Yavrum al şu 10 bin doları git generalin koynuna gir

Başlıktaki çirkin cümleyi mazur görün...

Haberin Devamı

Ama anlatacağım olay o kadar pespaye ki, ancak onların seviyesine inerek böyle bir cümleyle ifade edebildim.

Şimdi şöyle rahat bir koltuğa oturun, arkanıza yaslanın.

Son yıllarda dinlediğiniz en pespaye siyaset kumpaslarından birini anlatacağım...

Yavrum al şu 10 bin doları git generalin koynuna gir

O AKŞAM YEMEĞİNDE KİM  KİM İÇİN ‘APTAL’ DEDİ

Olay 2017 yılında BuzzFeed adlı internet sitesinde yayınlanan bir haberle başladı.

Habere göre Washington’un şehir merkezindeki bir restoranda öyle biri öyle biri için öyle bir laf etmişti ki...

Olay işte o cümleyle start aldı. Restoranın ünlü müdavimlerinden biri de Trump’ın kısa süre ikinci askeri danışmanı olarak görev yapmış olan H. R. McMaster’dı.

Habere göre McMaster yemekte Trump için “Anaokulu çocuğu kadar aklı olmayan bir aptal” demişti.

Haberin Devamı

Peki ama bu haberi kim sızdırmıştı?

Yavrum al şu 10 bin doları git generalin koynuna gir

GÖZLER NEDEN BARDAKİ GÜZEL KADINA ÇEVRİLDİ

O gece Oracle şirketinin CEO’su da o yemekteydi ama o konuşmayı reddediyordu.

İşte bu aşamada gözler Tosca adlı o restorana bir süredir devam etmeye başlayan güzel bir kadına çevrildi.

Trump’ın askeri danışmanı ne zaman o restorana gelse, kadın da oradaydı ve her defasında bir fırsat yaratıp yanına geliyor, birlikte bir iki kadeh içiyorlar ve tabii ki konu mutlaka Trump’a geliyordu.

O günlerde Trump’ın yaptıklarına kızan danışmanı da onun aleyhinde atıp tutuyordu.

İşte gözler o kadına biraz daha yakından bakmaya başlayınca Washington tarihinin en pespaye kumpası ortaya çıktı.

HEDEF DERİN DEVLET İÇİNDEKİ TRUMP DÜŞMANLARINI TEŞHİR

The New York Times gazetesinin dünkü haberine göre, 2016 yılında Washington’da karanlık bir proje için karanlık birtakım insanlar bir araya gelip, gizli bir örgüt kurmuştu.

Bu operasyonun adı “Project Veritas”tı...

Amacı da Trump’ın kadrosunda olup da ona ihanet edenleri itibarsızlaştırıp istifa etmelerini sağlamaktı.

Bunlara “Trump’ın derin devlet içindeki düşmanları” deniyordu.

Haberin Devamı

Bu gizli yapılanmanın arkasında ise tanıdık bir kuruluş vardı.

Adı İkinci Körfez Savaşı sırasında Irak’taki karanlık faaliyetler ile duyulan Blackwater adlı şirketti bu.

Şirket bu operasyon için eski bir İngiliz casusu ile anlaşmıştı.

Daha sonra kadroya eski bir asker, eski bir FBI memuru ve eski bir İngiliz komandosu daha katılmıştı.

THE EXORCIST FİLMİNDEKİ DAR MERDİVENLİ EV KİRALANIYOR

Bu karanlık örgüt, ilk iş olarak birtakım güzel kadınlar bulup özel bir misyonla eğitti.

Görevleri ünlü kişileri yatağa çekip Trump hakkında konuşturmak, videolarını çekmek, seslerini kaydetmekti.
Böylece o kişilerin Trump düşmanlığı ispatlanacak ve muhalefetle işbirliği yaptıkları gösterilecekti.

Haberin Devamı

İkinci adım olarak, Washington’da Potomac Nehri’ne bakan 6 odalı bir ev kiralandı.

Erkekleri ayartmak üzere yetiştirilen kadınlar bu odalara yerleştirildi.

Ev, The Exorcist filminde kullanılan, dar merdivenleri olan ev gibiydi.

UBER’DEN ÇAĞRILAN ARABA BİR SOKAK AŞAĞI GELECEK

Görevlendirilen kadınlara kesin bazı güvenlik talimatları verildi.

Kadınların kendi adları ile evden mail göndermeleri yasaktı.

UBER’den araba çağrıldığı zaman, o evin değil, bir aşağıdaki sokağın adresi veriliyordu.

