Paylaş
Sizi tenzih ederim...
Lütfen şöyle yan tarafa geçin ve sessizce izleyin...
Çünkü gazetenizle fena halde dalga geçeceğim...
* * *
Atasözümüz şöyle diyordu:
Denize düşen yılana sarılır...
Berbat bir atasözüydü de, ne bilelim ki, kaderde bin beteri varmış...
Nereden aklımıza gelsin, hangi şam şeytanı aklımıza soksun ki, bin beteri varmış.
Havuza düşen yalana sarılırmış...
Yok hafif kaldı...
İftiraya, kapkara iftiraya, resmen pespaye, iğrenç bir iftiraya sarılırmış.
Vallahi sözüm atılan iftiraya değil...
O iğrenç yalan çiğnene çiğnene berbat kokulu bir sakız haline gelmiş...
Kargalar bile gülemiyor artık o yalana...
Derdim, yukarıdan gelen emirle o iftirayı savunmaya çabalayan kafayla...
* * *
Yahu insanda biraz akıl, biraz izan olur...
Bir gram mantık, iki damla zekâ...
Photoshop denen şeyin de bir asaleti vardır yahu...
İnsanın yüzünü daha güzel göstermek için yapılır, aklını daha kısa göstermek için değil...
Propagandanın da bir raconu var yahu...
Biraz akıllı, biraz makyajlı, biraz ince ve inandırıcı olmaya çalışır.
Kabataş yalanına MOBESE kılıfı uyduramayınca yaptıkları şu zavallılığa bir bakın...
* * *
Günlerce, aylarca her yeri didik didik arayıp, gerçek bir gören bulamayınca, kendi zekâlarını MOBESE haline getirip, hayali bir gören yaratmışlar.
O hayalet anlatmış, gazetenin hayaleti de photoshop’lamış...
Üstü çıplak, eli deri eldivenli adam bulamayınca, oturup soğan kabuğu zekâlarını soyup “Otomatik Portakal” filmine kostüm dikmişler.
* * *
Cumhurbaşkanı’nın damadını uyarıyorum.
Orada gizli bir paralelci var ve hepinizi tufaya getiriyor.
Amaçları, Kabataş’ın büyük bir kuyruklu yalan olduğunu gizlice Sabah okuruna da anlatmak.
Niyetleri bu...
Yoksa, kargaların bile gülemediği bu vasat, zekâdan zerre kadar nasibini almamış ilkelliği kim yapar yahu...
Büyükburç demode bir espri mi yoksa tatlı bir kaçık mıydı
SON yıllarda, onu her seyredişimde kendi kendime soruyordum, ama öldüğünü öğrenince yüksek sesle sormaya karar verdim.
- Sizce Erol Büyükburç, gerçekten son yıllarda yeniden tanıdığımız demode, esprileri değil de o espirilerin banalliği ile güldüren çılgın mıydı...
Yoksa onu oynuyor muydu...
- Ekran maymunu muydu, yoksa zekice ayarlanmış bir ekran portresini mi oynuyordu...
- Depasse bir komik miydi...
Yoksa tatlı bir kaçık mı...
1960’lı yılların başında aldığım ilk üç 78 devirlik plaktan biri Erol Büyükburç’un “Little Lucy” şarkısıydı...
Elvis Presley, Ricky Nelson günleriydi...
İzmir’in moderniteye susamış çocuklarıydık ve çok zor bulabildiğimiz ithal plaklar arasında milli bir vaha gibi gelmişti bizlere.
Sevmiştik onu... Bugün bile “Little Lucy”yi hâlâ ezbere söyleyebiliyorsak, o günlerde bize verdiği bu moderniteye saygımızdandır.
* * *
TRT yıllarındaki görüntülerine bakıyorum.
Arkasında Tuna Ötenel çalıyor...
Fender gitarların efsane olduğu günlerdi ve arkasında, gerçek olmazsa bile taklit iki Fender’le söylüyordu...
Girin YouTube’a seyredin.
“Little Lucy”yi söylerken Tuna Ötenel’in çaldığı partisyonlara bakın...
Orkestranın performansına bakın...
O günlerdeki bir Amerikan topluluğundan hiç de geri değil...
* * *
Bence o gerçek bir tatlı kaçıktı ve oynuyordu...
Hepimizi inceden ti’ye alıyordu...
Erol Büyükburç’la beraber masumiyete seyahat potpurisi
“LITTLE Lucy”yi satın alalı 50 yıl geçti...
Biliyor musunuz, Erol Büyükburç’u hâlâ seviyordum.
Hâlâ onu ekranda görünce içime, İzmir’in özlediğim sokakları, Kemeraltı’sı, Havra Sokağı, Hatay 319’uncu sokak geliyor...
Hâlâ o masumiyeti özlüyorum...
Türkiye’nin bu hallere gelmediği, sokaklarının ruh ve karakter parsellerine ayrılmadığı o günleri...
Hayır demode bir nostalji değil... Çok incelmiş bir özlem... Nur içinde yatsın...
Sizi o günlere götürmek için Spotify’da bir “Erol Büyükburç masumiyet potpurisi” hazırladım.
“Yalan olan yıllarım”, “Gençlik şarkısı”, “Her şey bizim bu gece”, “Rüzgâr gibi geçti”, “Bal çiçeği”.
Bu arada bir Spotify haberi daha vereyim. Bugünden itibaren 10’ar şarkılık küçük listeler koyuyorum.
İlki “Kids Go Classical” başlığı taşıyor. Küçük çocuklar için klasik müzik dinlemeye başlangıç olabilecek 10 parçalık bir liste hazırladım.
Paylaş