Paylaş
Biz 68 kuşağı için “tarihin en devrimci yılı 1968’dir”...
Delikanlı kafamızda “devrim” denince aklımıza gelen yıllar şunlardı...
1789 Fransız Devrimi...
1870 Paris Komünü...
Ve 1917 Sovyet Devrimi...
Sonra bizimki gelirdi... 1968...
*
Biz o yıl “tabula rasa” yaptık, masanın üzerindekileri şöyle elimizle süpürüp attık.
Geriye bir tek bizimki kaldı...
1968...
*
Egomuz öylesine şişti ki... Öylesine müstebit ve dominant bir kuşaktık ki...
Onu izleyen 20 yıl ne yazık ki bizim yarattığımız bu entelektüel istibdadın gölgesinde ezildi.
*
Önceki akşam ve dün gece BluTV’de izlediğim, CNN yapımı “Doksanlar” belgeseli kafamdaki paradigmayı değiştirdi.
Tarihin en devrimci 10 yılı 1990’larmış...
*
Gelin şimdi sizi 30 yıl geriye götürüp 90’larda neler olmuş, farkına varmadan tarihin hangi muazzam devrimlerini yaşamışız bir bir hatırlatayım.
ÇİZGİ FİLM DEVRİMİ
SİMPSONS, SOUTH PARK BEAVİS AND BUTT-HEAD
B isimler size belki çok şey ifade etmiyor. Ama bugün hepimizin hayatındaki çizgi film fenomeninin tarihsel dönüşümünün başında bu üç çizgi film vardı.
Bunlar çizgi filmde çocuksu masumiyeti bitirip toplumdaki kötülüklere, daha da kötü karakterlerin gözünden dâhiyane bir eleştiriyi doğuran filmlerdir.
SİYASET
MUZAFFER BAŞKOMUTANLARIN SEÇİM KAYBETTİĞİ GÜN GELDİ
Yıl 1991... Irak, Kuveyt’i işgal ediyor.
Amerika Birleşik Devletleri ordusu Kuveyt’e giriyor ve Saddam Hüseyin’in ordusunu Kuveyt’ten çıkarıyor.
Vietnam’da hezimete uğrayan Amerikan ruhunu, halkının gözünde yine dünya liderliği seviyesine çıkaran bu muzaffer başkomutan ABD Başkanı Bush’tur.
Kısa süre sonra yapılan seçime, arkasına işte bu zafer rüzgârını alarak girer.
Ancak seçimi genç bir demokrat aday kazanır.
Sadece Amerika’da değil, dünyada da “Clinton dönemi” başlar... Otuz yıl sonra o güne bakan siyasetçiler şimdi bunun nedenini daha iyi anlıyor.
“1990’lar bir nesil değişikliği on yılıydı...”
Aynı yıllarda hapisten çıkan Mandela, cezaevinin mazlum siyasetçiler için en harika tramplen olduğunu bütün dünyaya ispat ediyordu.
Aynı 10 yıl içinde duvarlar yıkıldı ve komünizmin sakil diktatörlükleri bir bir yıkıldı.
YENİ İŞİNSANI
PARA KAYBETMEYİ ‘EN KÂRLI İŞ’ SAYAN DEV İŞTE BU EVDE DOĞDU
1990’lar, şu korona günlerinde ne olduğunu daha iyi anladığımız e-ticaret’in doğduğu yıllardı. Bunun başında da “eBay” ve “Amazon” vardı.
Amazon bugün dünya tarihinin gördüğü en büyük ticaret sistemi haline geldi.
Belgeselde bu devin doğduğu yerin fotoğrafı vardı.
Şuna bakar mısınız?
Bir gecekondu...
O sıralarda henüz 20’li yaşlarında olan kurucusu Jeff Bezos’a ekonomistler soruyor:
“Ama burada durmadan para kaybediyorsunuz...”
Cevabı:
“Aaaa... Siz para kaybetmenin en kârlı iş olduğunu bilmiyor musunuz... Gelecekte çok kazanacağım.”
MÜZİK
ROCK’N ROLL’UN İKİNCİ DOĞUŞU
ROCK’N Roll 1950’lerde doğdu, ancak gerçek anlamını 60 ve 70’lerde aldı.
1990’lar ise alternatif rock’ın doğduğu yıllardı.
Nirvana ve Kurt Cobain efsanesi...
Radiohead “OK Computer” albümü...
The Cure ve “Cuma günleri âşık olurum” şarkısı...
Asla unutulamaz.
DİJİTAL DEVRİM
ROLLİNG STONES ŞARKISIYLA BAŞLAYAN İŞLETİM DEVRİMİ
1990’lar tabii ki Microsoft ve Windows, yani dünyada en çok kullanılan işletim sisteminin doğuşu. Gerçi ilk defa 1985’te çıkmıştı ama ilk efsane Windows 3 ve özellikle Rolling Stones’un “Start me Up” şarkısıyla lanse edilen Windows 95 bu on yılın ürünü.
Tabii Apple’ın iMac’le ikinci ve asıl doğuşu da bu 10 yılda oldu. Ama en önemlisi, bilgisayarların çok hızlı birer hesap makinesi olmaktan çıkarıp birbirleriyle konuşmasına imkân veren internet devrimi...
TELEVİZYON
SEİNFELD’İ PATLATAN BEŞİNCİ BÖLÜM: KONTES
DURUM komedisi gerçek anlamını bu 10 yılda kazandı.
