Paylaş
Bunu çizen kızın adı Sara Barakzay...
Afganistan’ın ilk kadın çizgi romancısı...
Adını ilk defa dün Guardian gazetesinde gördüm.
Ben onun hakkındaki bu haberi okurken, Türkiye’de gazetelerin, internet haber sitelerinin, haber televizyonlarının bir numaralı gündemi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın açıkladığı İnsan Hakları Reform Paketiydi...
İkisinin aynı güne gelmesi benim için çok anlamlı bir sürpriz oldu.
Çünkü bu çizginin Türkiye’ye uzanan bir ucu var.
Nedenini anlatayım.
Sara Barakzay, Afganistan’ın Taliban yönetimi altındaki bölgesinde doğmuş bir kız...
Doğuştan işitme engelli....
Babası konuşmayı öğretmek için çok uğraştığı halde başaramamış.
Ama başardığı başka bir şey var.
Ailesini ve çocuklarını alıp Taliban işgali dışındaki bir bölgeye göç etmiş.
Ve orada kız çocuklarını da okula göndermiş.
*
Sara 15 yaşında okulu bitirince önüne hiç beklemediği bir fırsat geliyor.
Türkiye’de bir üniversiteden burs alıyor.
İşte orada Taliban yönetiminde doğmuş bir Afgan kızı için akla bile gelmeyecek bir mesleğe hazırlanıyor.
Çizgi roman...
*
Türkiye’de sadece bunu öğrenmiyor.
Ama asıl öğrendiği şey, kadın özgürlüğü ve eşitliği olmuş.
Genç kadın bu sanatı Türkiye’de öğreniyor ve ülkesinin ilk kadın çizgi roman çizeri oluyor.
Ve Guardian gazetesi de dün bu sanatçıyı işte demir parmaklıkları kıran bu kadın çizimi ile tanıtıyor.
Yani aynı zamanda Türk eğitiminin de zaferidir bu...
*
İnsan hakları paketinin açıklandığı gün, bu güzel tesadüfü şundan yazdım.
Bu paketin gerçekten ve tavizsiz uygulanması Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına yüz akıyla girmemizi sağlayabilir.
Müslüman bir Afgan kızına verdiğimiz bu hak ve özgürlük eğitimi ve duygusunu bütün kızlarımıza da vermeliyiz....
‘ŞİRİNLER’LE ÖĞRENİLEN TÜRKÇE VE BİR KONUŞMA YETENEĞİ
Sara televizyonda seyrettiği “Smurfs”, yani “Şirinler” dizisi sayesinde önce Türkçeyi öğreniyor. Sonra da konuşma yeteneği kazanıyor. Aynı zamanda İngilizce ve Almancayı da öğrenmiş. Anadolu Ajansı, Başkent Üniversitesi Güzel Sanatlar Tasarım ve Mimarlık Fakültesi’nde, “Film ve Animasyon” eğitimi aldığını yazmıştı....
Ancak üniversiteye sorduğumda kendilerinde bu isimde bir öğrencinin okumadığını söylediler.
Sara İstanbul hayranı imiş. Zaten çizimlerinde Kız Kulesi gibi mekânlar var.
PANDEMİ EĞİTİMİ
MÜZİĞİN İLBER ORTAYLI’SINDAN ŞARKILI TARİH DERSLERİ ALMAYA BAŞLADIM
ÜNİVERSİTEYİ 1969 yılında bitirdim.
Bu hesapla 52 yıl sonra yeniden öğrenciliğe dönüyorum.
Okulumun adı “Neoskola”.
İnternet üzerinden eğitim veren dijital bir okul.
Çok ilginç bir müfredatı var...
Benim aldığım dersin adı: “Şarkılarla Türkiye Tarihi...”
Hocam Murat Meriç...
Gerçek anlamda bir Türkiye’nin müzikli tarihçisi...
Ona müzik tarihinin İlber Ortaylı’sı da diyebilirsiniz.
Türk müzik tarihini Osmanlı ve Cumhuriyet’in marşlarıyla başlatıyor.
Sonra halk ozanları, Almanya’ya göç, Türk popu, Türk rock’ı ile devam ediyor.
Renkli, akıcı, ilginç örneklerle çok öğretici bir ders.
*
Yüz yüze eğitime geçemeyen bir 65 plus olarak hocamdan çok memnunum.
Tek eksiklik, görsel ve sessel malzemenin azlığı...
Çünkü anlattığı 45’likleri gösteriyor ama insan onları kısaca dinlemek de istiyor.
Mesela o dönemde “Muhammed Ali’ye övgü” 45’likleri çıkmış. Çok merak ettim.
Şimdilik bu eksikliğimi Spotify’da bulabildiğim örneklerle kapatmaya çalışıyorum.
