Yalnız yaşıyordu. Hiç evlenmemişti.
Çalıştığı yer Galatasaray’daydı.
Her sabah evinden çıkar, yürüyerek işine gider, akşama kadar çalışır, yine yürüyerek dönerdi.
Bugün size bu yalnız kadını anlatacağım.
Daha doğrusu bu yalnız kadının karanlık odasını...
MARYAM’LA BABAMIN HAYATI NEREDE KESİŞTİ
|
MARYAM ŞAHİNYAN'DAN BİR KARE |
Adı
Maryam Şahinyan...
1911 yılında Sivas’ta doğmuş.
Bir Ermeni’yseniz ve Anadolu’da yaşıyorsanız; dünyaya gelmek için en şanssız yıllar.
Babası farklı bir Ermeni. 1915’teki o büyük insanlık trajedisi başladığında, çoğu Ermeni başka
ülkelere kaçarken, o İstanbul’a geliyor.
Kader, babasını İstanbul’da, benim babama benzer biriyle karşılaştırıyor.
Balkan Savaşı’nın büyük insanlık trajedisinden kaçan bir göçmen Türk’ten, kaçarken getirdiği körüklü ahşap fotoğraf makinesini satın alıyor.
Sonra Galatasaray’da bir fotoğraf stüdyosu açıyor.
O ölünce, yerini kızı
Maryam alıyor.
EVLİ KADINLARIN TEŞHİR DUYGUSU
O fotoğraf stüdyosu, 1985 yılına kadar, İstanbul’daki azınlıkların, gayrimüslimin aile albümü oluyor.
O stüdyodan, o karanlık odadan kimler geçiyor kimler...
Dönemin insanları. Aileler, damatlar, gelinler, çocuklar, ikizler, sporcular, kadınlar, gay’ler, zenneler...
Herkes rahatça poz veriyor. Güzel kadınlar içlerindeki teşhir duygusunu orada tatmin ediyorlar.
Çünkü hepsi, bu yalnız ve tutkulu kadına güveniyor. Her şeyin o karanlık odada kalacağından eminler.
O nedenle orada gerçek insanları, gerçek halleriyle seyrediyorsunuz.
Maryam Şahinyan 1996 yılında ölüyor.
BİR MİLYON İNSAN 200 BİN NEGATİF CAM VE 4 VESİKALIK
Sonra tutkulu bir Türk fotoğrafçısı çıkıyor. Adı
Tayfun Serttaş.
Aras Yayıncılık’ın sahibi
Yetvart Tomasyon’ın sakladığı bu filmleri tek tek temizliyor. Yıllar süren, çok zor ve sabır isteyen bir işi gerçekleştiriyor.
Ve
Maryam Şahinyan’ın dünyasını gözümüzün önüne getiriyor.
Bu fotoğraflar şimdi Karaköy’deki
SALT Galata’da sergileniyor.
Hem
Şahinyan’ın hem de
Serttaş’ın yaptığı işe bakınca bir kere daha anlıyorum.
Sevmek;
Tutkudur, arzulamaktır, kıskançça sahiplenmektir, itinadır...
Ve gerektiğinde fedakârlığı göze alabilmektir...
Bütün bunlardan geriye kalan hüzünlü bir hakikat daha var.
Maryam Şahinyan 50 yıla yakın fotoğraf çekti. Stüdyosundan 1 milyona yakın insan geçti.
200 binden çok cam negatif bıraktı.
Ama kendinden geriye kala kala 4 vesikalık fotoğraf kaldı.
Nedir bu saklanmak? O karanlık odada yapayalnız kalmayı mı seçmektir...
Siyah beyaz yalan bir dünya istiyorum
ÖNCEKİ gece avaz avaz haykırıyordum:
“Biri bana yalan söylesin. Yalan bir dünya istiyorum...”
Birkaç saat önce Karaköy’de bir binada 3 saat geçirmiş ve eve dönmüştüm.
* * *
Anlattığım bina, Doğuş Holding’e ait Osmanlı Bankası’nın merkezine kurulan SALT Kültür Merkezi’ydi.
Bina 19’uncu yüzyılda yapılmış ve Fransız mimar
Alexander Vallaury tarafından tasarlanmış. Doğuş Grubu burayı restore ederek bir kültür merkezi haline getirdi.
Benzerlerine ancak New York, Paris, Londra gibi metropollerde rastlanabilecek güzellikte bir kültür merkezi olmuş.
Bu olağanüstü kültür yatırımı için başta Ferit Şahenk olmak üzere bütün Doğuş Grubu’na teşekkür ediyorum.
* * *
İşte bu binada önceki gün Maryam Şahinyan’ın fotoğraflarından oluşan harikulade sergiyi gezdim.
Gece eve gelince, bir başka Ermeni fotoğrafçı, Ani Çelik Aravyan’ın “Agos” gazetesinde, onun hakkında yazdığı olağanüstü yazıyı okudum.
Elli yıl boyunca çekilen fotoğraflardaki sosyolojik zenginliği ve hazzı neyin verdiğini daha iyi anladım.
- Modeller kendi evlerinde gibi rahat. Bütün eşyalar sade, fotoğraf çektiren insanların kendi evleri sanki oraya taşınmış gibi.
- Stüdyonun bu dekoru 60 yıl boyunca hiç değiştirilmemiş. Nesiller, hep aynı dekorun önünde poz vererek, her şeyin yıkılıp gittiği bir hayatta, tutunabilecek bir yer bırakmış.
-
Aravyan, hiç değişmeyen bu dekor için,
“Maryam Şahinyan’ın gizli imzası” diyor.
- Renkli fotoğraf teknolojisi geliştiği halde, Şahinyan hep siyah beyaz çekmiş. Neden?
- Aravyan,
“Çünkü renk gerçek hale getirir. Siyah beyaz ise gerçeklikten uzaklaştırır” diyor.
- Yani
“siyah beyaz daha etkili yalan söyler”...
* * *
Bu fotoğraflar karşısında yaptığım olağanüstü meditasyondan sonra, bir uykusuz geceye daha hazırlanırken, kulaklarımda hâlâ
Aravyan’ın sözleri vardı:
“Siyah beyaz daha etkili yalan söyler...”
Bugünlerde tam ihtiyacım olan şey işte buydu.
Çünkü yalana ihtiyacım var.
Beni bugünün katı gerçeklerinden, içimde biriken öfkelerden, şu anki, yakın gelecekteki gerçeklerden, çirkinliklerden koruyacak güzel yalanlara...
Çünkü, hakikati değiştiremiyorsam, iltica edebileceğim tek ülke, siyah beyaz bir yalan dünyadır...