Paylaş
Dün sabaha karşı onun “ulusa sesleniş” konuşmasını dinlerken içimde bir yerden bu cümle fışkırdı ve geldi dilimin ucuna oturdu.
Neler demedi ki...
*
- “Rövanş politikalarını terk etmeliyiz” dedi.
*
-“İşbirliği, uzlaşma ve ortak menfaatimizin sağlayacağı sınırsız potansiyeli kucaklamalıyız” dedi...
*
- “Eski kutuplaşmaları aşacak, eski yaraları saracak köprüler kurmalı, yeni koalisyonlar oluşturmalıyız” dedi.
*
- “Şimdi partizanlığı bırakma zamanıdır” dedi...
*
- “Kuzey Kore Başkanı ile 27 Şubat’ta Vietnam’da yeniden buluşacağım” dedi.
*
- “Büyük devletler sonsuza kadar süren savaşlar yapmamalı” dedi.
*
- “Suriye’deki askerlerimizi sıcak evlerine geri getirme zamanı geldi” dedi.
*
- “Taliban dahil Afganistan’da savaşan taraflarla görüşme zamanı geldi” dedi.
*
Hayretle dinledim...
TRUMP’I DİNLERKEN NOT DEFTERİME YAZDIKLARIM
TRUMP’ı dinlerken, geceleri hâlâ başucumdan eksik etmediğim not defterine bu tarihi geceyi şu cümlelerle not ettim:
-Son bir asırda, başkalarının topraklarında savaşan hiçbir büyük devlet ve lideri nihai bir askeri başarı sağlayamadı.
- Çünkü en güçlü, en büyük, en ihtiraslı liderler bile savaşarak sonuç almayı beceremedi.
- Şimdi barışı öğrenmeye çalışma zamanı...
- Başkasının toprağına girip orada savaşan her devlet başkanı, er veya geç Trump’ın dün gece Amerikan ulusuna yaptığı bu konuşmayı, kendi ulusuna da yapacak veya yapmak zorunda kalacak.
- Çünkü rahmetli Süleyman Demirel’in, hayatının son döneminde bıkmadan, yorulmadan söylediği gibi...
“Barışmayı bilmeyenler savaşmamalı...”
- Ve ilk barış adımı, liderlerin önce kendi ulusuyla barışmasıyla atılır.
BİRİ GÜLÜYOR ÖTEKİ DE GÜLÜMSÜYORSA İYİDİR
- Daha bir yıl önce Lozan’ı tartışmaya açtığımız için Yunanistan’la aramız fena halde bozulmuştu...
- Daha geçen ay Kıbrıs açıklarında petrol arama meselesinden birbirimize girmiştik.
- Dün iki ülkenin lideri yan yanaydı...
Yunanistan Başbakanı gülüyordu...
Türkiye Cumhurbaşkanı da gülümsüyordu. Gülümsemek, sıkılmış yumruğu, karşısındakine uzanan el haline getirmenin ilk adımıdır.
SÜLEYMAN SOYLU’DAN ALDIĞIM GÜZEL MEKTUP
İÇİŞLERİ Bakanı Süleyman Soylu antetli mektubu görünce içimden yine bir “Eyvah” geçti.
Geçmişte, ondan aldığım tek şey mahkeme celbiydi. O nedenle biraz tereddütle okudum... Ama okudukça içim açıldı. Çünkü Türkiye dünden itibaren bana göre çok önemli bir uygulamaya başladı.
Bunun sloganı “Öncelik hayatın, öncelik yayanın”...
Dün saat 12.00 ile 13.30 saatleri arasında Türkiye’nin bütün illerinde eşzamanlı olarak “Yaya öncelikli trafik yılı” başlatıldı.
Sayın Bakan, gönülden destek veriyorum ve bunun için şimdi bütün araç sürücülerine sesleniyorum.
Ayrıca bu kampanyanın logosunu da çok ama çok sevdim...
AYŞEN GRUDA’NIN BU GÜZEL SÖZÜNÜ HİÇ İŞİTMEMİŞTİM
BEN onun en çok neyini
sevdim biliyor musunuz...
