Paylaş
1- 1975 yılında bir gün... Baltimore şehri, ABD
Yaşlı adam, evde tek başına televizyon seyrederken telefonu çaldı...
Arayan, şehirdeki Johns Hopkins Hastanesi’nin bir doktoruydu.
“Bay Lacks siz misiniz” dedi...
Yaşlı adam Baltimore’da yaşayan yoksul bir Afrika kökenli Amerikalıydı...
Arayan doktor, teknik bir şeyler anlatmaya başladı. Eğitimsiz yaşlı adam pek bir şey anlamadı... Ama arayan doktorun sözleri arasında öyle bir cümle vardı ki, yaşlı adam donup kaldı.
Telefondaki kişi sanki “Karınız yaşıyor” gibi bir şey söylemişti...
Oysa karısı öleli 24 yıl geçmişti...
Onu Johns Hopkins’in morgundan kendisi almış, tabutu ile komşu Virginia eyaletinde bir kilisenin bahçesine bizzat kendisi gömmüştü...
Nasıl olur da 24 yıl önce kaybettiği karısı yaşıyor olabilirdi...
Yaşlı adamın anlamadığı şey şuydu...
Karısı gerçekten ölmüştü ama ona ait yaşayan bir şey vardı...
Ve dünya tıp ekonomisinin en esrarengiz olaylarından biri bu telefonla ortaya çıkacaktı.
Her şey 26 yıl önce başlamıştı...
2- TÜTÜN İŞÇİSİNİN KARISI HASTANEYE GELİYOR
1949 yılı Baltimore, Johns Hopkins Hastanesi
Henrietta Lacks adlı yoksul kadın o gün bazı şikâyetleri nedeniyle hastaneye başvurmuştu.
Yoksuldu ama yine de şanslı sayılabilirdi, çünkü o yıllarda siyahların kabul edildiği tek gelişmiş hastane Johns Hopkins’ti...
Kadının, âdet günleri dışında kanaması vardı ve yapılan tetkik sonucunda kanser teşhisi konmuştu...
Henrietta Lacks 4 Ekim 1951 günü öldü...
Ve her yoksul siyah gibi çok çabuk unutuldu...
3- CENAZE MORGDAN ÇIKARKEN ÜST KATTA AÇIKLANAN ŞEY
4 Ekim 1951, Johns Hopkins Hastanesi
Eşi, Henrietta Lacks’ın naaşını bodrum kattaki morgda tabuta yerleştirirken, hastanenin üst katlarından birinde bir basın toplantısı yapılıyordu.
Toplantıyı yapan kişi, hastanenin Doku Kültürü İncelemeleri Enstitüsü Başkanı Dr. George Gey’di...
Gey, davet ettiği gazetecilere şu açıklamayı yaptı:
“İnsanlık kanseri yenme konusunda çok büyük bir işi başardı...”
Sonra elindeki doku parçacıklarını gazetecilere gösterdi.
Tıp tarihinde ilk defa, kanserli dokudan aldıkları hücreleri, vücut dışında yaşatıp çoğaltmayı başarmışlardı.
O güne kadar kanserli hücreler vücut dışında yaşatılamadığı için, hastalığa karşı üzerinde çalışabilecekleri malzeme bulamıyorlardı.
Dr. Gey yaşatmayı başardığı bu hastalıklı hücrelere “HeLa” adını vermişti...
Ama o gün kimse bu ismin nereden geldiğini merak etmemişti...
4- DOKTOR MÜTHİŞ BULUŞUNU AÇIKLAYAMIYOR ÇÜNKÜ
ASLINDA bunu 6 ay önce başarmışlardı. Asistanı mikroskopta ölü hücreleri incelerken hayretle bir şeyi gördü.
On binlerce ölü hücre arasında ikisi yaşıyordu...
Hemen Dr. Gey’e haber verdi ve “Bunu bütün dünyaya açıklayalım” dedi...
Ancak Dr. Gey’den hiç beklemediği bir cevap aldı.
