Paylaş
Türkiye Büyük Millet Meclisi koltuğunda Bülent Arınç oturuyordu.
Ana muhalfet partisi genel başkanı Deniz Baykal ve CHP milletvekilleri yakalarında kırmızı güllerle Genel Kurul salonuna giriyorlardı.
TBMM o gün Körfez Savaşı’nda yabancı askerlere Türkiye üzerinden geçme izni verecek tezkereyi oylayacaktı.
Tayyip Erdoğan AKP Genel Başkanı’ydı.
Tezkerenin geçmesini istiyordu.
Başbakan Abdullah Gül istekli görünmüyordu.
Bütün dünyanın gözü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin üzerindeydi.
Büyük bir baskı vardı...
* * *
Yüce Meclis o gün tezkereyi reddetti...
Ben tezkerenin geçmesini savunanlardandım.
Ama o gün söylediğim şeyi bugün daha da rahatlıkla söylüyorum.
Türkiye Büyük Millet Meclisi o gün saygınlığının doruğuna çıkmıştı.
Halkın Meclis’i olmuştu...
* * *
Meclis’ten gelen seslere, hükümetten gelen seslere bakıyorum.
Bugün sanki yine aynı hava var...
BAŞBAKAN DİYOR Kİ: “Yolsuzluk yapan kardeşim olsa kolunu koparırım...”
BAŞBAKAN 4 BAKANA DİYOR Kİ: “Kendiniz Yüce Divan’a gitmeyi isteyin.”
BAŞBAKAN DİYOR Kİ: “Devlet merhameti yitirirse tiranlaşır, zorbalaşır.”
Belli ki yakında “kibir”, “nobranlık”, “tek adamlık”, “otoriterlik” kelimelerinin geçtiği cümleler gelecek.
* * *
1 MART’IN MECLİS BAŞKANI DİYOR Kİ: Bülent Arınç söz alıyor:
“Yolsuzluk Komisyonu’ndaki arkadaşlar vicdanlarıyla hareket edeceklerdir.
Herkesin bu karara saygı duyması gerekir.
Genel Kurul’daki arkadaşlar bu kararı yeterli bulmazlarsa, onlar da vicdanlarına göre hareket edeceklerdir.”
Manası, adresi açık değil apaçık...
* * *
BUGÜNÜN MECLİS
BAŞKANI DİYOR Kİ: Cemil
Çiçek aynı gün konuşuyor:
“Arkadaşlarımız Yüce Divan’a gitmezse, tartışma sürer...”
* * *
Meclis, sanki 1 Mart havasını yeniden bulmuş.
Parlamento hem saygınlığını savunuyor, hem de parlamenter sistemi...
“Kararı burada biz alırız” havası hâkim.
İnşallah yanılmayız...
* * *
Türkiye, 1 Mart’ta tezkereyi reddeden Meclis’i sayesinde bütün dünyaya saygınlığını ispat etmişti.
Bugün de elinde aynı fırsat var...
* * *
Bu tavır, AKP’yi büyütür. Meclis’i büyütür...
Parlamenter sistemi kuvvetlendirir.
Ve itibarı yerlere inmiş Türkiye’yi yeniden ayağa kaldırır, ayakları üzerine kaldırır...
Türkçeyle felsefe yapılamaz ama karadelik üzerine çene çalınabilir
WIRED dergisinin son sayısının kapağı ünlü bilimci Stephen Hawking’e ayrılmış. Dergiden onun hakkında çok şey öğrendim.
BUZ KOVASI KAMPANYASINA
KATILAMAMASININ NEDENİ
-21 yaşından beri ALS hastalığından mustaripmiş.
-ALS farkındalığı için yapılan başından buz dökme kampanyasına katılamamış.
-Bunun nedeni geçen yıl geçirdiği zatürreeymiş. Çocukları, üşütür diye izin vermemiş.
-En kritik yılı 1985’miş. İsviçre’de CERN laboratuvarını ziyarete giderken zatürree olmuş. Durumu çok kritikmiş ve suni solunum sistemine bağlanmış.
-Kordonu çekelim mi: Doktorlar eski eşine, “Umut yok, fişi çekelim mi” diye sormuşlar. Eşi reddetmiş.