Bu kadar erkek sevip de o harika filmde, eline erkek eli değdirmeyen, erkek düşmanı öğretmen kadını o kadar şirin, eğlendirici bir şekilde canlandırmasını sevdim...
Büyük oyunculuktu o...
*
“Kafa” dergisi şubat ayı sayısının kapağını Ayşen Gruda’ya ayırmış.
Kapaktaki illüstrasyon çok güzeldi.
Zeynep Miraç da harika bir yazı yazmış, orada okudum.
*
Bir gün bir toplantıda birisi Gruda’ya “Biz sizin filmlerinizle büyüdük” deyince, “Bu laf beni delirtiyor” demiş ve sebebini de şöyle açıklamış:
“Siz benim filmlerimle büyüdüyseniz, ben nerede yanlış yaptım, biz nerede yanlış yaptık sizi büyütürken? Bir yerde bir yanlış var çünkü...”
SULTAN BEKA YÜZÜNDEN Mİ O HAFİYELERİ KULLANMIŞTI
FEHMİ Koru “Hayır Türkiye’nin beka sorunu yoktur” deyip şöyle devam ediyor:
“Beka sorunu’ yüzünden (Abdülhamid döneminde) hafiyelik teşkilatı kurulmuş, ‘beka sorunu’ yüzünden basına sansür uygulanmış, ‘beka sorunu’ var diye paralel devlet yapısı oluşumlara, çeteleşmelere, infazlara göz yumulmuştu.”
Hayatım boyunca siyasette çok kullanılan iki kelimeyi hiç sevmedim.
Biri “beka” kelimesi...
Muhafazakâr ve aşırı sağ iktidarlar çok severdi.
Öteki de “dava”...
Bu ülkenin hem aşırı sağcısının, hem aşırı dincisinin, hem aşırı solcusunun çok sevdiği bir kelime...
Şu uzun hayat bana gösterdi ki...
Ülkemin başına gelen en büyük felaketler “kendi davasının” militanı kesilen insanlar yüzünden başımıza geldi.
BUGÜN BOBBY EWİNG’İ Mİ ‘CEYAR’I MI HATIRLIYORUZ
ZAFER Algöz yazmış, meğer Bobby Ewing’i Alev Sezer seslendiriyormuş.
Şimdi haklı olarak “Kim bu Bobby Ewing” diyeceksiniz... Haklısınız, ancak yaşlı insanların hatırlayacağı bir isim.
1970’li yılların Türkiye’yi evlere hapseden entrika dolu dizisi “Dallas”ın karakteri...
Oysa “Ceyar” desem belki daha çok hatırlayan çıkar. Çünkü entrikacılık ve kötülüğün sembolü haline gelen “Ceyar”ın şanı nesilden nesile yürümüştü.
Galiba kötüler daha kolay hatırlanıyor.
Neyse, benim yaşımdakilere arada bir bilgi daha aktarayım.
“Mavi Ay” dizisinde Bruce Willis’i, “Cehennem Silahı” filminde Mel Gibson’ı da rahmetli Alev Sezer konuşuyormuş.
ARAÇ SÜRÜCÜSÜ ARKADAŞ... BAK TEK TEK ANLATIYORUM
ARAÇ sürücüsü arkadaş... Şunu biliyor musun...
26 Ekim 2018 günü Karayolları Kanunu’nda bir değişiklik yapıldı.
- Bundan böyle trafik ışığı bulunmayan, ancak trafik işareti veya levhalarıyla belirlenmiş kavşak giriş ve çıkışlarında...
- Okul geçitlerine yaklaşırken yavaşlayacaksın...
- Buralarda bekleyen yaya varsa, duracak, geçiş önceliğini ona vereceksin...
Arkadaş...
Bu senin isteğine bağlı bir şey değil...
Kanunen böyle yapacaksın. Sadece kanun değil, bunu vicdanına, aklına da sindireceksin.
Neden mi...
Çünkü medeni ülkelerin medeni insanları böyle yapar.
Paylaş