Paylaş
Bu sayı ile sanatçılar dışında Türkiye’de en çok izlenen 2 kişiden biriyim.
Şimdi sıkı durun...
İnanmayacaksınız ama, takipçi sayım, Facebook efsanesini yaratan Mark Zuckerberg’i yakaladı.
Arada sadece 300 kişi kaldı.
İddialıyım.
İki hafta içinde onu geçeceğim.
Ey Türk müzikseverleri, bir Türk’ün dünya devini geçmesini istiyorsanız, bana yardımcı olun.☺
* * *
Bundan istifade, “Üzerimizdeki kasveti atma etkinlikleri haftasını” başlatıyorum.
Biliyorum, canınız siyaset okumak, tartışmak istemiyor. Malum konuyu açmak bile istemiyorsunuz.
Oysa dışarıda harika bir sonbahar var.
Hadi öyleyse, bir hayata dönüş planı yapalım. Her gün yeni bir öneri.
* * *
Müzikten başlayalım.
Bakın size harika bir haberim var.
Streaming müzik teknolojisi, insana olağanüstü bir müzik hazzı sunuyor.
Mesela Spotify sizi, aynı müzik zevklerine sahip insanlarla buluşturuyor, harika bir topluluk kurma, iletişim sağlama yolu açıyor.
Yalnız olmadığınızı, izdiham yaratacak, AKP’yi yüzde 49.5’la iktidara getirecek kadar kalabalık değilseniz bile, hiç de öyle az olmadığınızı anlıyorsunuz.
Sizinle aynı güzel müzikleri paylaşan, sizin gibi hisseden yeterince insan var.
* * *
O yüzden önce biz kimiz bakacağız...
Ne tür müzik seviyoruz, bu dönemde neleri dinlemeliyiz...
Buyurun, program başlıyor.
Benim gibileri şu kasvetli günlerde neler dinliyor
BENİM takipçilerimin en fazla izlediği listelere baktım.
1- İskele: Yazın özellikle akşamüzerleri deniz kenarında, teknelerde dinlemek için yumuşak, hafif müzik.
2- Akdeniz: Türkiye, Yunanistan, İtalya, İspanya, Fransa şarkılarından oluşan karma bir liste bu.
3- Yerli: Sadece Türkçe şarkılarından oluşan liste.
4- Smooth, Soft and Jazzy: Uluslararası takipçi kazanmak için de adını İngilizce koyduğum liste. Hafif cazımsı
5- Lang Lang Romance: İlk başlarda bilgisizliğim yüzünden adını yanlış koyduğum bir liste. Klasik müzik parçaları.
6- Bossa jazz: Bossa Nova ritminde, yani benim hayat ritmimde şarkılar.
7- Gece ve Slow: Gece dinlemek için hafif, dinlendirici, her tür ruh haline uygun müzik.
8- Jazz in Midnight: Hafif yormayan caz listesi. Akşamüzeri, sonrası... Ve gece için.
9- Tek Kişilik Tarikat: Benim bulduğum bir kavram. Tekbaşınalık, inanç, münzevilik ve meditasyon.
10- Yıldızlı: Tamamen karışık bir liste. Her tür müzik var. tekdüzelik istemeyenler için.
11- Arias Forever: “Arda kalan zamanda”, hayatım boyunca dinlediğim en güzel aryalar.
Demek ki neymiş
EĞER siz de benim mood’umdaysanız... Yormayan, hafif, sizle kavga etmeyen, sakinleştiren, hatırlatan, eğlendiren müzik...
Umarım
SİLVAN’da neler oluyor? Büyük bir sessizlik var. Kimseyi suçlamak istemiyorum. Çünkü PKK hepimize ihanet etti. Umarım devlet sıcak elini uzatır. Umarım bu sükût ileride hepimizin ortak suçunun ikrarı haline gelmez.
Bir gün hayatta en üzüldüğüm şey şu olacak
BİR gün, yarın, belki öbür gün, belki daha ileri bir zamanda, bana şu soru sorulursa:“Türkiye’nin geçmişiyle ile ilgili en çok üzüldüğün şeyler neler oldu?”
* * *
27 Mayıs’la başlayacağım...Seçimle gelmiş siyasetçinin, darbeyle devrilmesi, yargının ayaklar altına alındığı bir utanç mahkemesinden sonra asılması.
* * *
Sonra 12 Mart’la devam edeceğim...Devrimci bir romantizm ve ideallerinin peşine düşüp, halk ihtilali yapmaya çalışan 3 gencin, askeri hükümetin yaptığı anayasayı ilga etme suçuyla idam edilmesi.
* * *
Sonra 12 Eylül’e geçeceğim...Demokrasiyi korumak konusunda yeterince cesur olmayan sivillerin, yine bir darbeyle devrilmesi gelecek aklıma.
* * *
Tabii 28 Şubat’ın hoyratlıklarını da unutmayacağım....Silivri adaletsizliklerini, onu izleyen başka adaletsizlikleri...Hepsini tek tek ekleyeceğim....
* * *
Sonunda, en üzüldüğüm, beni en kahreden noktaya geleceğim...7 Haziran seçiminden sonra hepimizi kucaklayacak bir anayasanın yapılamayışına...Oysa ne kadar umutlanmıştım...Onu da bir sonraki yazıda anlatayım.
Bu ülkede mutlu olmak hem en güçlünün hem de en güçsüzün hakkıysa
FARKINDA mısınız, biz hep gücün yaptığı anayasa ile yönetildik...7 Haziran akşamı, ilk defa güçsüzlerin anayasasını yapma şansına sahip olmuştuk.Daha doğrusu kimsenin kimseye bir şeyi empoze edemeyeceği bir anayasa yapma şansıydı bu...
* * *
Kimsenin yeterince güçlü olmadığı, ama kimsenin kendini ezdirmeyeceği kadar, yeterince güçlü bir meclisimiz oluşmuştu. Yani tam bir toplumsal mutabakat fırsatı...
* * *
Bu fırsatı kaçırdık mı?Bilmiyorum...Ama artık çok iyi bildiğim bir şey var...Bir döneme egemen mutlak gücün, herkese empoze etmeye çalıştığı mutlak iradeye dayanan bir anayasanın ömrü, kendi görüşünü empoze edecek daha güçlü birinin geldiği yere kadar zar zor gidiyor...
* * *
Oysa ben çocuklarımın, torunlarımın geleceğini artık şahıslara değil, hepimizin içine sinen, hepimizi koruyan, en güçlümüzü de, en güçsüzümüzü de koruyan bir anayasaya emanet etmek istiyorum.
* * *
İnşallah yaşadığımız şu kutuplaşma, şu kavga, şu adaletsizlikler hepimize ders olur...Ve tarihimizde ilk defa gücün değil, güçsüzlerin, bir zümre veya partinin değil, hepimizin anayasasını yapma şerefini ve gururunu yaşarız.
Paylaş