Paylaş
Nusret ve “Diriliş Ertuğrul” dizisinin hayranı Venezuela Başkanı Maduro geçen perşembe günü, ikinci başkanlık dönemine resmen başladı.
Onun bu koltuğa ikinci defa oturduğu gün Venezuela’nın durumu şuydu:
2017 yılında ülkedeki çocuk ölüm oranı yüzde 30 arttı. Bunu açıklayan sağlık bakanı ertesi gün Maduro tarafından kovuldu.
Kızıl, difteri, verem ve çocuk felci gibi neredeyse bütün dünyada bitmiş hastalıklar onun döneminde yeniden hortladı.
UNICEF verilerine göre ülke halkının yüzde 12’si eksik beslenme kategorisine giriyor. Maduro’nun öncüsü Chavez’in iktidara geldiği 2000’li yıllara göre 3 kat fazla anlamına geliyor.
Sadece 2017 yılında 16 bin doktor Venezuela’yı terk etti.
Asgari ücret 1980 bolivar. Amerikan Doları karşılığı 20 cent. Yani, inanamayacaksınız ama Türk parasıyla 1 lira.
Ülkenin geleneksel varlıklı kesimleri tamamen yok oldu. Bunun yerine “Enchufados” denilen genç bir varlıklı kesim yaratıldı. Hugo Chavez militanları olarak hayata başlayan kişiler devlet ihaleleriyle zenginleştirildi.
Paris Match dergisinin ikinci dönemi anlatmak üzere gönderdiği muhabirinin orada kaldığı 8 gün içinde kurlar yüzde 20 daha arttı.
Enflasyon yüzde 1.000.000’a ulaştı ve bu nedenle enflasyon rakamlarının açıklanması durduruldu.
Hiper enflasyon orta sınıfı tamamen ortadan kaldırdı.
“Rüşvet”, “yandaş kayırmacılığı” ve “yolsuzluk” yeni Venezuela ve onun yarattığı yeni zengini belirleyen üç temel kavram haline geldi.
Bütün bunlar sonunda 6 milyona yakın Venezuelalı ülkesine terk etti. Ve bunların yüzde 51’i genç insanlar.
Maduro’nun ülkesinin hali bu...
PEKİ AMA BÖYLE BİRİ NASIL KALABİLİYOR
Diyeceksiniz ki böyle bir lider nasıl ikinci defa seçiliyor, nasıl hâlâ o koltukta oturmaya devam edebiliyor?
Maduro geçen yıl yapılan seçimde oyların yüzde 67’sini aldı.
Ama Venezuela halkının sadece yüzde 28’i sandığa gidip oy attı.
Yani gerçekte Venezuela halkının sadece yüzde 22’sinin oyu ile 6 yıl daha o koltukta oturacak, alabildiğine geniş başkanlık yetkilerini kullanacak.
Bunu da şöyle gerçekleştirdi:
Rejimin nimetlerinden yararlanmak için aranan tek şart, koşulsuz biçimde ona bağlı olmak haline getirildi. Böyle kişilere “vatan karnesi” diye bir kimlik verildi. Bununla şeker, tuzlu et gibi şeyler alabiliyorlar.
1.5 milyona yakın kendine bağlı ve sadık “sivil milis” yarattı. Eli silahlı bu goriller sokaklarda alikıran başkesen olarak dolaşıyor ve terör estiriyor.
Bir de bütün dünyada bazı saf solcular sırf
“Amerika’ya düşman” diye bu adamı desteklemeye devam ediyor.
Ama Maduro olayının asıl izahı, 21’inci yüzyılda insanlığın yeniden başına musallat olan “popülizmin” hâlâ tam çözülemeyen sırrında yatıyor.
BİR TÜRK SANATÇININ ADI BACON’IN ÜSTÜNDE YAZILIR MI
BU fotoğrafı önceki akşam Madrid’de çektim...
Dünyaca ünlü Malborough’un Madrid’deki galerisinin girişi.
Kapıda Ahmet Güneştekin ve Francis Bacon’ın eserleri sergileniyor.
Biliyorum hemen, “Canım Ahmet Güneştekin’in adının daha büyük yazılması normal bir şey mi” diyeceksiniz.
Hayır olay şu...
Malborough dünyanın en ünlü sanatçılarının eserlerini sergiliyor ve satıyor.
Madrid’de önceki akşam açılan ana sergi Ahmet Güneştekin’in eserlerinden oluşuyor.
Yan salonlardan birinde de Francis Bacon’ın 10’a yakın özgün baskı eseri var.
Yani Güneştekin’in adının daha büyük yazılmasının nedeni, ana serginin ona ait olması.
Ama bakın Türkiye’den çıkmış bir sanatçının eserleri, Malborough gibi dünyaca ünlü bir galeride, Francis Bacon gibi bir sanatçının eserleri ile yan yana sergileniyor.
Serginin küratörlüğünü dünyaca ünlü Enrique Juncosa yapıyor.
Juncosa, dünyanın en tanınmış İspanyol ressamlarından biri olan Joan Miro’nun yeğeni.
İrlanda Modern Sanat Müzesi ve İspanya Çağdaş ve Modern Sanat Müzesi’nin direktörlüğünü yapmış. De Kooning, Malcolm Morley gibi ressamlarla çalışmış, Tate Modern ve Bilbao Guggenheim gibi müzelerde küratörlük yapmış biri.
Sadece bu değil. Ahmet Güneştekin’in eserleri şu sıralar ayrıca Macaristan’ın Pecs şehrinde 3 ayrı müzede yine dünyaca ünlü bir sanatçı olan Vasarely’nin eserleri ile yan yana sergileniyor.
O nedenle böyle bir sanatçının İstanbul Modern gibi güzel ve çağdaş bir müzede niye hâlâ bir tek eseri bile yok diye kendi kendime soruyorum.
YARIN ORTA HALLİ BİR TÜRK ERKEĞİ NASIL PİTTİ UOMO ‘DANDY’Sİ OLUR
Orta halli Türk erkeği... Biliyorum. Kurlar fırlamış, ekonomik kriz var, ruhun fena kararmış. “Böyle bir ortamda kim lüks ürün giyebilir ki” diyeceksin... Haklısınız.
Ama dünyada yeni bir kavram var. “Affordable lux”... Buna “Kesenize uygun lüks” diyebilirsin. Yarın sana “her keseye uygun lüks” kavramını anlatacağım.
Bu yıl yine Floransa’daki “Pitti Uomo” erkek giyim fuarına gittim. Bütün standları tek tek gezdim. Yarın sana yeni trendleri ve ekonomik krizde orta halli bir Türk erkeğinin nasıl harika bir “Pitti Uomo” ‘dandy’si haline gelebileceğini anlatacağım.
Bekle geliyorum...
Paylaş