Paylaş
Birinde, romanın köpek kahramanı Snoopy kulübesinin üzerine yatmıştı ve tam üzerindeki küçücük bir buluttan üzerine yağmur yağıyordu.
Snoopy’nin şu cümlesini hiç unutmadım:
“Hep bizim neslimizin üzerine yağmur yağıyor.”
Bunun bir başka versiyonu daha vardı.
Ötekinde ise Charlie Brown gittiği psikoloğa şunu sormuştu:
“Yalnızlığı tedavi edebilir misin?”
*
Yalnızlığın tedavi edilmesi gereken bir hastalık olduğunu ilk defa orada düşünmüştüm...
Meğer düşündüğümden de vahim bir şeymiş.
*
Amerikan Psychology Today dergisi nisan ayı sayısını yalnızlığa ayırdı.
Ama kapak başlığı şuydu:
“Yalnızlık Tedavisi...”
Araştırmalara göre bütün dünya tam anlamıyla bir “yalnızlık salgını”nın tam ortasında bulunuyor.
*
Dergi şu cümlelerin altını özellikle çiziyor:
“Burada yalnızlık salgını derken, metaforik bir şey söylemiyoruz. Bu tam anlamıyla tıbbi bir salgındır...”
Hatta şunu söylemeye kadar gidiyorlar:
“Kronik yalnızlık obezlik ve günde 15 sigara içmek kadar tehlikeli bir şeydir...”
YALNIZLIĞI YENMEDE YEDİ DAKİKA KURALI
- Tanımadığın insanlarla da konuş kuralı. Küçük konuşmalar bile sandığınızdan büyük olumlu etkiler yapabilir.
*
- Yedi dakika ver kuralı: En ilginizi çekmiyormuş gibi görünen insana bile 7 dakika konuşma hakkı tanıyor.
*
- Yüz yüze görüşmeye vakit ayır kuralı: “İşten vaktim yok” demeyin. Sevdiğiniz insanlarla yüz yüze görüşmeye zaman ayırın. Bunu yapamıyorsanız hiç olmazsa Facetime veya Skype’la görüntülü konuşun.
*
- Facebook’u akıllı kullanın kuralı: Sosyal medya ille de zararlı diye bir şey yok. Akıllı kullanıldığında yalnızlığa çare olabilir.
*
- İyi komşu ol kuralı: İyi komşuluk yalnızlığa karşı en iyi tedavi yollarından biridir. Hep maraza çıkaran biri olmayın.
*
- Akşam yemekleri ver kuralı: Yemeğe davet, yemek masası sohbeti, yalnızlığın en iyi tedavi yollarından biridir.
*
- Yaratıcı gruplara katıl kuralı: Dans, sanat, spor gruplarına katılmak, yaratıcı ekiplerde yer almak iyidir.
*
- Sohbeti başlatan sen ol kuralı: Kafanıza takılan herhangi bir şeyi açın. Göreceksiniz ki, yaşadığınız bazı sorunlarda hiç yalnız değilsiniz. Bu duygu iyi gelir.
*
- Sarıl, el sıkış, dokun, kucakla kuralı: Bu hareketler insanı insana bağlar. (Aman ha dikkat: Benim özellikle erkeklere notum: Aman bu maddeyi uygularken çok dikkat edin. “Cinsel taciz” sınırını aşmayın.)
SINIR TANIMAYAN BİR HASTALIK
- “Yalnızlık beyinde fiziki ağrının bulunduğu taraf kadar etki yaratır...”
- “Yalnızlığın, genç veya yaşlı, evli veya bekâr olmakla, milyonluk bir şehrin göbeğinde veya dağ başında yaşamakla bir ilgisi yoktur...”
YALNIZ İNSANLARI BEKLEYEN TEHLİKE
Yalnız insanların kalp, solunum yolları ve sindirim sistemi hastalıklarından ölme riski daha büyük...
Kronik yalnızlık: Yalnızlık duygusunun kronik hale gelmesi tehlikelidir. Bir araştırma sonucu: Kronik yalnızlık çekenlerin Alzheimer olma riski çekmeyenlere göre iki kat fazla.
