Paylaş
Yürüyen kadın Sophia Loren...
Önceki akşam streaming platformlarda İtalya’nın efsane kadın oyuncusu Sophia Loren’in hayatını anlatan “Cercando Sophia” adlı belgeseli seyrettim.
Belgeselde Sophia’nın Napoli’de çekilen “İtalyan Usulü Evlilik” filminde şahane bir elbiseyle caddedeki yürüyüşünü gösteren bu sahne var...
*
O yürüyüşü tekrar tekrar izledim.
Olağanüstü erotik koreografiye dönüşen o vücut dilini, yürüyüş tarzını, karşısına çıkan çocuklarla yarım dans, yarım futbol hareketini andıran o iki adım geri atışını, erkeklerin ona bakışını, onun erkekleri delirttiğini gayet iyi fark etmiş fettanlığını....
Geri dönüp dönüp bu gözle seyrettim....
*
Bir kere daha anladım ki...
Napoli varoşlarından gelen bu kızı Sophia Loren yapan Tanrı vergisi bir şeyler var...
Bir de Vittorio De Sica ile oynadığı “Sorrento Skandalı” filminde, elinde balık sepeti ile 15 saniyelik bir yürüyüşü var ki...
O da ayrı bir yazı konusu...
*
Ama aynı Sophia, “Kızım ve Ben” filminde, İkinci Dünya Savaşı’nda çocuğu faşistler tarafından gözlerinin önünde tecavüze uğrayan kadını oynadığında muazzam bir annelik duygusunu anlatıyor.
*
Düşünün öyle bir kadın ki...
Cary Grant ona deli gibi âşık olmuş...
Marcello Mastroianni derseniz, onunla arkadaşlık ile flörtün ince ve cazibeli sınırlarında volta atmış...
Clark Gable, Marlon Brando gibi devlerle oynamış...
Ettora Scola gibi büyük bir yönetmeni daha 20’li yaşlarında kendine âşık etmiş efsane bir kadın o.
*
Ama bütün bunlardan sonra bu belgeselde görüyoruz ki...
Onun hatırasında en güçlü kalan kişi Marcello Mastroianni olmuş...
Yakışır da...
Zaten Napoli Havaalanı’nın uluslararası terminalinde İtalya’yı en iyi anlatan duvar fotoğrafı onların ikisinindi...
*
Bu belgeselde başka bir Sophia Loren de görüyoruz.
Sadece hem erkekleri hem kadınları kendine hayran bırakan Sophia Loren değil, aile değerlerine, çocuklarına derinden bağlı bir kadın da anlatılıyor.
Aynı zamanda İtalya’da yoksul insanların ve göçmenlerin koruyucusu...
Birçok yardım kampanyasını düzenleyen bir insan var karşımızda...
Bugünün gençlerine ne ifade eder bilemem ama sinemanın büyük çağlarının tanığı insanların ilgiyle izleyeceği bir belgesel olmuş.
SOPHIA BU STRİP-TEASE SAHNESİ İÇİN KİMDEN DERS ALMIŞ OLABİLİR?
VITTORIO De Sica’nın “Dün, Bugün, Yarın” adlı filmi çıktığında ben 18 yaşında İzmirli bir lise öğrencisiydim.
Henüz fantezi duygularım gelişmemişti.
Filmi iki veya üç yıl sonra seyrettiğimde ise üniversitedeydim ve epey ilerlemiştim.
Milyonlarca insan gibi benim hafızamda da Sophia Loren’i, Marcello Mastroianni’nin karşısında soyunurken gösteren bu sahne kalmıştı.
*
Aslında komik bir sahneydi...
Marcello heyecanından kurt gibi uluyordu ve onun bu haline epey gülmüştük.
Ama aynı zamanda Sophia’nın mükemmel bir sanata dönüşen baştan çıkarıcı cazibesi vardı...
Kadın-erkek ilişkisinin her zaman komik bir yanı olduğunu anlatan harika bir sahneydi.
*
Sophia Loren bu sahne için çok ünlü bir kişiden ders almış.
Ama ilginçtir, bir kadın değil, bir erkekten almış bu dersi.
Paris’teki ünlü strip-tease kulübü “Crazy Horse”un koreografı Jacques Ruet, bir aynanın karşısında öğretmiş bu hareketleri.
Bu sahneyi yeniden seyrederken bu defa aklıma “Pusudaki Ten” kitabının yazarı Mehmet Ergüven’in yıllarca önce Ayşe Arman’a söylediği şu söz geldi:
“Aldığımız zevklerden bıkarız, ama verdiklerimizden asla...”
60 YAŞINDA KADIN, 70’LİK ERKEĞİN ÖNÜNDE STRİP-TEASE YAPARSA
- “DÜN, Bugün, Yarın” filmi, 1965 yılında En İyi Yabancı Film Oscar’ını kazandı.
O film çekildiği sırada Sophia Loren 29, Marcello Mastroianni ise 39 yaşındaydı.
Yani ikisi de hayatlarının zirvelerinde...
29 yıl sonra, ünlü Amerikalı yönetmen Robert Altman “Pret-a-Porter” adlı filminde Sophia ve Marcello’ya aynı sahneyi tekrarlattı.
