Paylaş
Hançeresi gerilmiş insanlar mı.. Süper Lig maçları mı...
Açılışlar, kapanışlar, kongreler mi...
Vallahi şahsen maçlar dışında hiçbir canlı yayın umurumda değil. Ama son 3 gündür bir kanala bağlandım ve canlı yayın seyrediyorum.
Yayının adı “Yaren Leylek Yuvası”...
Yayınlandığı yer “yarenleylek.com”.
Yayımcı şirket Karacabey Belediyesi...
*
Biliyorsunuz son yıllarda bir “Yaren Leylek”imiz var.
Her sene aynı günlerde geliyor ve balıkçı Adem Amca’nın teknesine konuyor...
Bölge, Eskikaraağaç Leylek Köyü denilen yer...
Dokuz yıldan beri Türkiye’nin bütün hayvanseverleri “Yaren Leylek” adı verilen bu leyleğin gelişini izliyor.
O artık bir Cemre gibi...
İlkbaharın gelişini o ilan ediyor Türkiye’ye...
Karacabey Belediyesi bu yıl çok güzel bir şey yaptı. Yaren Leylek ve eşini rahatsız etmeyecek şekilde bir kamera ve ses düzeni yerleştirdi.
Ve oradan 24 saat canlı yayın yapıyor...
Bugüne kadar gördüğüm en sempatik “Biri bizi gözetliyor” programı bu...
Ne Discovery, ne Natinal Geographic bugüne kadar böyle bir şeyi akıl etti... Yaren Leylek’i Türkiye’nin sevgilisi haline getirdi...
*
1980’li yıllarda Karadeniz kıyılarına gelmiş bir “Beyaz Balina Aydın”ımız vardı...
Tıpkı onun gibi, Yaren Leylek de bu ülkenin sadece asık suratlı politikacılardan, kavga eden canlı yayın tiplerinden ibaret olmadığını hepimize gösterdi.
Çok teşekkürler Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan kardeşim...
O KOZMİK ODAYA İYİ BİR KÜRATÖR GİRMELİ
İSTANBUL Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Çiçek bu hafta başında çok önemli bir şey yaptı ama galiba biraz gürültüye gitti.
Çiçek, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı adli emanet depolarını basına açtı.
Burası adaletin kozmik odası...
Oradan aktarılanları satır satır okudum.
Neler yok ki...
Adnan Oktar’ın evinden çıkan sniper tüfeği...
15 Temmuz darbesinde ele geçirilen silahlar...
Reina saldırısında kullanılan silahlar...
Orada olmayı çok isterdim. Eminim o depoya girsem, farklı bir gözle çok başka şeyler de görürdüm.
Bunu oraya giden meslektaşlarımı eleştirmek için söylemiyorum. Özel bir ilgimden dolayı böyle yazıyorum.
*
Son yıllarda önemli suç olaylarından kalan böyle şeylerle ilgili çok ilgi çeken sergiler düzenleniyor.
Mesela Las Vegas’taki “Mob” (Mafya) müzesinde, Amerikan polisinin ve adliyesinin elindeki birçok delil, cinayetlerde kullanılan silahlar, olay yeri fotoğrafları sürekli sergileniyor.
Hatta Chicago’daki ünlü mafya mensuplarının kurşuna dizildiği duvar, üstündeki mermi delikleriyle getirilip oraya monte edilmiş.
Bunun gibi geçtiğimiz yıllarda cinayet mahallerinde çekilmiş fotoğraflar sergilendi ve bütün medyada çok ilginç yazılar yayınlandı.
*
Bence, o kozmik odaya iyi bir müze küratörü girmeli.
Aradan en az 50 yıl geçmiş olaylarla ilgili adli delilleri inceleyip bunlardan çok ilgi çekici sergiler çıkarabilir.
BAKIN KOCASINI NEDEN KENDİ VURMAMIŞ DA TETİKÇİ TUTMUŞ
Şu sıralar filmini en merakla beklediğim yönetmen, “Blade Runner” filminden beri hayranı olduğum Ridley Scott.
Filmin adı “Gucci Mağazası” ve gerçek cinayeti anlatıyor.
Film 1973 yılında evlenen Gucci Ailesi’nin torunu Maurizio Gucci ile karısı Patrizia Reggiani arasındaki ilişkileri anlatıyor.
Maurizio Gucci, 1985 yılında başka bir kadına âşık olup, eşinden ayrılmak için dava açtı.
Çift 1991’de boşandı.
Bundan birkaç yıl sonra Maurizio Gucci, Milano’daki ofisinin yakınında vurularak öldürüldü.
Öldüren, karısının kiraladığı bir tetikçiydi.
Cinayet azmettiricisi eş 1997’de tutuklandı ve 29 yıl hapse mahkûm oldu.
Kocasını öldürtmek için tetikçiye 365 bin dolar ödediği ortaya çıktı.
