Paylaş
Kasım Süleymani öldürülmüş ve cennete gitmiş.
Orada onu Hazreti Hüseyin sarılarak karşılıyor.
Yan tarafta ise Humeyni...
Arkada da bizim bir Türk olarak kim olduğunu bilmediğimiz İranlı şehitler...
*
Süleymani ölmüş ama illüstrasyonda yüzünü görebildiğimiz herkes gülüyor.
Demek ki cennetteki yeri hazırmış...
*
Tabii o illüstrasyona bakarken aklıma şu geldi...
Acaba cennetteki bu karşılama töreni hakkında Türkiye’ye sığınan 4 milyon Suriyeli ne düşünüyor?
Şu an İdlib’de savaşan ÖSO’cuya, oradaki cihatçıya sorsan, aynı dinin evlatları olarak bu cennet sahnesi onlara ne diyor?
*
Yüksek sesle sormaya cesaret edemeseniz bile içinizden şu geçmez mi...
İslam’ın cenneti herkesin kendi şehidine özel parseller ayırdığı bir mekân mıdır...
Cenneti mekân olsun dediğimiz zaman, hangimiz hangi parseli kastediyoruz...
Bilmiyoruz...
Tıpkı “cihat” dendiği zaman neye ve kime cihat ilan ettiğimizi bilemediğimiz gibi...
*
Şu 21’inci yüzyılın ilk 20 yıllık tarihine bir bakın...
Bir zamanlar “Haçlı Seferi” dediğimiz din savaşlarının yerini, Müslüman’ın Müslüman’a cihat ilan ettiği savaşlar almış.
Böyle bir yer artık Ortadoğu...
Herkesin cenneti kendine, herkesin cehennemi ötekine...
Herkesin şehidi kendine, herkesin zındığı, düşmanı, haini ötekine...
*
İşte o yüzden İran’dan gelen bu illüstrasyonlara baktıkça ben başka bir cennet görüyorum... İçinde timsah gözyaşlarının sel olduğu nehirlerin aktığı bir cennet bu...
*
Ve diyorum ki...
Allah’ın cenneti böyle bir cennet olamaz...
Ve bir de şunu diyorum:
Kendinize ayırdığınız cennet parsellerinde hiç olmazsa Hazreti Hüseyin’i, Hazreti Ali’yi kendinize şahit göstermeyin...
*
Bırakın o gün geldiğinde, hangimizin cennete kabul edileceğine Allah karar versin...
*
Bir de şunu düşünün...
Bir cenazede bile 50 kişinin ölmesine yol açan bu ölüm kültürünü, insanın yaşama sevincini öldürerek, hayatı bitmeyen bir ağıda çeviren “uğruna ölme ve öldürme” tutkusunu, cennetin kapısını açan tek anahtar haline getirmeyi nasıl başardık...
Öldürmeyen, yaşatan, savaşmayan barışan insanların da Allah’ın sevgili kullarını olduğunu nasıl unuttuk.
DÜN SABAH ŞÖYLE BİR HAYAL KURDUM
DÜN sabah bir uyandım ki... Ortadoğu, sınırımızın hemen öteki tarafı yine kan revan... Füzeler atılmış, insanlar ölmüş.
İşte orada yatakta hayal ettim...
Türkiye dediğimiz, Anadolumuz dediğimiz şu toprakları Karadeniz’iyle, Ege’siyle, Marmara’sıyla, Akdeniz’iyle alıp 600 kilometre batıya taşısak...
Ortadoğu denilen şu uğursuz coğrafya ile aramıza Balkan ülkelerinden bir tampon koyabilsek...
Avrupa’nın ortasında bir anayurdumuz olsa...
Sabahları kalktığımızda böyle bir coğrafyaya uyansak...
Yok, olmaz tabii...
Vatanımız burası...
Bu coğrafyayım bu...
Yine de diyorum ki, bu coğrafya kaderimiz olmasın.
Madem biz Avrupa’ya gidemiyoruz, Avrupa Birliği ile ilişkilerimizi yeniden kuvvetlendirip hiç olmazsa Avrupa’yı buraya getirsek...
Ölünceye kadar hep bunu sayıklayacağım...
STREAM NEWS 1... SLİP MAYOLU YENİ PAPA’YI SEYRETMEYE HAZIR OLUN
- BluTV’de “Papa” trendi devam ediyor.
Bundan önce çekilen “Young Pope” dizisinin devamı niteliğindeki yeni sezon “New Pope” olarak geliyor.
Yine Jude Law var...
Ama bu defa daha da pop bir papa seyredeceğiz.
Tanıtım filmindeki bu sahne her şeyi anlatıyor.
Tabii bakarken şu andaki Papa Françesko’nun “Gay’lerle ilgili ne düşünüyorsunuz” sorusuna verdiği şu cevabı da hatırlayacağız:
“Ben kimim ki onları yargılayacağım...”
O böyle deyince bize de şunu söylemek kalıyor:
“Biz kimiz ki bu pop Papa’yı yargılayacağız...”
STREAM NEWS 2...
- Digiturk Plus uzun süredir Stephen King’in kitabından derlenen gerilim dizisini anons ediyor ama nedense bir türlü başlamadı.
- Netflix’teki “Thieves” dizisi 17’nci yüzyılda bir Belçika kasabasındaki haydut-devlet ilişkilerini, belediye başkanlarının üçkâğıtçılıklarını çok güzel anlatıyor.
GRUP SEKSİNDEN GRUP TEKSTİNE
ÖNCEKİ gece “Cinsellik ve tabular” konulu bir belgesel seyrettim.
Birçok bilimsel araştırmanın sonuçları anlatılıyordu.
Mesela insanların çoğunda “seks fantezisi” yapma arzusu varmış.
Açıkça söylemeseler bile kafalardaki bir numaralı fantezi de “grup seksiymiş”...
Sabah uyandığımda New York Times gazetesinde ilginç bir yazı okudum.
Gazete “grup teksti (metinleri)” diye bir kavramdan bahsediyor.
Birtakım insanlar artık bazı kitapları birlikte okuyup, birlikte konuşmak ve tartışmak istiyormuş.
Düşündüm benim etrafımda da özellikle filmler ve diziler konusunda böyle bir eğilim var.
Hiç de fena bir yatay geçiş değil yani...
‘TALİHSİZ’ BİR KAZA MENFUR BİR CİNAYET
EMRE Tyler Mays’ın ailesi ölüm ilanında, hastane önünde öldürülen oğulları için “Talihsiz bir kaza sonucu kaybetmenin üzüntüsü içindeyiz” diyor...
Oysa basbayağı bir cinayete kurban gitti o gencecik çocuk...
Hem de orada tasarlanmış bir cinayet...
Cinayette her şey vardı... Bir tek adres yanlıştı... Yanlış çocuğu öldürdüler...
Aileyi anlıyorum, ne diyeceğini şaşırmış...
Ama birini öldürecekken yanlışlıkla başkasını öldürmek, bir cinayeti kaza haline çevirmez.
Ama hepimiz biliyoruz ki gerisi basbayağı bir cinayetti...
KATKIDA BULUNANLAR
Sayfa Editörü: Firuzan Demir
Foto Editörü: Umut Veis
Düzeltmen: Metin Usta
Tasarım ve Uygulama:
Selma Songül Zengin
Paylaş