İKİ ÇOK ÖZEL DURUM HALİ
- BİR: Sübjektif yalnızlık: Bazı insanlar çevresindeki üç-beş insanla yalnızlık çekmez. Bazıları ise etrafında onlarca insan olsa da yalnızdır.
- İKİ: Gönüllü yalnızlık: Akşam oldu mu, tek arzunuz yatağa girmek ve Netflix, BlueTV, YouTube
karısında tek başınıza
kalmak.
YALNIZLIĞIN ‘YEDİ TONU’
- BİR: YENİ DURUM YALNIZLIĞI: Mahalle, semt, şehir ülke değiştirdiniz ve tanıdığınız kimsenin bulunmadığı yeni bir yere gittiniz.
- İKİ: ‘BEN FARKLIYIM’ YALNIZLIĞI: Kendinizi herkesten farklı, herkesten üstün görüyorsunuz. Kimseyi ilişki kurmaya layık görmüyorsunuz.
- ÜÇ: ‘HERKES KÖTÜ’ YALNIZLIĞI: Çevremde bir tek iyi, dürüst, yalan söylemeyen riyakâr olmayan, yalakalık yapmayan insan yok duygusunu taşıyorsunuz.
- DÖRT: HAYVANSIZ OLMA YALNIZLIĞI: Birçok insanın evinde hayvan var, ama sizde yok. Onlarla ilişki kuramayacaksınız duygusu.
- BEŞ: ‘AYIRACAK ZAMANIM YOK’ YALNIZLIĞI: Devamlı olarak “Kendime bile ayıracak zamanım yok” duygusuyla yaşıyorsunuz, işkoliklik sizi iletişimden uzaklaştırıyor.
- ALTI: ‘BENİ ANLAMIYORLAR’ YALNIZLIĞI: Çevrenizde çok insan var, ama siz hep “Beni anlamıyorlar” şüphesi ile yaşıyorsunuz.
- YEDİ: ‘YÜK OLMAYACAK İNSAN’ YALNIZLIĞI: Çevrenizde çok arkadaş var, ama siz hep hayatınızda sessizce var olacak, size yük olmayacak bir arkadaşlık arıyorsunuz.
KADINDAN ŞEF Mİ OLUR İYİ AŞÇI MI
HÜRRİYET’in öncülük yaptığı ve çok desteklediğim “Kırmızı çizgi” programı, “Kadın şef” deyimini silebilir.
Bence de böyle ayrımlar artık sakil...
Ama bazı sektörlerde kadının yerinin güçlendiğini göstermek için pozitif
anlamda daha bir süre bu ayrımı yapmamız gerektiğine inanıyorum.
Geçen hafta “Hybrid” grubunun “Unilever Food Solutions” ile birlikte düzenlediği tartışma programının konusu “Gastronomide kadın şeflerin esintisi” idi...
Bütün katılımcılar şunun altını çizdi:
Bu işin asıl unvanı “aşçılık”tır...
“Şeflik” ise bir payedir...
HANGİ AŞÇI CİNSİYETSİZ MUTFAK İÇİN NE DİYOR
- EN FEMİNİST: Mehmet Gürs: “Sadece mutfakta değil her yerde kadınların ön planda olması gerekir. Tüm erkekler ‘feminist’ olsun.”
- EN DETAYCI: Gamze Cizreli: “Kadınlar daha detaycı olduğu için mutfak konusunda daha başarılı.”
- EN DENGECİ: Didem Şenol: “Önemli olan mutfakta dengeyi kurmak.”
- EN HEYECANLI: Aslı Pasinli: “En önemli olan kadının gözlerindeki heyecan.”
- EN EV YEMEKÇİ: Yasemin Ataman: “Kadın şeflerin yaptığı en önemli katkı, ev yemeklerini yeniden trend haline getirmeleri.”
- EN FARKLI: Sitare Baras: “Kadınların bu sektördeki avantajı farklı disiplinleri mutfağa taşıyabilmeleri.”
- EN CİNSİYETSİZ: Üryan Dogmuş: “Cinsiyetsiz mutfağı savunuyorum, önemli olan mutfağa bir şeyler katabilmek.”
- EN PAYLAŞIMCI: İnanç Baykar: “Kadın, evdeki sorumluluklarını ne kadar paylaşabilirse, o kadar sektörde var olabilir.”