Tabii ki en önde “Seinfeld” dizisi var.
İlk 4 bölümde reytingler çok ortalama.
Beşinci bölümün adı “Kontes”...
Biri kız dört arkadaş masa başında sohbet ediyor ve iddiaya giriyor.
Aralarından hangisi en uzun süre mastürbasyon yapmadan durabilecek.
Muhafazakâr ve ahlakçı Amerika hiç beklenmedik bir tepki veriyor...
Reytingler zirveye çıkıyor.
Aynı yıllarda ünlü sunucu Ellen DeGeneres canlı yayında cinsel tercihini açıklıyor. O program da reyting zirvesi...
Böylece Amerikan televizyon sanayi, kendi yeni ahlaki normları ile gelen X kuşağı ile tanışıyor.
Tabii “Sex And The City” ve “Friends”in de bu 10 yılın ürünü olduğunu hatırlatmama gerek yok.
Bu arada “eşcinsel”in karşıtının “düzcinsel” olduğunu da bu diziden öğrendim.
90’LAR TÜRKİYE’SİNİ ANLATAN BİR DİYALOG
BİRAZ tebessüm etmek için, 1990’lar Türkiye’sinden bir kare ile başlayayım...
Cumhurbaşkanı Turgut Özal...
Sosyal Demokrat Halkçı Parti Genel Başkanı ve Başbakan Yardımcısı Erdal İnönü...
Havaalanında karşılaşıyorlar...
Arlarında şu konuşma geçiyor:
Özal: “Erdal Bey sizi gören bu ülkede kıtlık var sanır.”
İnönü: “Aman efendim sizi gören de bu ülkedeki kıtlığın asıl nedenini anlar.”
Bu sohbet 1990’lı yıllar Türkiye siyasetinden geri kalan en hoş şeylerden biridir.
72 SAATTE 34 MİLYON İNSANI FETHEDEN 5 CÜMLE
GEÇEN pazar günü, YouTube’un reklamsız paralı abone servisi olan Youtube Red’de 2015 sonunda kurulduğu günden bu yana bir rekor kırıldı.
Bir canlı yayın, en yüksek anında 665 bin kişi tarafından izlendi.
İzlenme sayısı 48 saatte 28 milyona, 72’nci saatin sonunda ise 34 milyona ulaştı.
-
Aslında olay bir “mezuniyet kutlama” programıydı.
Bu yıl pandemi nedeniyle mezuniyet törenleri yapılamayınca bazı sanatçılar bir araya gelerek bir mezuniyet kutlama programı yaptılar ve 7 Haziran günü YouTube üzerinden canlı yayınladılar.
Alicia Keys’in “Şimdi anlıyor musunuz, adalet ne kadar önemli bir şeymiş” konuşmasıyla başlayan programda, Lady Gaga, Beyonce, Justin Timberlake, Shawn Mendes, Taylor Swift, Billie Eilish, BTS ve J.J. Abrams gibi ses sanatçıları ve sinema yönetmenleri konuştu.
*
Programa bir tek siyasetçi ve eşi davet edildi.
Eski Başkan Barrack Obama ve eşi Michelle Obama...
İşte o yayına, eski Amerika Birleşik Devletleri Başkanı ve başkomutanı Obama’nın şu beş cümlesi damgayı vurdu:
“Demokrasi karizmatik bir liderin tepeden yapacağı değişimlere güvenmek değildir.”
“Demokrasi umudu kendimizde bulmak ve başkalarına da aşılamaktır.”
“Bunu özellikle de yaşadığımız şu günlerde yapmaktır.”
“Her şeyin iyi gittiği zamanlarda umuda ihtiyacınız olmayabilir.”
“Asıl her şeyin kapkaranlığa büründüğü anlarda o umuda ihtiyacınız vardır.”
KANAL D EĞLENCEDE FARK YARATMAYI İYİ BAŞARDI
GEÇEN hafta televizyon alanında en çok konuşulan konu Ercan Saatçi’nin hazırladığı ve Kanal D’de yayınlanan “Çok Akustik” programı oldu. Bence korona dönemi için bulunmuş en iyi formatlardan biriydi.
Akşamları yapılan ve kimsenin kimseyi dinlemediği, herkesin herkese bağır çağır haykırdığı tartışma programlarından bıkan insanlara yepyeni ve rahatlatıcı bir pencere açtı.
“Hücum kayıt” denilen, anında, o anki duygularla kaydedilen program müthiş bir samimiyet elektriği veriyor.
1990’ların özlediğimiz televizyon programlarına götüren çok güzel bir “vintage” haz veriyor.
Bravo Kanal D...
Çok yaşa Ercan...
Bilin ki, burada sıkı bir fanınız var...
ATA HARİKAYDI, BU GECE DE SILA’YI MERAKLA BEKLİYORUM
Ercan Saatçi’nin geçen pazar yayınlanan, Ata Demirer’le yapılan ilk programı harikaydı. Üzerine çok güzel yazılar, değerlendirmeler çıkması da bunu gösterdi.
Instagram’dan yapılan ev konserlerindeki teknik yetersizlik, kötü ışık yavaş yavaş bıkma etkisi yapıyordu. Bu program taptaze bir duygu getirdi.
Bu akşam yayınlanacak olan ikinci bölümde Sıla var...
Tanıtım videolarına baktım.
Çık sıcak, samimi...
Paylaş