“Açıklayamayız...”
Asistanı neden diye sorunca daha da şaşırtıcı bir cevap aldı:
“Çünkü bu dokuyu hastadan izinsiz aldım...”
Henrietta Lacks öldüğü gün, artık izin sorununun kalktığına inanmıştı...
Dr. Gey ve ekibi bu buluşlarıyla dünya tıp tarihine geçtiler.
Ancak yaşayan o iki hücrenin hikâyesi orada kapanmadı...
O iki hücreden milyarlarca yaşayan hücre üretildi...
Bir hesaba göre üretilen hücrelerin volume’ü 2 tane Empire State binasını dolduracak kadardı.
Johns Hopkins bu hücreleri tıp sanayinin en önemli ürünlerinden biri haline getirdi. Dünyanın her tarafında tıp araştırma merkezleri Johns Hopkins’ten satın aldıkları canlı hücreleri kullandı.
5- YAŞAYAN 2 HÜCRE ÖNCE KİMLERİ KURTARDI
1954 yılı, ABD Pittsburgh şehri Pittsburgh Üniversitesi Tıp Fakültesi Virüs Araştırmaları Laboratuvarı şefi Dr. Jonas Edward Salk, bütün dünyada çocukları felç olmaktan kurtaracak olan Polio aşısının ilk deneme uygulamalarına başlıyordu.
Uzun yıllardır süren araştırmalar, HeLa hücrelerinin tıbba ilk hizmeti oluyordu.
Aynı yıl bu hücrelerle genetik tıbbın ilk önemli adımları atıldı.
1960’ta uzaya giden ilk Sovyet uzay gemisinde bu hücreler vardı.
1973’te Salmonella virüsüne karşı mücadele bu hücreler sayesinde kazanıldı.
1985 yılında HIV virüsüne karşı ilk başarılar da onun sayesinde elde edildi.
Yıllar boyunca kimse “HeLa” adının nereden geldiğini merak etmedi...
Oysa sırrı çok kolay çözülebilecek bir kelimeydi bu...
Kanserli hücrelerin alındığı Henrietta Lacks’ın isim ve soyadının ilk hecelerinden oluşmuştu.
6- YAŞAYAN 2 HÜCRE KORKU FİLMİNE DÖNÜŞÜYOR
1975 yılı...
O yıl dünyanın birçok yerinden korku filmini andıran haberler gelmeye başladı.
İlk işaret, prostat kanseri üzerinde çalışan bir doktor grubundan gelmişti.
Araştırmacılar artık başka canlılardan da üretilen hücreler üzerinde çalışıyorlardı. Ancak bir gün, bunlar arasında yabancı hücrelerin de bulunduğunu fark ettiler. Bunlar HeLa hücresiydi ve onların doku örneğinde yoktu.
Aynı günlerde birçok başka laboratuvardan da benzer bilgiler geldi. HeLa bütün dünyaya yayılıyordu.
Bir süre sonra anlaşıldı ki, HeLa hücreleri havadaki tozlar, plastik eldivenler ve cam fanuslar üzerinden yayılıyordu.
Henrietta Lacks ölümsüzlüğün sırrını çözmüş gibiydi... Tıbbın Gılgamış destanını yazıyordu sanki.
7- 24 YIL SONRA GELEN TELEFONUN SIRRI
1975 yılında yaşlı adama gelen telefon işte tıbbın en büyük ekonomik başarılarından birinin sırrını çözüyordu.
Hastane, 24 yıl sonra ölen kadının çocuklarından da doku alıp, hücrelerin genetik mirasının haritasını çıkarmak istiyordu.
24 yıl önce ölen Henrietta Lacks’ın hücreleri hâlâ yaşıyordu ve dünyanın her tarafında bu hücreler üzerinde yeni buluşlar yapılıyordu.
31 yaşında ölen yoksul bir kadından artakalan bu 2 tek hücre, insan ömrünü kutsal kitaplarda yazılı 120 yıla kadar uzatacaktı.