- EN EŞİTLİKÇİ: İsmet Saz: “Mutfakta çalışanın dili, dini, ırkı, cinsiyeti yoktur.”
- EN POZİTİF AYRIMCI: Aylin Yazıcıoğlu: “Mutfakta da pozitif ayrımcılığın kesinlikle arkasında duruyorum.”
İLKBAHARIN RİTMİ BOSSA NOVA CAZ MI
DÜN bir arkadaşım aradı...
Hisarönü Körfezi’nde denizdeymiş...
“Şu an senin Spotify Bossa Jazz listeni diliyorum. İnan bugün bu denizin müziği bu” dedi...
Sık sık şunu hissederim. Benim hayat ritmim Bossa Nova caz ritmi... Allegro ma non troppo...
Hızlı ama o kadar hızlı değil...
KÜÇÜK BİR İLKBAHAR BOSSA CAZ REPERTUVARI
- Julie London: “Desafinado...”
- Dick Farney, Claudetta Soares: “Amor Em Paz”
- Coralie Clement: “L’ombre et La Lumiere”
- Javier Elorrieta: “Elle etait Si Jolie”
- Astrud Gilberto: (In Other Words) Fly Me To The Moon
- Gerry Mulligan Sextet: “Prelude in E Minor”
GECİKMİŞ BİR TEŞEKKÜR
BİLEĞİMİN kırılması yüzünden bazı önemli şeyler gözümden kaçmış.
Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürü Mehmet Akarca harika bir hatıra göndermiş. 15 Temmuz darbe girişiminde bombalanan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin kopan mermer parçalarından birini hatıra albümü haline getirmiş.
“Bu mermer parçası,
Türkiye’de demokrasiye bağlılığın bir simgesi olarak size armağan edilmektedir” yazıyor.
Yıllar önce Bild gazetesinin bana armağan ettiği Berlin Duvarı parçası gibi, onu da kutsal bir demokrasi hatırası olarak saklayacağım.
BU İKİ KİTAP PARA KAZANMAZ AMA
BOYUT Yayınları iki olağanüstü kitap yayınladı.
Biri “Tabula Peutingeirana”... Osmanlı Türkiye coğrafyasındaki izleriyle, Roma İmparatorluğu’nun 2000 yıllık yol haritası.
Öteki ise “Tarihte Türkiye Haritaları”...
Boyut Yayınları’nı yürekten kutluyorum. Bu iş öyle para kazanılacak bir şey değil...
Tam bir hizmet...
Fedakârca yapılmış bir hizmet.
Kendi payıma teşekkür ediyorum...
BİR KADIN BALIK ETLİ KADINI NASIL ANLATIR
POSTA gazetesinin “Son Ütücü” köşesini yazan Huban Ayşem, bakın dün Nefise Karatay’ın giydiği elbiseye bakarak, nasıl böyle dinç ve fit kaldığını şöyle anlatıyor:
“Çiroz gibi ince, lakerda gibi dolgun, çinakop gibi parlak.
Gördüğünüz gibi, bel hizasında da solungaç boşlukları var.
Deniz mahsullerine düşkünler için Nefise bulunmaz hintkumaşı.
Av mevsimi fazla ortalarda gezmese bari...”
Vallahi çok güldüm... Bu arada giydiği elbiseyi de “alüminyum folyoya”
benzetmiş...
BU HESAPLA ERKEK NASIL ANLATILIR
- KÖPEKBALIĞI gibi yırtıcı, lüfer gibi hızlı, torik gibi yapılı, barbun gibi hafif kızarmış, ahtapot gibi sarmalayıcı, kayabalığı gibi kaygan, kefal gibi hiçbir işe yaramaz...
FENERBAHÇELİ GÖZÜYLE EN GÜZEL GALATASARAYLI
CUMARTESİ Postası dün en güzel Galatasaraylı kadınları seçmiş. Gerçekten hepsi güzel.
Ama bir Fenerbahçeli gözüyle “Güzeller içinde en güzel fotoğrafı veren hangisi” diye sorarsanız... Banko Deren Talu’nun bu pozu derim.
Paylaş