Yataktaki Marcello artık 70 yaşındaydı. Sophia ise 60...
Yani 60 yaşında bir kadın, 70 yaşında bir erkeğin önünde strip-tease yapıyordu.
Sophia hâlâ çok seksi görünüyordu, ama yatakta artık tam anlamıyla yaşlı bir erkek vardı.
Erkek yine heyecanlanıyordu...
Ama strip-tease bittiğinde erkek artık uykuya dalmıştı...
Filmi seyrettiğimde 47 yaşımdaydım...
Sadece gülmüştüm...
Önceki gece seyrettiğimde o kadar gülemedim...
ERKEKLİK TARİHİMİN DÖRT MUHTEŞEM İTALYAN KADINI
- BİR NUMARA: Banko Silvana Mangano. Doğumumdan iki yıl sonra çekilen “Acı Pirinç” filminin oyuncusu... Kafamda ne zaman bir kadınlık tarihi yazsam, baş köşeye koyacağım kadın.
*
- İKİ NUMARA: Sophia Loren. Yukarıda yeterince anlattım. Üç kere daha anlatsam doyamam. “Masum bir fettanlığın” tarihini yazsam, banko baş köşeye koyarım.
*
- ÜÇ NUMARA: Laura Antonelli. “Malizia” filminde tanıdım. “Bahtsız güzelliğin” tarihini yazsam, ilk bölümü ona ayırırım. Visconti’nin “Innocente” filminde talihsiz bir masumiyetin, talihli bir sanata dönüşünü gördüm. Sonra uyuşturucu ve çok dramatik bir son. Hayatıma giren kadınların en trajiğidir o. Beni en çok hüzünlendiren de... Nur içinde yatsın.
*
- VIRNA LISI: O bir Antonioni kahramanı. Sarı saçın da İtalyan kadınına gideceğini gösteren kadın. “Aşk Dramaları” filminin fettan çiçekçi kızı. Ama aynı zamanda “La Notte” filmimin gizemli kadını. “Cool kadın” tarihini yazsam, baş köşe onun.
AÇILIŞTA KİMLER VARDI VE İKİ BODRUM BOĞASINI KİM ALDI
BODRUM ilk büyük sanat açılışını önceki akşam Bitez’deki Zai’de yaptı.
Türkiye’nin uluslararası sanatçısı Ahmet Güneştekin’in “Kutsal Ağaçlar” sergisinin açılışı vardı.
*
Sergide herkesin dikkatini çeken eserlerden ikisi boğa heykelleri oldu.
Bronz üzerine seramikle yapılmış heykeller, sanatçının tarzında bir yenilikti.
Güneştekin “gelenek” kelimesini “gelene-ek” şeklinde yazıyor ve şöyle tarif ediyor:
“Gelenek, geçmişte kalan ve bugüne olduğu gibi taşınmak isteneni değil, kopmaksızın devam eden bir bütünü ifade eder. Bu devamlı değişen çoğullaşan bütün ancak kesintisiz olarak yeniden yorumlandığında anlı kalır.”
*
Bu iki boğa serginin satılan ilk iki eseri oldu.
Tabii ki geceye katılanların çoğu kimlerin aldığını merak etti.
Benim öğrendiğime göre iki ünlü işadamı Murat Ülker ve Ferit Şahenk almış.
İkisi de iyi ve itibarlı koleksiyoncudur.
GECEDE KİMLER VARDI?
BANDANALI HARLEYCİ OLAMAYAN BİR KÖŞE YAZARI NEYLE YETİNİR
AÇILIŞA katılanlara gelince...
- Pandemi sonrasında, Güneri Cıvaoğlu’nun deyimi ile gördüğüm en “cream de la cream” kalabalıktı diyebilirim.
- Bir buçuk yıldan beri ortada görmediğimiz birçok tanınmış insanı ilk defa orada gördüm.
- İş dünyasından Aydın Doğan, Murat Ülker, Mustafa Taviloğlu, Arzuhan ve Mehmet Ali Yalçındağ, Erdal Aksoy, Atilla Türkmen, Aydın Ayaydın, Haluk Nayman, Can Ortabaş, Fatih Öztürk, Hasan Kossif, Zai’nin kurucusu Yunus Büyükuşoğlu, Selçuk Ramazanoğlu.
- Medya ve sanat dünyasından Güneri Cıvaoğlu, Mehmet Yılmaz, Akif Beki, Ali Poyrazoğlu, İnci Aksoy...
- Gecenin en konuşulan konularından biri de Güneri Cıvaoğlu’ndan sonra ikinci bir köşe yazarının da Vespa motora geçişi oldu.
“Roma Tatili” filminin efsane objesi ve 1960’ların ikon aracı Vespa motosiklet çok gözde.
Hepimiz rahmetli Selahattin Duman’ın efsane “Bandanalı Harleyciler” yazısını hatırladık.
Demek ki kafasına bandana takıp, koluna dövme yaptıran 60 plus Harleyciliğe geçemeyen makul Babıâli ahalisi Vespa’yla nostalji turu atıyor...
Tabii insanın gözü arkada oturan Audrey Hepburn’ü aramıyor değil.
Paylaş