Ama bir şeyi gözden kaçırmayın. FIFA’ya yaranıp Dünya Kupası’na gitme uğruna rakibin tekmelerini görmeyen hakemi.
BÖYLESİ iki ayaklı maçlarda en önemlisi ilk ayakta işi sağlama almaktır. İşi sağlama almanın tek yolu da hata yapmamaktan geçer. Özellikle oyunun kilit alanı olan orta sahada hücuma çıkarken top kaptırırsanız, bunun faturası ağır olur. Tıpkı dün İsviçre’de yaşadığımız gibi.
Fatih Terim, ilk maçta kontrolü elinde tutmak için dörtlü bir savunma kurgusunun önüne 5’li bir orta saha düzenlemesi oluşturmuş ve tek forvetle sahaya çıkmıştı. Amacı orta alanı hem savunmaya yardım etmesi hem de ileride tek başına çırpınan Hakan’a destek olmasıydı.
Mazeret değil ama
Ama bu beşli orta alandan özellikle hücuma hemen hiç destek gelmedi. Bu olmadığı gibi yapılan bol sayıdaki pas hatası da adeta Dünya Kupası hayallerimizin içine limon suyu sıktı. İsviçre, iyi pres yapan, disiplinli oynayan ve kanatları iyi kullanan fizikli bir ekip. Nitekim, yaptıkları kanat bindirmeleri bizim sonumuzu hazırladı.
Maç öncesi İsviçre basının sinirini bozmak için alaya aldığı Volkan’ın 3 önemli kurtarışı olmasa durumumuz çok daha vahim olabilirdi. Bu arada FİFA’ya yaranıp Dünya Kupası’na gitmek için herşeyi yaptığı söylenen acemi hakem rakibin sertliğine izin vererekte bir anlamda yenilgimize çanak tuttu. Ancak bunlar dün gecenin mazereti değil, olmamalı da.
Dün, bir anlamda kendi basit hatalarımızın faturasını ödedik. İlk golde kaptırılan bir top sonrası oluşan frikikteki paylaşım hatası, ikinci golde de tüm maç boyu yediğimiz bir kanat bindirme organizasyonu. Şimdi hesaplar alt üst. Bu takıma 3 gol birden atmak çok zor. Umarız İsviçre’de olmayan disiplinli bir mücadele İstanbul’da ön plana çıkar. Eğer bu olguları yerine getiremezsek o zaman Dünya Kupası’na ancak uzaktan bakarız.