Paylaş
Çünkü pandeminin başından beri yeni moda deyişle sweatpant, yani bildiğimiz eşofmanla yaşıyorum.
Arabaya da eşofmanla bindim...
Urla’da valizimi açtığımda pantolon almayı unuttuğumu fark ettim.
GEÇENLERDE MICK JAGGER’IN BİLE ADINI HATIRLAYAMADIM
Son zamanlarda başıma başka işler de geliyor.
Mick Jagger’ın bile adını hatırlayamadığım zamanlar oluyor. Ne bileyim mesela Sean Penn’in adını çıkaramıyorum...
Bazen üç gün önce gittiğim yeri hatırlamakta zorluk çekiyorum.
Oysa özellikle, sinema, müzik, film, roman hafızam çok iyidir...
Bir filmi, romanı hikâye ederken en küçük ayrıntıyı atlamam.
Benim yaşımdaki her insan gibi sık sık kendime şu soruyu soruyorum.
Acaba Alzheimer başlangıcı mı...
DOKTOR BU GİDİŞLE PANTOLONU GİYMEYİ DE UNUTUR MUYUM
Pantolonumla ilgili bu sorunumun ne olduğunu geçen gün bir Fransız uzmandan öğrendim.
Tabii asıl sormayı istediğim soru şuydu:
Ya bir gün pantolonu giymeyi de unutursam...
Cevapları aldım...
Benim gibi 65 plus’larla bu kıymetli bilgiyi paylaşmak istiyorum.
UZMANIN adı Prof. Bruno Dor...
Paris’te A La Pitie-Salpetriere Hastanesi Alzheimer Hastalığı ve Hafıza Enstitüsü öğretim üyesi. İşte onun bir konuşmasını izledim.
Tam da benim durumumu anlatıyor konuşmasında.
*
Prof. Bruno Dor diyor ki:
Eğer şu şikâyetleriniz varsa...
* Aile üyelerimin bile isimlerini unutuyorum.
* Bazen bir bardağı, anahtarı nereye koyduğum hatırlamıyorum.
* Bir filmin adını, oyuncularını unutuyorum.
Evet böyle bir sorununuz varsa, hiç endişe etmeyin, Alzheimer değilsiniz...
*
Nasıl mı bu kadar emin olabiliyor?
Cevabı şu: “Eğer herhangi bir şeyi unuttuğunuzun farkındaysanız, sizin ciddi bir hafıza sorununuz yok demektir...”
Çünkü...
“Alzheimer olsaydınız, zaten bir şeyi unuttuğunuzun bilincinde olmazdınız...”
*
Formülü de şu:
“Unutma konusunda ne kadar çok şikâyetçiyseniz, hafıza hastalıklardan mustarip olma ihtimaliniz o kadar azdır...”
Peki bu unutma sorunu nedir?
Adı “Anosognosia” imiş.
Türkçesi, “geçici unutkanlık...”
60 yaş üstünde çoğu insanda görülen bir şeymiş.
*
Diyor ki: “Bilgi her zaman beyinde kayıtlıdır. Sorun işlemcide...”
O da zaman zaman geçici olarak görevini yapmıyormuş.
*
Çıkardığım sonuç şu:
Urla’ya giderken pantolonumu almayı unutmam o kadar sorun değil...
Ama pantolonu giymeyi unutur ve unuttuğumun hiç farkında olmazsam....
İşte o noktada sorun başlıyor.
BİR KAYIP
EVET ONDA BİR TÜY VARDI AMA ŞEYTAN DEĞİL MELEK TÜYÜYDÜ
HOCA dün cenazesinde adını “Taylan Bilgel” diye okudu...
Ölüm belgesinde de öyle yazıyordu...
Benim içinse “Taylan...”
Hürriyet’in benden küçük nesilleri ona “Taylan abi” derdi...
Dışarıda ise adı “Sarı Taylan”dı...
Genç yaşta dökülmüş saçlarına rağmen, bembeyaz tenine nedense herkes o sapsarı tüyleri yakıştırırdı...