Kadınların hepsi, gizli kamera yerleştirmek, ses kaydetmek konularında uzmanlar tarafından eğitildi.

Hepsine verilen görev şuydu:

“Başkan Trump’ın derin devlet içindeki düşmanlarını deşifre etmek...”

Haberin Devamı

Hedefler arasında CIA ve FBI mensupları, generaller, hatta Beyaz Saray mensupları vardı.

Bu arada Washington Post gazetesinin bir muhabiri de “Sahte birtakım haber ihbarları” ile tuzağa düşürülmek istendi.

YENİ SİYASETİN YENİ ‘MUTEBER’ AKTÖRLERİ

New York Times dün büyük bir gazetecilik yaparak işte Amerikan tarihinin bu en pespaye kumpasını ve arkasındaki şebekeyi ortaya çıkardı.

Güya muhafazakâr Trump yönetiminin başvurduğu bu pespaye kumpas, bütün dünyada siyasetin nerelere düştüğünü gösteren güzel bir örnek...

Kirli kuruluşlar, mafyalar, eski istihbaratçılar artık bu yeni siyasetin muteber aktörleri haline geldi...

YAVRU İLE KÂTİP’İN 50 YIL SONRA ARAMIZA DÖNÜŞÜ

ELLİ
yıl geçmiş...

Haberin Devamı

Biri uzun öteki kısa boylu iki İtalyan komedyenin 1970’lerde Türkiye’de salgın haline gelen “Yavru ile Kâtip” filmleri geçen hafta streaming platformlarla geri döndü. İtalya’daki adları “Franco” ile “Ciccio”ydu...

İkisi 1954 yılında tanışmış, 1960’lı yıllarda sinemaya birlikte başlamışlardı...

Birlikte 100’ün üzerinde film yaptılar.

*

Franco Franchi’nin Türkiye’deki adı “Yavru”ydu... Onu Erol Günaydın seslendiyordu.

Yavrum al şu 10 bin doları git generalin koynuna gir

Ciccio Ingrassia’nınki ise “Kâtip” diye çevrilmişti. Onu seslendiren de Altan Erbulak’tı...

Hacivat ile Karagöz, Lorel Hardi, Can Ciğer Kardeşler (Dean Martin ve Jerry Lewis’in Türkçeye çevrilen filmlerindeki adları Ali Can ile Veli Ciğer’di...) sonrası en meşhur ikili onlardı.

“002 İtalya’dan Sevgilerle”, “Bıdık ile Düdük Kadın Bombalar Arasında”, “Yavru ile Kâtip Hızlı Futbolcu”, “Yavru ile Kâtip Konuşan Katır” ve daha niceleri...

*

“Kâtip” adı yıllar sonra benim romanım ‘Bir Çocuğun Fevkalade Hikâyesi’nde de önemli bir yere sahip olacaktı.

Uzun boylusu Ciccio Ingrassia’yı daha sonraki yıllarda Fellini’nin “Amarcord” filminde ağaca çıkan ‘Teo Amca’ olarak seyretmiştik ve sinema hafızamıza o ağacın tepesinden “Kadın istiyorum” çığlıkları ile kazınmıştı.

Artık ne oynayanların, ne de seslendirenlerin hiçbiri hayatta değil. Ve filmleri 50 yıl sonra şimdi yine ekranlarda...

O zamanlarda yazlık sinemalardaydı...

Şimdi yazın evimizde...

Keşke onları Altan Erbulak ve Erol Günaydın’ın Türkçe dublajları ile de seyredebilseydik.

ERKEKLER İÇİN KADIN GİBİ GİYİNME ZAMANI MI GELDİ

- GQ dergisinin dijital yayınında geçen gün şöyle bir haber gördüm:

“Erkekler için Kendal Jenner gibi giyinme zamanı geldi...”

Yavrum al şu 10 bin doları git generalin koynuna gir

Bu haberin yanında ünlü manken Kendal Jenner’in son günlerde New York sokaklarında 3 ayrı kıyafetle çekilmiş fotoğrafları vardı. Üçü de klasik erkek giyimiydi ve gerçekten de Jenner’in üzerinde harika duruyordu.

Uzun uzun baktım...

Acaba podyumlarda erkek modasını da kadınların sunması nasıl bir şey olurdu... Bence hiç de fena fikir değil...

KADIN YAYIN YÖNETMENLERİNİ YAZARKEN BİRİNİ UNUTMUŞUM

GEÇEN
gün Türkiye’nin ilk kadın genel yayın yönetmenlerini yazarken birinin adını unutmuşum.

