Rabbim beni yine korudu

TÜRK Hava Yolları’nın harika seçilmiş müziklerinden oluşan eğlence kanalında Eliane Elias harika bir “Girl from Ipanema” söylüyor.

Haberin Devamı

Bossa Nova
Jazz’ın en klasiği
neyse, işte o...
Los Angeles’a gidiyorum...
Hayır, Türkiye’den, onun gittikçe basan muhafazakâr havasından kaçmıyorum.
Birkaç gün nefes almaya gidiyorum.
“Girl from Ipanema” dinlerim de kim aklıma gelir?
Elbette Çetin Bey... Çetin Emeç...
Öldürüldüğü gün, Hürriyet’in dördüncü katındaki odasına girdiğimde, ona hediye ettiğim CD hâlâ çalınmaya hazır bekliyordu.
Astrud Gilberto ve Stan Getz’den “Girl from Ipanema...”

* * *

Uçaktaki şarap seçimi güzel.
Arjantin Malbec’nin ilk yudumunu alırken şükrediyorum.
Çetin Bey’in koltuğunda, iki bombalı saldırıya, sayısız ıskalanmış tehdide rağmen, 20 yıldır hâlâ hayatta kaldığıma şükrediyorum.
Ama içimdeki şeytan, o sempatik iblis var ya...
O dürtüyor, şunu da düşünüyorum.
Yaşayabilmek, her şeye rağmen hayatta kalabilmek, her zaman ölmekten daha şanslı bir şey midir?
Şanslıysa bile daha şerefli bir şey midir?
Öyle bir yaşa geldim ki, yaşadıklarım, gördüklerim, şahit olduklarım, en önemlisi de hissettiklerim bana şu hayat bilgisi dersini verdi:
Ölmemek ille de yaşıyor olmak değildir...
İnsan yaşarken de ölmüş olabilir...
Mesela hayat tarzım...
Akşamüzeri bir kadeh şarabı özgürce içebilmek...
Utanmadan, aşağılanmadan, gizlenmeden, izbe bir mekâna kapatılmadan, fişlenme korkusu olmadan, özgürce içebilmek...
İçerken, yanına, Ülkü Tamer’in olağanüstü dizesini meze yaparak:
“İçime çektiğim hava değil, gökyüzüdür” diyerek...
Diyerek, onu gerçekten hissederek, ve o dizeyi anadilinizdeki şu cümleye çevirerek:
“Damağımda hissettiğim ilk damla şarap değil Nefs’imdir...”
Körletmediğim, asla körletmeyeceğim, iftihar ettiğim, körletilmesine, kirletilmesine asla razı olmayacağım, ruhumun en mutena köşesine büyük harfle yazdığım NEFS’İM...
Hayat tarzım...
Yani kendim...

* * *

Haberin Devamı

Sonra içimden o haykırışlar geliyor...
Allah kahretsin...
Eğer Hemingway gibi içemeyeceksem, onun gibi bir Key West barında, bir Havana batakhanesinde eşek sudan gelinceye kadar dayak yiyemeyeceksem...
Eğer bir Sartre olamayacaksam, hayatımda bir Simone de Beauvoir olmayacaksa...
Bir Simone de Beauvoir tarafından boynuzlanmayı hak etmeyeceksem...
Yüzde 49.83 çoğunluk üzerime çullanacak, gırtlağıma sarılacak...
Kendi yaşamamışlığının, kendi yaşayamazlığının intikamını benden almaya kalkacak...
Ve ben de sustalı bir maymuna dönmeyi, döndürülmeyi kabul edeceksem eğer...
Söyleyin bana...
Yirmi yıl boyunca koltuğunda oturduğum Çetin Emeç mi ölü...
Yoksa bu zombi beden mi yaşıyor...
Bizler... Hayat tarzımıza kastedilen bizler...
Yaşıyor muyuz Allah aşkına...
Bu ülkede yüzde 49.83 adına alikıran başkesen yaşıyor da...
Yüzde 50 nokta küsurun, “başkalarının takdirine” muhtaç olmadan yaşama hakkı yok mu...
21’inci yüzyıl demokrasisi böyle despot bir şey mi...

* * *

Haberin Devamı

Uçak Los Angeles’a doğru alçalmaya başladığında son 30 yılımı düşündüm.
12 Eylül askeri darbesinin yıktığı gençlik umutlarımı..
O umutsuzlukta yazılmış “Bir Düğün Gecesi” romanının o harika cümlesini...
“İntihar etmeyeceksek içelim bari” nakaratını...
Sonra kadehimin dibindeki son damlayı bir gökyüzü gibi içime çektim.
“Girl from Ipanema” bir türlü bitmiyordu.
Çetin Bey’i, onun zarif siluetini, 40 derece sıcakta bile hiç bozulmayan kruvaze ceketini gözümün önüne getirdim.
“İyi ki şarabım var” dedim.
Bu cümle bana iyi geldi, sonra o cümlenin devamı geldi:
O deli cüretiyle, “İyi ki şarabım var, onun sayesinde bu yazıyı yazabildim” dedim.
O üç kadeh şarap ki, içimdeki öcüyü kovdu, korkuyu pestile çevirdi...
Onun sayesinde ki, içimde otosansüre nanik yaptım, dümdüz gittim, kafa tuttum.
İçimden geçeni yazabildim...

* * *

Haberin Devamı

Daha ileri de gidebilirdim.
Ama 3-5 kadeh daha içmeliydim...
Yirmi yıldır beni bombalara, kem gözlere, nazara karşı koruyan yüce Allah’ım yine beni korudu...
Uçak inişe geçti.
Ve içki servisi kesildi...

ÇOK ÖNEMLİ NOT: İçkinin fazlası zararlıdır. Kimseye içki tavsiye etmem. İçecekseniz bile benim gibi 2-3 kadehte durun.
Gerisi çok tehlikelidir... Abuk sabuk konuşursunuz, başınıza bir iş gelebilir...

 

Yazarın Tüm Yazıları