*
Doğrudur... Çünkü Allah vergisi bir tüy vardı onda...
Ama şeytan değil melek tüyüydü...
Şu kutuplaşmış, paramparça olmuş ülkede bir insan herkesle iyi olabilir mi arkadaş... Hem en sağındaki hem en solundaki, hem muhafazakârı, hem laiki...
Hepsiyle de “merhabası”, “Nasılsın”ı, “hal hatır sorması” ve “hiç unutmaması” olur mu...
*
Kimseye küsmediği için de en küsülecek olanla da konuşurdu...
Bu ülkenin medyasında, spor âleminde. siyaset, iş âleminde irili ufaklı kim bilir kaç mesele, büyümeden, ateş bacayı sarmadan, onun sessiz arabuluculuğuyla çözülmüştür....
*
Tıpkı Ezgi’nin Günlüğü’nün o harika şarkısı Ebruli’deki gibi...
“Adamım bu küçük işlere ben bakarım...”
Küçücük sandığımız ama hepimizin ruhunu yangın yerine döndürecek meseleleri, daha kibrit ilk çakıldığında söndürmek için çırpınan insandı.
Üstelik de hiçbir menfaati olmadan.
*
Biz Hürriyet çalışanları için de öyleydi Taylan...
Kim bilir kaç kötü günümüzde hiç duyulmaz adımlarla sessizce odamıza girmiş, üzüntüden, hüzünden, endişeden önümüze düşmüş başlarımızı kaldırmış, bizi rahatlatmıştır.
Hepimizin gönüllü müsekkiniydi Taylan...
Öyle bir insandı işte...
*
Hülasa...
Dinlemekte, paylaşmakta çok cömertti de...
Dinlediğini anlatmakta, arkadaş sırlarıyla dolu karakutuları açmada bir o kadar ağzı sıkıydı...
Her şeyi bilir de... Bir türlü anlatmaz yani...
*
Dün Zincirlikuyu Camisi’nden işte böyle bir Türkiye insanını uğurladık...
Güle güle Taylan Bilgel kardeşim...
Önümüz zor...
Tam da sana ihtiyacımız olacak günlerde bırakıp gittin bizi...
Şu bölük pörçük âlemde şimdi kim bulacak aramızı...
Kim yapacak aralarımızı...
PORTRE
DEMİREL HAMZAKOY’A GİDERKEN YANINDAYDI, DÖNDÜĞÜNDE YİNE GÜNİZ SOKAK’TAYDI
TAYLAN Bilgen kim miydi...
Ankara kökenli İstanbullu bir insandı...
Gönlü Ankara’da Güniz Sokak’ta, Süleyman Demirel’in yanında, aklı İstanbul’da medyada, iş dünyasında...
*
* Rahmetli Süleyman Demirel 12 Eylül’de askerler tarafından Hamzakoy’a götürülürken o yanındaydı...
Hamzakoy’dan Ankara’ya Güniz Sokak’taki evinde döndüğünde Taylan yine oradaydı...
Yani iktidardayken onun yanındaydı... İktidardan düştüğünde ise yanı başında oldu...
*
* Aydın Doğan, Erol Simavi’den Hürriyet’i devralırken onun yanındaydı...
Hürriyet’i Demirören ailesine devrederken ve sonrasında ise artık yanı başında oldu...
*
* Türk siyasetinin efsane isimleri İsmet Sezgin, Cavit Çağlar ikbal koltuklarındayken sadece arkadaşlarıydı...
Siyaset bitip kenara çekildiklerinde ise en sadık yoldaşları oldu...
İyi günde, kötü günde, en kötü günde...
İşte öyle bir insandı Taylan...
Çok iyi arkadaştı da...
LUCCA VE SOKAĞI ARTIK BÖYLE MARS MODELİNE Mİ GEÇECEK
TÜRKİYE’de restoranlar açılmaya başladı. Herkes pandemi sonrası hayatımız nasıl olacak diye merak ediyor.