Henrietta Lacks’in 5 çocuğu vardı...
Bunlardan biri Baltimore sokaklarında evsiz olarak yaşıyordu... İkisinin sosyal sigortası yoktu.
Peki bu aile, anneleri üzerinden kazanılan paralardan pay alacak mıydı?
Bu sonunun cevabı 2013 yılında belli oldu.
8- EVSİZ MİRASÇI ANNESİNİN BİYOLOJİK MİRASINI ALABİLDİ Mİ
7 Ağustos 2013, Bethesda Maryland
National Institute of Health (NIH-Amerikan Sağlık Enstitüsü) o gün Henrietta Lacks’ın biyolojik mirası hakkındaki kararını açıkladı.
(*) Bundan böyle HeLa hücresi üzerinde araştırma yapmak isteyen her kişi ve kuruluş, ailenin yazılı olarak iznini alacaktı.
(*) Ayrıca araştırma sonuçları bilimsel makaleler olarak açıklanırken mutlaka Lacks ailesine teşekkür edilecekti.
Peki ya para...
(*) Aile bugüne kadar bu hücre ekonomisinden 1 kuruş almadı ve almamaya devam edecek.
Yıllar süren mücadele sonunda kazandıkları zafer, hücreleri yaşayıp insanlığa hizmet eden annelerinin adını da yaşatmaktı.
Ancak Lacks’ın 82 yaşındaki en büyük oğlu Lawrence Lacks annesinin biyolojik mirası üzerindeki hak mücadelesini bırakmış değil.
Geçtiğimiz günlerde bu konu yeniden gündeme gelince Johns Hopkins ilginç bir açıklama yaptı.
Lacks’tan doku örneklerinin alındığı 1951 yılında bu konuda izin almasını gerektiren kanuni bir düzenleme yoktu.
Ayrıca hastane aradan geçen 66 yıl boyunca HeLa hücrelerinin patent hakkını almamıştı.
Açıklamanın en ilginç yanı şuydu.
Hastane bugüne kadar başka kuruluşlara verdiği yaşayan hücre örnekleri için herhangi bir para almamıştı.
Ama o hücreler üzerinde yapılan araştırmalarla elde edilen ilaç ve aşılar milyarlarca dolarlık bir ekonomi oluşturmaya devam ediyor.
Henrietta Lacks tıp ekonomisi ve tıp hukukunun en önemli vakası olmaya devam ediyor.
9- 22 NİSAN GÜNÜ MİLYONLARCA İNSAN BU SIRRI ÖĞRENECEK
22 Nisan 2017 Cumartesi saat 20.00
Nisan ayının 22’sinde, Amerika Birleşik Devletleri doğu saati ile 8’de HBO’nun yeni bir dizisi yayınlanmaya başlayacak.
Amerika’da merakla beklenen dizinin konusu, 66 yıl önce ölen ve hücreleri hâlâ yaşayan Henrietta Lacks’ın hikâyesi olacak.
Dizide Henrietta Lacks’ın kızını ünlü televizyoncu Oprah Winfrey oynuyor...
Böylece tıp tarihinin en esrarengiz ekonomik olayı geniş kitlelerce de bilinecek.
66 yıldır, tıp dünyasına milyarlarca dolarlık ekonomi yaratan 2 hücre, şimdi televizyon dünyasında da para kazandırmaya devam edecek.
Geriye şu soru kaldı...
Lacks’ın çocukları filmden telif hakkı alabilecekler mi...
Çok araştırmama rağmen bununla ilgili bir bilgi elde edemedim.
----------------
NOT: Bu hikâyeyi ilk baskısı 2010 yılında yapılan ve 13 baskı yapan “Tuhaf” isimli kitabımda yazmıştım. Bu yazıdaki bilgileri Rebecca Skloot’un “The Immortal Life Of Henrietta Lacks” adlı kitabından ve Google’da yaptığım aramada ulaştığım çok sayıda dergi ve gazeteden aldım.
Paylaş