Türkiye'de bir günde kaç kahve falı açılır

Bugün kahve günümüz...

Haberin Devamı

Önce ilginç bir bilgi ile başlayayım.

Epeydir merak ettiğim bir sorunun cevabını, Makas dergisinde Şeref Oğuz’un “Sana kullanılmış bir gök getirsem” başlıklı yazıda okudum.

*

Cevabını merak ettiğim soru şuydu:

“Türkiye’de günde kaç kahve falı açılır?”

Yazıdaki o bölümü aynen aktarıyorum:

“Mültecisi, turistiyle 90 milyonluk Türkiye’de günde 2 milyon kahve falı boşuna açılıyor...”

*

Bu rakam nereden çıktı diye Şeref Oğuz’a sordum.

Arzum kahve makinelerini üreten şirketin yönetim kurulu başkanı Murat Kolbaşı’ndan almış.

Ben de onu arayıp bazı bilgiler aldım.

*

Bugün dünyada günde 2.2 milyar fincan kahve tüketiliyormuş.

Bunun yüzde 10’u Türk kahvesiymiş.

Türk kahvesinin en çok tüketildiği bölge eski Osmanlı topraklarıymış.

Belgrad’dan Yemen’e uzanan bölgede en çok tüketilen kahve Türk kahvesiymiş.

Haberin Devamı

Türkiye’de kişi başına kahve tüketimi son yıllara kadar yılda 250 grammış. Ancak otomatik kahve makineleri, Starbucks, Kahve Dünyası, Kafe Nero, Petra gibi markalar devreye girdikten sonra bu miktar 1 kiloya çıkmış.

*

Peki açılan kahve falı rakamı nereden geliyor?

“Bu konuda yapılmış bir araştırma yok. Ancak çocukları dışarıda bırakırsak ve bazı insanların günde bir fincandan fazla kahve tükettiğini de düşünürsek aşağı yukarı 50-60 milyon fincan kahve içildiğini tahmin ediyoruz.”

*

Ya açılan kahve falı sayısı, o da böyle tahmin mi?

“O konuda daha somut bir bilgiye sahibiz. Türkiye’de internet ortamında kahve falı uygulamaları var. Onların tıklanması, sorulan sorulardan hareketle bir tahmin yapabiliyoruz. Bu da günde 2 milyona yakın kahve falı açıldığı sonucunu veriyor.”

Türkiyede bir günde kaç kahve falı açılır

İTALYAN GONDOLUNDA BİR FİNCAN TÜRK KAHVESİ

GONDOLUMUZ Venedik’in kanallarından birinde ilerliyor. Cep telefonumdan Amedeo Minghi’nin çok sevdiğim şarkısı “Cantare e d’Amore”u çalıyorum.

Yanımda en saygı duyduğum, en sevdiğim insanlardan biri olan Güneri Cıvaoğlu oturuyor.

Elinde bir cezve var. Resmen Türk kahvesi... Ve benim elimdeki fincana döküyor. Yani...

Haberin Devamı

“İtalyan’da bir Venedik gondolunda resmen Türk kahvesi” içiyoruz...

Yaptığımız eksantriklik değil.

Çünkü 3 günlüğüne 3 ayrı İtalyan şehrine sırf bunu yapmak için geldik.

Bayanlar baylar...

Türk kahvesi bu yıldan itibaren kahve ülkesi İtalya’da resmen mönülere girdi.

Hatta daha da ileri gitti...

İtalya’nın ve dünyanın en tanınmış ve büyük kahve üreticilerinden Vergnano üretim gamına Türk kahvesini de soktu.

Kendi adıyla açtığı kafelerde Türk kahvesi servisi de yapıyor.

Ve biz, Venedik kanallarından birine bakan Kafe Vergnano’da, hem de çok güzel hazırlanmış Türk kahvesini yudumluyoruz.

Ayrıca Milano’nun en lüks otellerinden Four Seasons da kahve mönüsüne Türk kahvesini eklemiş.

Türkiyede bir günde kaç kahve falı açılır

Haberin Devamı

JACK NİCHOLSON’IN ÖLMEDEN ÖNCE YAPACAĞI 10 ŞEYDEN BİRİ

Ben filmi seyrederken atlamışım, Türk Kahvesi Kültürü ve Araştırmaları Derneği Başkan Yardımcısı Osman Serim anlattı.

Jack Nicholson ve Morgan Freeman’ın oynadığı “The Bucket List” (Şimdi ya da Asla) filminde bu sansar pisliğinden elde edilen kahve konusu da varmış.

İkisi de kanser olan iki erkek, ölümden önce yapmaları gereken şeylerin listesini hazırlarken listeye Bali’ye gidip bu sansar kahvesi içmeyi de eklemişler.

TÜRK KAHVESİ BM KÜLTÜREL MİRASINA NASIL KABUL EDİLDİ

TÜRK kahvesinin son yıllarda bütün dünyada yükselişinin arkasında bir dernek ve bir avuç insan var. Derneğin adı “Türk Kahvesi ve Kültürü Araştırmaları Derneği”.