Geçen hafta beni en çok çarpan fotoğraf New York’ta yayınlanan bu kareydi. Bir restoranı anlatan kareye bakınca ürperdim. Bana bilimkurgu bir film sahnesi gibi geldi.
Bir de Bebek Lucca geldi gözümün önüne... O iki harika sokak köpeği yanımızda bankların üzerinde yan yana masalarda rahatça oturup sohbet ettiğimiz, gelip geçenin hakkında konuştuğumuz o güzel günler...
Ve yine aynı gazeteden ikinci bir sokak karesi...
Bu da bana bir “Film noir” sahnesini hatırlatıyor.
Acaba o eski hayat, o şahane aylaklıklar.... Hepsi hayal mi artık...
YENİ MÜZİK
KANIMIZA GİRMİŞ BİR CAZ KLASİĞİ BU DEFA TROMPETSİZ
BİZİM kuşaklarımızda çok az caz şarkısı “My Funny Valentine” kadar etkilemiştir bizi...
Şöyle diyeyim...
1937 yılının şarkısıdır.
Bugüne kadar 1.300 müzik albümünde yer almış, 600 sanatçı tarafından yorumlanmıştır.
Bunlar arasında Frank Sinatra da vardır.
Ama bizi en çok etkileyeni hiç şüphesiz Chet Baker’in yorumudur.
Chet Baker’in trompeti ve o tuhaf sesi...
Geçen cuma sürpriz bir yeni “My Funny Valentine” yorumu geldi.
Sting söylüyor...
Bu defa trompet yok ama olağanüstü bir piyanist eşlik ediyor...
Herbie Hancock...
My Funny Valentine tutkunları için güzel bir yorum.
VEDAT MİLOR’UN EN ÖVDÜĞÜ ŞEF YARINDAN İTİBAREN ARTIK İZMİRLİ
İZMIR gastronomisinde yarın benim için büyük gün... Türkiye’nin en başarılı şarap üreticilerinden biri olan Sevilen’in Adnan Menderes Havalimanı yakınında çok güzel bir restoranı var.
Avlusunda dev bir çınar ağacı bulunan bu restoranın adı İsabey...
Yani Sevilen Şarapçılık’ın Bulgaristan’dan göçle gelen kurucu babası. En iyi beyaz şaraplarından biri onun adını taşıyor.
Çok da yerinde ve sürpriz bir karar almışlar.
İstanbul’un en başarılı kadın şefi Aylin Yazıcıoğlu ile anlaşmışlar ve restoran yarın açılıyor.
Aylin Yazıcıoğlu, Tomtom Sokak’taki çok başarılı “Nicole” restoranın kurucusu ve şefiydi. Yemek kültürü yazarı Vedat Milor’un en övdüğü şeflerden biridir.
O restoranın, aile içindeki bir sorun nedeniyle kapanmasından dolayı çok üzülmüştüm.
Çünkü Aylin bu ülkenin yetiştirdiği en özgün ve modern şeflerden biridir.
Hem onun yeniden mutfağa dönmesinden, hem de İzmir’e gelmesinden dolayı çok sevindim.
BODRUM’DA HERKESİN MERAK ETTİĞİ ÜÇ SÜPER YENİ RESTORANI YAZIYORUM
GEÇEN gün bu yaz Bodrum’a çok önemli iki markanın geleceğini yazmıştım.
Ancak isimlerini vermemiştim.
Artık verebilirim.
* Od Urla Gündoğan’daki Edition Otel’in güzel terasına geliyor. Oradaki adı “Od Urla” değil, “Kitchen at Edition by Osman Sezener” olacak.
* Paper Moon Cennet Koyu’na komşu Loft’a geliyor.
* Azur: İstanbul’un ünlü deniz ürünleri restoranı Azur da Yalıkavak’ta açılıyor.
* Tabii bu arada İstanbul Frankie Restoran’ın geçen yıl Torba Sussona Otel’de açılan restoranı “Malva” geçen yaza damgasını vuran “aslanbalığı çeviçesi” ile yine orada.
Yani Bodrum da bu sene restoranda bir derece yukarı çıkıyor.
Paylaş