Sesini duyuyorum, devlet çatırdıyor

1990’LARDA, PKK’nın en kanlı olduğu dönemlerde, İstanbul Terörle Mücadele’den gelip önüme bir rapor koyarlardı.

Haberin Devamı

“PKK’nın ölüm listesinin başındasınız...”
İnsanım, elbette korkardım...
Ama iplemezdim...

* * *

Altı ayda bir MİT’ten gelirlerdi.
“DHKP-C’nin bilmem ne hücresinde ele geçirilen belgelerde, evinizin krokisi çıktı...”
Korkmaz mıydım...
İnsanım elbette korkardım...
Ama iplemezdim.

* * *

Mafyanın mafya olduğu yıllarda, en büyük mafya başı telefon edip, “Senin kalemini kırma kararı aldık” demişti.
Dediğini yapan bir mafya başıydı..
“Sen en iyi bildiğin işi yapmaya devam et, ben de en iyi bildiğim işi yapmaya devam edeyim” demiştim...
Hiç mi korkmamış, hiç çekinmemiş miydim...
İnsanım, elbette korkmuştum..
Aydın Bey bana zırhlı arabayı o gün almıştı...

* * *

Korkardım, çünkü korkmam için nedenim vardı.
20 yıl boyunca, katledilmiş bir gazetecinin, Çetin Emeç’in oturduğu koltukta oturmuştum.
Şehit bir gazetecinin hayaleti ile yaşamıştım.
Her gün bana, taze bir mezarın beni beklediğini hatırlatan bir gazetecinin silueti başucumda beni bekliyordu.

* * *

Haberin Devamı

Korkmak için gerçek nedenim vardı..
Bir hafta içinde iki defa bombalı saldırıdan kıl payı kurtulmuştum...
Yine de paniklemeden hayatımı yaşamaya devam etmiştim...

* * *

Ama artık korkuyorum...
Korkmakta haklıyım.
-Çünkü, ülkemin polisi, “Benim polisim” diye gezen bir tek adamın iki dudağından çıkacak lafa bakıyorsa...
Korkmakta haklıyım...
-Çünkü ülkemin Maliyesi, tek adam, “Git şu işadamının kafasına vur” dediğinde öldürecek kadar müzminleşmişse...
Sadece ben değil, herkes korkmakta haklıdır.
Ve en son olarak...
-Ülkemin tek adamı, Adalet Bakanı’nı çağırıp, “Git konuş şu hâkimlerle, şu işadamının işini bitirsinler” diyecek kadar ileri gitmişse...
Adalet Bakanı da bu emri tak diye yerine getirecek kadar emir kulu haline gelmişse...
İşte ben o ülkeden ve o adamdan korkarım...

* * *

-Çünkü sabahları kapımı çalanın artık sütçü olmayacağından endişeliyim...
-Sabahın 06.00’sında evimin kapısına dayanan adamın, elindeki resmi ve meşru güçle, evime her türlü suç unsurunu koyabileceğinden korkarım...
-Çünkü, ülkede 630 milyon dolar para o ayakkabı kutusundan bu ayakkabı kutusuna geçerken kılını kıpırdatmayan Maliye’nin, iki dudaktan çıkacak emirle hayatımı karartabileceğinden korkarım...
-Çünkü bu ülkede artık sığınabileceğim tarafsız, bağımsız bir yargı kalmıyor, hâkim ve savcılar bile tek adamın iki dudağına bakıyor diye korkarım...
Ne terör örgütü, ne bölücü örgüt...
Ne o mahallenin mafyası, ne bu mahallenin kabadayısı...
Ama karşıma, “Devlet benim” diyecek kadar tekleşmiş bir çift dudak çıkarsa...
Korkarım...
İki elimi uzatır, “Alın götürün” derim...

* * *

Haberin Devamı

Beni götürür, seni götürür, onu götürür, bir başkasını götürür, bir başkalarını götürür, Türkiye’nin yarısını götürür...
Ama yatağında huzur içinde uyuyabilir mi?
Tarihte örneği yok...

* * *

Onun için diyeceğim ki...
Adaletin, yargının, demokratik hukuk devletinin genetiği ile oynamayın...
DNA’larını kurcalamayın...
Hukuk devletin contalarını yalama yaptırmayın...
Demokratik hukuk devletinin, kuvvetler ayrılığı prensibinin zemberekleri boşaltılırsa...
O ülke amok koşusuna başlar...
Her amok koşusu gibi, onun sonu da felakettir...
Artık o sesi duyuyoruz...
Türkiye Cumhuriyeti Devleti çatırdamaya başladı...
Maazallah çökerse...
Hepimiz altında kalırız...

Yazarın Tüm Yazıları