Haberin Devamı

Başında Merve Gürsel bulunuyor.

İşte bu dernek araştırma ve çalışmaları ile güçlü bir Türk kahvesi lobisi haline geldi ve 2013 yılında, Yunanları çılgına çeviren büyük bir uluslararası başarıya imza attı.

O yıl Bakü’de yapılan “UNESCO Somut Olmayan Kültürel Mirasın Korunması Konferansı”nda, “Türk Kahvesi Kültürü ve Geleneği” dosyasını kabul ettirdi.

Böylece Türk kahvesi ve kültürü Birleşmiş Milletlerce, dünyanın “somut olmayan kültürel mirası” olarak kabul edildi.

Tabii başta Arzum ve Arçelik olmak üzere çok sayıda Türk kahve makinesi üreticisinin de bu milli kültür unsurunun yayılmasında büyük katkısı oldu.

YENİ ZELANDALI BARİSTA İLE TÜRK KAHVESİ DERSLERİ

Haberin Devamı

TORİNO ünlü kahve markası Vergnano’nun kurulduğu şehir.

Şirket 1882 yılında burada kurulmuş.

Şimdi dördüncü nesil görev başında.

Şirketin merkezinin bulunduğu Chieri kasabasında bir araştırma merkezi var. Bir günümüzü orada geçirdik ve harika bir kahve stajı yaptık. Araştırma merkezinin başında Damien Burgess adlı bir Yeni Zelandalı var.

Kendini kahveye adamış bir insan.

Biz gittiğimizde bir grup barista adayı ile Türk kahvesi üzerine deneyler yapıyorlardı.

Sohbete ben de katıldım ve epey şey öğrendim.

MAYMUN KAHVESİ MEĞER SANSAR KAHVESİYMİŞ

Dünyanın en pahalı kahvesi Bali’de bir tür maymunun pisliğinden çıkarılan kahve çekirdiğinden elde ediliyor.

Bunun bir fincanı 50 Euro’ya falan içiliyor.

Maymunlar kahve meyvesini yiyor, sindirimden sonra çekirdeği dışkı ile atılıyor.

O çekirdek köylüler tarafından toplanıp kahve çekirdeği olarak satılıyor. Meğer o hayvan maymun değil bir tür sansarmış.

Ayrıca artık tabiatta doğal ortamından değil, kafeslerde tutulup bir anlamda zorla beslenen sansarlardan elde ediliyormuş. Tabii hayvana yapılan eziyet beni o kahveden soğuttu.

KOYU SANDIĞIM KAHVE MEĞER AÇIK KAHVEYMİŞ

“Restrato” denilen, daha az suyla yapılan espresso kahveyi daha kuvvetli sanırdım.

Meğer tam aksiymiş.

Çünkü kahvenin içindeki kafein, ilk süzmede değil, sona doğru süzülen bölümde bulunurmuş.

Yani az suyla yapılan restrato kahvede daha az kafein varmış.
 
Türkiyede bir günde kaç kahve falı açılır

TOPKAPI SERGİSİNDEKİ SAMURAY ZIRHININ SIRRI

‘TOKYO Ulusal Sanat Merkezi’, şehrin Minato City adlı bölgesinde devasa bir bina...

Tokyo’nun en prestijli kültür merkezi diyebilirsiniz. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın daveti ile gittiğim bu binada iki hafta önce olağanüstü bir sergi gezdim. “Hazineler ve Osmanlı Geleneğinde Lale” adlı sergide İstanbul’dan gelen 186 parça eser sergileniyor. O sergiyi gezerken birden önüme bir samuray zırhı çıktı. Osmanlı’ya ait eserler arasında gördüğüm zırh ve miğfer tabii ki beni şaşırttı. O samuray zırhının sırrını, Topkapı Sarayı’nın bu sergi için görevle Tokyo’ya gönderdiği Sibel Alpaslan Arça’dan dinledim. Arkasından müthiş bir insan hikâyesi çıktı. Ama size önce bu serginin hazırlanışı ile ilgili bazı bilgiler vereyim.

BU GÜZEL SERGİNİN GİZLİ KAHRAMANLARI KİMLER

TABİİ ki bu serginin hazırlanışında en çok emeği geçenlerin başında Türkiye Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Ersoy geliyor... İkinci kişi de Tokyo Büyükelçimiz Murat Mercan... Çok zor ve çok büyük bir organizasyon.

Bir kere Topkapı’dan eser çıkarmak çok zor.

Cumhurbaşkanlığı özel kararnamesi gerekti.

Bu eserlerin getirilmesi çok pahalı bir operasyon.

Sigorta ve Tokyo’daki bütün giderleri Türkiye’de iş yapan Japon sponsor firmaları yüklenmiş.

Türkiye’nin eserleri vermek dışındaki tek sponsorluğunu Türk Hava Yolları yüklenmiş. Taşıma işini onlar yapmışlar.