Şebnem Bursalı...

Yavrum al şu 10 bin doları git generalin koynuna gir

Washington Post 143 yıldır yayınlanan bir gazete ve ilk kadın genel yayın yönetmeni bu yıl göreve başladı. Oysa İzmir’in Yeni Asır gazetesi 126 yıldır yayınlanıyor ve onun başına 113’üncü yılında bir kadın genel yayın yönetmeni geldi.

Üstelik orada 9 yıl kalmayı da başardı.

Tabii bir İzmirli olarak bunu hatırlamamak bana hiç yakışmadı...

GÜNÜN TARTIŞMASI
MÜSLÜMANLARIN SORUMLULUĞU DÖRDÜNCÜ SIRADAN MI BAŞLIYOR

ÖNCE Sabah gazetesi yazarı Burhanettin Duran’a teşekkür ederek başlamalıyım.

Geçen gün yazdığım “Hangi ümmet bizden ileri adım bekliyor” başlıklı yazım hakkındaki eleştirilerini, çok seviyeli bir üslupla yazmış.

Böyle bir üslup olunca her şey daha rahat konuşuluyor.

Ben de onun yazısı hakkında düşündüklerimi aynı üslupla yazacağım.

*

Duran, sorumluluk sırasını şöyle anlatıyor:

Yavrum al şu 10 bin doları git generalin koynuna gir

“Bugün Kudüs’te ve Mescid-i Aksa’da Filistinlilerin “devlet terörü” ile öldürülmesinin sorumlularının sıralaması şu şekilde:

1- Hiçbir hukuk tanımayan İsrail devleti ve Başbakan Netanyahu.

2- Her zulmünde İsrail’e destek veren ABD.

3- Uluslararası düzenin kurumları ve bunların güçlü aktörleri: BM Güvenlik Konseyi üyeleri ve AB.

4- Kudüs ve Mescid-i Aksa sebebiyle kurulduğunu unutan İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT) ve üyeleri; Arap rejimleri ve önde gelen bölge ülkeleri.

5- Zulüm yoğunlaştığında bile bir araya gelemeyen Filistinli yöneticiler.

6- Kudüs’ün hem Müslümanların hem Hıristiyanların hem de Musevilerin kutsal mekânlarını barındırdığını görmezden gelen dünya kamuoyu.”

*

Görüyoruz ki, 73 yıldır süren Filistin meselesinde Müslümanların sorumluluğu ancak dördüncü sıradan sonra başlıyor.

Tamam da...

Birinci Dünya Savaşı’nın üzerinden 100 yıl geçti...

Müslüman ülkelerin neredeyse hepsi o tarihten beri kendi devletlerinde yaşıyor.

*

Yani 100 yıldır bu olayın sorumluluğunu hep Batı’nın üzerine yıktık.

İyi de Müslümanların hiç mi sorumluluğu yok...

Bir de “ümmetin” sorumluluğunu listenin başına koyup bu soruna öyle bakmayı denesek...

Hâlâ zamanı gelmedi mi...

HAFTANIN ŞARKISI 1
ZEKİ MÜREN’DEN BİR UZUN HAVA

GEÇEN cuma günü streaming platformlarına konan şarkılar arasında benim için en büyük sürpriz Zeki Müren’in bir taş plağıydı...

“Kime Kin Ettin” adlı şarkı basbayağı uzun havaydı.

Belki herkes biliyordur ama ben Zeki Müren’den ilk defa uzun hava dinledim.

Tabii ki bir İbrahim Tatlıses değil...

Ama Zeki Müren’den dinlemek farklı bir duygu...

HAFTANIN ŞARKISI 2
ELTON JOHN’DAN DÜET BİR CEHENNEM ŞARKISI

ELTON John bir süredir genç şarkıcılarla ilginç düetler yapıyor.

Bence en güzelini geçen cuma günü çıkardı.

Pet Shop Boys’un 1987 yılında çıkardığı harika “It’s a Sin” şarkısını Years & Years ile birlikte çok güzel yorumladı.

Cehennem temalı bu şarkı da benim için sürprizdi...

HAFTANIN ŞARKISI 3
HAFİF BOSSO LATİN SEVENLERE YENİ ŞARKI

ANDREAS Calamaro: ‘Flaca’

Tam deniz kenarı, sakin bir öğleden sonra şarkısı...

Sizinle kavga etmeyen, yormayan, dost bir şarkı...

Yazarın Tüm Yazıları