HAYATI KURTULUYOR AMA SESİNİ KAYBEDİYOR
-Nefes borusuna tüp: Buradan Cambridge’de bir hastaneye nakledilmiş. Orada doktorlar ensesinden bir delik açarak nefes borusuna bir tüp takmışlar.
-Konuşma gidiyor: Ancak hayatının kurtulmasına karşılık, konuşmasını tamamen kaybetmiş.
-Yazmayı öğreniyor: Kaliforniyalı Words Plus şirketi onun için özel bir ekolayzır programı geliştirmiş. Bu program Apple II bilgisayara bağlanmış.
-Başparmağını oynatarak dakikada 15 kelimeye kadar iletişim kurabiliyormuş.
-Başparmak siniri 2008 yılında başparmağı zayıflamaya başlayınca bu defa başka bir sisteme geçilmiş.
BAŞPARMAĞI ZAYIFLAYINCA ÇENE KASI İLE YAZMAYA BAŞLIYOR
-Çene kası: Yeni sistemle sağ çenesinin kaslarını hareket ettirerek yazıyormuş. Sağ çenesi gözlüğüne bağlı enfrarujlu bir sensörle bilgisayara bağlıymış.
-Şöyle çalışıyor: Cursor, klavye üzerinde otomatik olarak hareket ediyor ve istediği harf üzerine gelince, onu çene kası hareketiyle durdurabiliyor.
-Bu sistemle, e-mail gönderebiliyormuş, internette dolaşabiliyor, ayrıca bir sentetizör aracılığıyla konuşabiliyormuş. Hatta Skype yoluyla ilişki bile kurabiliyormuş.
-Dakikada 3 kelime: Çene kası da zayıflamaya başlamış. Bugün artık dakikada ancak iki-üç kelime yazabilir hale gelmiş.
BİR KONFERANS İÇİN 6 GÜN KARA YOLCULUĞU YAPIYOR
-Ancak bütün bunlar azminden bir şey götürmemiş. Yazmaya ve konferanslar vermeye devam ediyor.
-6 gün yolculuk: Doktorları uçağa binmesine izin vermiyor. O nedenle Tenerife’te verdiği son konferansa gitmek için 6 gün kara yolculuğu yapmış.
-Konferanslarının metinlerini bazen son dakikada değiştirebiliyormuş.
MÜKEMMEL PAUL NASIL KONUŞUYOR
-Nasıl konuşuyor: Konferanslarını bir “konuşma sentetizörü” aracılığıyla yapıyor. Bu, 1980’li yıllarda Speech Plus isimli bir şirket tarafından bulunmuş. Yazılı mesajı sese çeviriyor.
-Sesi nasıl üretildi: Sesi de o yıllarda Dennis Klatt adlı bir MIT mühendisi tarafından üretilmiş.
-Üç ayrı ses: Klatt, eski eşinin ve kızının seslerini kaydederek dişi ses yaratmış. Kendi sesinden ise erkek sesi bulmuş.
-Mükemmel Paul: Eşinin sesine “Güzel Betty”, kızınınkine “Kit the kit”, kendi sesinden ürettiğine ise “Mükemmel Paul” adını vermiş. Mükemmel Paul, bugün konferanslarında onun ağzından çıkan ses.
-İntel devrede: Ancak her yıl gerileyen yeteneklerini tamamlamak için çalışmalar devam ediyor. İntel şirketi 1997’den beri onun bilgisini dünyaya aktarmak ve duyurmak için en mükemmel software’i yaratmaya çalışıyor. Son olarak, onun 10 saatlik davranışları görüntüye alındı ve üzerinde çalışılıyor.
-James Bond: Hangi rolü oynamak istediği sorulunca şu cevabı veriyor: “Tekerlekli sandalyem ve makineden gelen suni sesimle bir James Bond filmine çok iyi giderdim...”
Başbakan Erdoğan, “Türkçeyle felsefe yapılmaz” diyor ama Hawking, çene kaslarıyla karadeliklerin sırrını çözmeye devam ediyor.
Bu yazının siyasi bir mesajı yok.
Ama isterseniz, bunu insan zekâsıyla alay edenlere, Türkçeyi küçümseyenlere bir cevap olarak da okuyabilirsiniz.
Paylaş