Bir de açılış için verilen resepsiyonu Do&Co firması yüklenmiş.

SERGİLENEN ESERLER

SERGİLENEN eserler içinde sultan tahtları, giysileri, sultan dekorasyonları var. Ayrıca üzerinde lale deseni olan çok sayıda perde, kumaş, ahşap ve metal eşya sergileniyor. Bu arada Japon İmparatoru’nun Sultan Abdülhamid’e gönderdiği bazı hediyeler de ilk defa Japonya’da sergileniyor.

Bir de Abdülhamid’in Japon İmparatoru’na gönderdiği, üzerinde krizantem deseni olan çok büyük örtü de Japon İmparatorluk Sarayı’ndan ilk defa çıkarılıp sergileniyor.

Topkapı’dan çıkarılıp tekrar geldiği yere gönderilmiş.

Türkiyede bir günde kaç kahve falı açılır

SAMURAY ZIRHININ BATAN BİR GEMİYLE BAŞLAYAN HİKÂYESİ

GELELİM sergideki samuray zırhının hikâyesine...

Hikâyemiz 16 Eylül 1890 gecesi Japonya’nın Kashinozaki Burnu’nda başlıyor...

O gece bölgede büyük bir fırtına vardır... Japon İmparatoru’na Sultan Abdülhamid’in hediyelerini götüren Ertuğrul firkateyni dönüş yolunda o gece orada batmıştır. Bu kaza Japon halkını çok etkilemiştir.

İşte o duygu iklimi içinde Torajiro Yamada isimli bir Japon ölen denizcilere yardım için para toplamaya başlar. Topladığı paraları yanına alıp bir gemi ile İstanbul’a hareket eder 4 Nisan 1892 günü İstanbul’a ulaşır.

Daha önce Türkiye’ye gelmiş olan Noda Shotaro adlı Japon gazetecinin yardımıyla Hariciye Nazırı Said Paşa ile buluşup topladığı parayı ona teslim eder.

Yamada gelirken yanına bir de aile yadigârı bir samuray zırhı, miğferi ve kılıcı da almıştır.

Onları da Sultan Abdülhamid’e hediye eder.

İşte o samuray zırhı 127 yıl sonra Japonya’ya dönmüş ve o müzede sergilenmeye başlamıştı.

Ama Yamada’nın hikâyesi burada bitmiyor, asıl burada başlıyordu.

ABDÜLHAMİD BEYOĞLU’NDAKİ DÜKKÂNDAN NELER İSTEDİ

YAMADA bir süre İstanbul’da kalıp Japonya’ya döner. Ancak artık içine Osmanlı ve İstanbul ateşi düşmüştür. 1893 yılında Kobe’den ayrılarak tekrar İstanbul’a döner. Bu defa kalıcı olarak gelmiştir. Yanında bir başka Japon daha vardır ve onunla birlikte Beyoğlu’nda Nakamura Shoten adlı İstanbul’un ilk Japon dükkânını açar. Bu dükkân 20 yıl boyunca İstanbul’un varlıklı insanlarının ayrıcalıklı bir alışveriş merkezi olur. Bu dükkânın iyi müşterilerinden biri de Sultan Abdülhamid’dir... Onun alışveriş listesinde şunlar vardır:

Japon seramikleri, ipek kumaş, ev mobilyası, persimmon ağacı, Japon kuşları, eski Japon tabloları, sukiya tarzı yapılar.

Türkiyede bir günde kaç kahve falı açılır

BU HARİKA KİTAP TÜRKÇEYE ÇEVRİLİYOR

TOKYO’daki müzede, bir de bu sergi ile ilgili kitap ve eşya satış bölümü açılmış. Burada Yamada’nın 1911 yılında yayınlanan “Toruka Gakan” (Türkiye Üzerine Resimli Bir Bakış) isimli kitabını gördüm.

Japonca olmasına rağmen bir kopyasını aldım. Yamada’nın çok güzel çizimleri var. Ayrıca kitap elyazması gibi bir duygu veriyor insana. Dönüşte Topkapı Sarayı Müzesi Müdürü Ayşe Erdoğmuş’un Yamada üzerine yazdığı çok güzel makaleyi okudum. Ayrıca ondan Prof. Selçuk Esenbel’in Yamada’nın kitabını Türkçeye çevirdiğini ve yayınlanacağını öğrendim.

Merakla bekliyorum.

ATATÜRK JAPONCA KONUŞUYOR MUYDU

AYŞE Erdoğmuş’un makalesinde çok ilginç bir bölüm var. Yamada İstanbul’da kaldığı süre içinde Abdülhamid’in isteği ile Türk yönetici ve subaylarına Japonca dersi vermiş.

Atatürk 29 Ekim 1930’da Cumhuriyet Bayramı resepsiyonuna Yamada’yı da davet etmiş. Yamada daha sonra yazdığı hatıratında Atatürk’ün kendisine “Ondan Japonca dersi alan zabitlerden birinin de kendisi olduğunu” söylemiş.

Yazarın Tüm Yazıları