Kitabı şu cümleyle başlıyor: “Yaşım 93... Artık günlerim sayılı...” Tamamı 22 sayfa. Fransa, 2 aydan beri, Stephane Hessel adlı 93 yaşında bir adamın yazdığı bu kitabı konuşuyor. Adı, “Indignez vous”. Türkçeye “Kızın, öfkelenin” diye çevirebilirsiniz. “İsyan edin, itiraz edin” de diyebilirsiniz. Fransız halkını başkaldırmaya davet eden 22 sayfalık bir broşür. 10 haftaya yakın süredir en çok satan kitaplar listesinin başında. Bir tür “21’inci Yüzyıl Manifestosu” diyebilirsiniz. Yayınevi, bu koleksiyonuna ilginç bir isim vermiş: “Rüzgâra karşı yürüyen adam.” Kitabı 20 dakikada okuyup bitirdiğimde içimden şu geçti: “Demek ki rüzgâra karşı yürüyecek insanlar çağı başlıyor.” Yeni bir başkaldırı yüzyılı, bir “itiraz” asrı.
Kitabın özeti şöyle Dünya 20’nci yüzyılı olağanüstü önemde ve insanlığa yakışan gelişmelerle kapattı. Duvarlar yıkıldı, komünist diktatörlükler bitti... Rio’da çevre konusunda çok önemli kararlar alındı. Pekin’de kadın hakları ile ilgili çok önemli kararlara imzalar atıldı. Ama 21’inci yüzyıl, insanlığı utandıracak bir 10 yılla başladı. 11 Eylül saldırıları, Irak’ın işgali. İsrail’in Gazze’de yaptıklarına sessiz kalınması... Küresel ısınma... Gelir adaletsizlikleri, katliamlar, insan hakları ihlalleri.. Kısaca Hessel, “Benim günlerim sayılı. Ama bütün bu olup bitene isyan edin. Dünyanın yeni bir küresel pakta ihtiyacı var” diyor.
Bunları söyleyen adam sıradan biri değil. Nazizme karşı mücadele etmiş, Fransa’da direniş hareketine katılmış, Nazi kamplarında gaz odasına gönderilmekten son anda kurtulmuş. 1948 “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi”nin kaleme alınmasında çalışmış, İsrail-Filistin barış girişiminde rol almış. Annesi Helen, ilginç bir kadın. Rainer Marie Rilke’nin, Aldous Huxley’in, Max Ernest’in arkadaşı. Nabokov’un “Lolita” romanını çevirmiş. 1912 yılında Stephane Hessel’in babası ile tanışıp evlenmiş. Ama bir süre sonra yazar Henri-Pierre Roche’a âşık olmuş. Kocası ve sevgilisi ile François Truffaut’nun, “Jules et Jim” filminde anlattığı türde bir üçlü hayat yaşamaya başlamışlar. Bu arada 12 yaşındayken oğluna, eşcinsel bir deney yaşamasını bile öğütlemiş. Gerekçesini de şöyle açıklamış: “Sokratvari bir partnerin sevgi ve şefkatini anlaman için.” Küçük kitap şimdiden 1.2 milyon adet sattı. 22 dile çevrildi. Gelirinin tamamı hayır kurumlarına verilecek. İlk olarak, Filistin konusunda çalışan “Russel Mahkemesi”ne” 100 bin Euro verilmiş. Bazıları fikirlerini çok geri buluyor. Mesela Alan Finkielkraut onu “İsrail’e karşı nefret duygularını tahrik etmekle” suçluyor. Ama şurası kesin ki, Sarkozy’nin yeni anlayışından bunalan Fransızlar, aradıkları “itiraz manifestosunu” onun kitabında buldular.
“Zamanın ruhu” böyle bir şey. Bir toplumun ruhunda bir şeyler sıkışmaya başladığı zaman, müthiş bir enerji oluşuyor. İşte öyle anlarda küçücük bir kıvılcım o enerjiyi tarihsel bir eyleme, güçlü bir düşünce rüzgârına dönüştürüyor. Bu kıvılcım Arap ülkelerinde diktatörleri sallayan güçlü bir eylemi ateşliyor. Başka ülkelerde ise, despotluk eğilimlerini, hukuksuzlukları, vicdansızlıkları, basın özgürlüklerini baskı altına alma girişimlerini, akrabayı talukat rejimlerini sallayacak güçlü tartışma iklimlerini yaratıyor. 93 yaşında günlerini sayan bir insan, insanların içindeki öfke enerjisini harekete geçirerek, baskı rejimlerine günlerini saydıracak kıvılcımı ateşliyor. “Rüzgâra karşı yürümek...” 21’inci yüzyıla yakışan “büyük yürüyüş” işte budur. Biat etmemek, itiraz etmek, korkmamak, sinmemek, söylemek, yüksek, hep daha yüksek sesle söylemek... Yapamıyorsa da “söylenmek...” Rüzgâra doğru homurdanmak.