*
Patrizia Reggiani, İtalya’da “Karadul” olarak biliniyor.
Maurizio Gucci ile evlendiğinde İtalyan sosyetesinin en ilginç ve snop simalarından biriydi...
“Sıradan bir bisiklet selesinde mutlu olmaktansa, Rollce Royce koltuğunda hüngür hüngür ağlamayı tercih ederim” diyen bir hayat anlayışı vardı.
2014 yılında cezaevinden çıktığında Patrizia’ya bir kadın gazeteci sormuştu:
“Kocanı niye kendin vurmadın da bir tetikçi tuttun?”
Cevabı şu olmuştu:
“Çünkü gözlerim
iyi görmüyor, ıskalarım diye korktum.”
İşte o yüzden ıskalamaktan korkan bu kadını kim oynayacak diye çok merak ediyordum...
Önceki gün öğrendim.
ANGELİNA JOLİE Mİ, PENELOPE CRUZ MU YOKSA LADY GAGA MI
“HOUSE of Gucci”, yani “Gucci Mağazası” filmi tam bir süper yıldızlar filmi olacak.
Bir kere filmi Ridley Scott yönetiyor...
Bugüne kadar neye el attıysa dünya fenomeni haline getirmiş büyük bir yönetmen.
Karadul’u kimin oynayacağına gelince...
Bu rolü daha önce Angelina Jolie veya Penelope Cruz’un oynayacağı yazılmıştı.
Ancak bu büyük savaşı İtalyan asıllı bir yıldız kazandı.
Patrizia Reggiani’yi Lady Gaga oynayacak.
“Bir Yıldız Doğuyor” filminde büyük sesinin yanında büyük bir aktrist olduğunu kanıtlamıştı.
*
Öldürülen torun Maurizio Gucci’yi daha önce Leonardo DiCaprio oynayacak deniyordu.
Ama o rol de Adam Driver’a gitti...
*
Filmin bir başka özelliği de yardımcı rollerde oynayacak olan şu süper starlar.
Al Pacino, Jeremy Irons ve Jared Leto.
OĞUZ ATAY’IN GÜNLÜĞÜ OLAYI BÜYÜYOR, İŞTE GELEN YENİ BİLGİLER
DÜN, Oğuz Atay’a çok yakın bir kişi ile uzun bir sohbet yaptım.
Son yıllarında en yakınında olan kişilerden biri.
Eşi ölümü sırasında Oğuz Atay’ın yanında bulunan, kendisi de bir saat sonra yanına giren çok yakın bir edebiyat arkadaşı.
Yarın kim olduğunu ve yazmama izin verdiği bazı şeyleri yazacağım.
Önce bir düzeltme. Dün yanlışlıkla Oğuz Atay’ın Yeniköy’de evinde öldüğünü yazmıştım. Ancak Atay bir arkadaşının evinde ölmüş. O gece kimin evindeydi? Yanında kimler vardı.
Dünkü yazımda adını verdiğim o üç kişi ölümü sırasında orada mıydı?
Oğuz Atay’ın masasının üzerinde gerçekten kahverengi kaplı bir defter var mıydı?
Ölümünden bir hafta sonra evine giden en yakın arkadaşları masanın üzerinde o defteri gördü mü?
Defteri 7 yıl sonra kim, kimin evinde ilk defa gördü?
O defter görüldüğü evden nasıl dışarı çıkarıldı? “Balkondan gizlice eve giren kişi” iddiası doğru muydu?
Oğuz Atay’ın bugüne kadar sessiz kalan sırdaşı, “günlüğün o evden alınışı ile” ilgili ne dedi?
Günlüğü ilk olarak Milliyet’te yayınlayan Enis Batur o günlerde ne demişti?
Oğuz Atay’ın ikinci evliliğinde kapıda davetlilere nikâh şekeri dağıtan iki genç kimdi?
Oğuz Atay’ın “kayıp günce” olayında “Perde 2 ve gerçekler” yarın burada.
PANDEMİDEN BEN DAHİL BÜTÜN ERKEKLER SAKALLI MI ÇIKACAK
ÜNLÜ İngiliz aktörü Jude Law’un bu fotoğrafını geçen gün GQ dergisinin dijital edisyonunda gördüm. Pandemi sırasında o da sakal bırakmış.
Geçenlerde George Clooney’in de sakallı bir fotoğrafını görmüştüm.
Ben de öyleyim. Artık her gün sakal tıraşı olma dönemini kapattım.
Pandemi hepimizi “sakal tembeli” mi yaptı? Yoksa yavaş yavaş sakala ısınmaya mı başladık?
Kendi payıma aynaya baktığım zaman... Üç-beş günlük sakalı kendime yakıştırıyorum. Ama tembellik uzun sürüp ZZ Top tarzı aşağı sarkan sakal haline gelince hiç sevmiyorum.
En önemlisi çevremdeki kadınlar da sevmiyor...
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Paylaş