Bir de bu anlatıma, döneme ait sosyal ve kültürel görüntülerle sosyolojik bir zenginlik de katılabilir.
ONLINE ÖĞRENCİ
TUĞRUL HOCANIN HANGİ DERSLERİNE GİRMELİYİM
NEOSKOLA gerçekten ilginç bir girişim. Öğretim üyesi kadrosu çok zengin ve renkli.
Kendime bir program hazırladım bile...
Murat Meriç’in derslerinden çıkınca, Cem Bozkuş’tan “Baristalık” eğitimi alacağım.
Sonra Engin Ataman’dan “Koçluk, liderlik”, Oğuz Türkkan’dan “viski, yeme içme”, Galip Yorgancıoğlu’ndan “Yöneticilik” dersleri gelecek.
Prof. Asaf Savaş Akat ve Prof. Deniz Ülke Arıboğan’ın derslerine de gireceğim.
Karar veremediğim tek hoca, Upper Cihangir sakini Tuğrul Eryılmaz...
“Gazetecilik” dersleri veriyor...
Programına bakacağım.
Sadece klasik gazetecilikse bana fazla etik ve sıkıcı gelebilir.
Ama “Seviyeli magazin” varsa yoklamayı kaçırmam...
PHOTOSHOP’LANMIŞ BİR DENİZ RENKLENDİRİLMİŞ BİR PARKA
16 Mart günü, Deniz Gezmiş’in Sivas’ta yakalanışının 50’nci yıldönümü olacak.
Geçen hafta Sözcü gazetesinde Emin Özgönül’ün köşesinde okudum.
Deniz Gezmiş’in akrabası Enver Gezmiş, 1971 yılında yakalanıp Ankara’ya getirildiğinde çekilen fotoğrafları renklendirip bugünün teknikleri ile restore ettirip yeniden yayınlamış...
Yani bir anlamda Atatürk’ün eski fotoğraflarına uygulanan teknoloji uygulanmış.
Bu arada o güne ait hiç yayınlanmamış bazı fotoğraflar da ortaya çıkmış.
*
O fotoğrafları gazeteci Ergin Konuksever çekmişti.
Konuksever’in söylediğine göre Gezmiş o gün kendisine, “Yakalandığımda Mehmetçik’e silah çekmedim, askere kurşun sıkmam” demiş. Fotoğraflara bakarken 50 yıl sonra tarihin nasıl yazıldığını bir kere daha gördüm.
O gün “Terörist” denilen bir insan bugün photoshop’lanmış, renklendirilmiş fotoğrafları ile efsaneleşiyor ve tarihe
neredeyse bir kahraman olarak geçiyor.
*
Bu arada üzerindeki yeşil parkayı Bedri Baykam’ın geçtiğimiz yıllarda İstanbul Piramid Galerisi’nde düzenlediği 68 Mayısı sergisinde görmüştüm.
Parka avukat Halit Çelenk’in kızının evindeymiş.
Sergi için özel izinle alınıp getirilmiş ve sonra tekrar Ankara’ya dönmüş.
*
Diyeceğim o parka bile bugün artık Türk yakın siyasi tarihinin bir “kutsal emaneti” gibi görülüyor.
BEDRİ VE ‘D3’ EKİBİNE KÜÇÜK BİR ‘2D’ SORUSU
BEDRİ Baykam yerinde duramayan bir sanatçı...
Dün de bazı eski CHP’lilerle birlikte bir “3D”, pardon “D3 Hareketi Manifestosu” yayınladılar.
*
Kadroya baktım....
CHP’de son yıllarda kenarda kalmış eski tüfekler...
Bir tek “Deniz Baykal’ın kızını genel başkan yapmak” isteyen siyaset dehası ekipten kimse yok.
*
Programın 2 ana hedefi var:
BİR: Partinin genel başkanı ve bütün yöneticileri bütün üyeler tarafından seçilmeli.
İKİ: İki defa seçim kaybeden genel başkan çekilmeli...
Ben de eski tüfek “3D’cilere”, basit bir “2D” soru sorayım.
*
Arkadaşlar günümüz demokrasilerinde hangisi daha acil ve önemlidir?
İki defa kaybetmek mi?
Yoksa iki defadan fazla seçilmek mi...
*
Bir düşünün... Amerika’da bir başkan neden iki defadan fazla seçilemiyor?
Yani başkanlık niye 8 yılla sınırlı...
*
P.C: Bedri kardeşim bu arada, CHP meselesine birkaç gün ara verip şu Fenerbahçe’ye bir 3D çözüm bulsan...
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Eyüp Serbest
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama: Selma Songül Zengin
Paylaş