mi size 17-18 TL.
Bakın daha ürün, personel, işletme ve tanıtım maliyetlerini eklemedim.
Peki, Burgaz Rakı piyasada kaça satılıyor 19.90 TL. Dahası yaz sezonuna hazırlanan otellere 12.45 TL artı KDV ile yüklü anlaşmalar yapılmış. Mümkün mü?
Zararına satış yapmıyorsanız imkánsız. Rakip markalar yıkıcı rekabete dayanmak için habire fiyat kırıyor. Fakat buna rağmen en ucuzu 25 TL’ye satılan 70’lik rakıda aşağı inmekte güçlük çekiyorlar.
Peki, zararına satış yaparak hangi şirket iki yılda yüzde 400’lük bir büyüme sağlayabilir?
İşte bu noktada Burgaz Rakı ile ilgili iddialar gündeme geliyor.
Geçtiğimiz haftalarda Manisa, Muğla ve Lüleburgaz dáhil birçok ilde yapılan denetimlerde Burgaz Rakı’ya ait 70’lik şişeler üzerinde 20’lik şişelere ait bandroller çıktı.
Böylece uzun bir süredir rakı piyasasının dillendirdiği "sahte bandrol" ve "örtülü kazanç" suçlamasının sırrı çözülmüş oldu.
Al 20’lik bandrolü tak 70’lik rakıya düşsün maliyet yarı yarıya!
Doğal olarak gözler Burgaz Rakı’ya, dahası Garipoğlu’nun 290 milyon dolarlık borcundan dolayı Burgaz Rakı’da bir yöneticisi ve denetçisi olan TMSF’ye çevrildi.
Fakat TMSF bugüne kadar bir rakı işine direk bulaşmamak, iki "sahte bandrolle" de olsa Garipoğlu borcunu ödediği için Burgaz Rakı’ya el koymak istemedi.
Onun yerine Burgaz Rakı’yı mevcut yönetimine dokunmadan satışa çıkardı.
Açıkçası benim kafam karıştı.
Ertürk gibi ilkeli ve dürüst bir bürokrat Burgaz Rakı gibi hakkında "sahte bandrolden kaçak üretime" birçok suçlama bulunan bir şirketi bu koşullarda kime nasıl satacak? O da biliyor ki satamayacak!
O halde Ertürk’ün "Sofi’nin Seçimi" kadar zor olmayan bu konuda bir tercih yapması gerekiyor.
Ya kamunun alacağını tahsil edebilmek için Garipoğlu yönetiminde Burgaz’ın vergi kaçırmasına göz yumacak ya da daha az tahsilát yapmak pahasına haksız rekabetle pazar payını büyüten Burgaz’da yönetime el koyacak.
Okyanusu geçmişken derede boğulmamak konusunda tercih sizin Ahmet Bey...