Paylaş
Ekonomik kriz ile boğuşan bir ülkede bir pazar gününe bu soru ile başlamak bazılarınız için sinir bozucu olabilir... Hayır olmasın...
Çünkü, Allah’ın yarattığı bu gökyüzünün altında hayat devam ediyor ve ben bütün olumsuzluklara rağmen size yaşama zevki verme gayretimden vazgeçmeyeceğim.
Şimdi ilk cümlede sorduğum soruyu cevaplayayım:
Hayır, lüks Allah’ın sadece zengin kullarına, iktidarların yandaşlarına bahşettiği bir ayrıcalık değildir.
Olaya benim gibi bakan insanlar, işte sırf bu yüzden son yıllarda “Affordable lux” kavramını yarattı.
“Satın alınabilecek lüks...”
Ama ben bunu daha da gerçekçi bir anlayışla Türkçeye çevireceğim...
“Her keseye uygun lüks...”
Ve bunun adını da dünyanın en önemli ve etkili erkek giyim fuarı olan “Pitti Uomo”dan, yani Medici ailesinin Floransa’sından koyacağım: Bugün “Her keseye uygun lüksün cenneti Türkiye’dir”...
Yani Türk tasarımcılarının, Türk üreticilerinin ülkesi...
Hadi gelin şimdi Pitti Uomo gezisine başlayalım.
FUARDA BİR MİLLİ TAVUS KUŞUNUN GÖZLEMLERİ
PITTI Uomo, İtalya’nın Floransa şehrinde yılda iki kez açılan, dünyanın en ünlü erkek giyim fuarı. Fuarın binaların içindeki resmi kısmı yanında bir de dışarıda gayriresmi bir fuar var.
Tarzı ve cesareti olan tek tek kişiler, hazırladıkları kreasyonları kendileri üzerlerine giyerek dışarıda volta atıyorlar. Bu kişilere “peacock”, yani tavus kuşu deniyor.
Benim asıl ilgimi çeken yer de burası.
Ben de buraya ikinci defadır, kendi tarzımı giyinerek gidiyorum.
Ama bir farkla... Orada giydiğim her şey Türk tasarımcılarının hazırladığı giysiler. Yani bu uluslararası fuarda, Türk giyim sanayisini temsil eden “milli bir tavus kuşu” olarak volta atıyorum.
EKONOMİK KRİZ TAVUS KUŞLARINI DA ETKİLEMİŞ
BÜTÜN dünyadan 1230 marka katıldı. 23 binden fazla profesyonel ziyaret etti. Bu yıl fuar sönüktü... Ziyaretçi sayısı azdı. Katılan Türk ise hepsinden de azdı.
Buradan da anlıyorsunuz ki dünya yeniden büyük bir ekonomik krize hazırlanıyor. Bundan sokaktaki “tavus kuşları” bile etkilenmişti. Anlayacağınız, Pitti Uomo sokaklarında nesli azalmakta olan nadir bir kuş gibi volta attım.
Kendimi Fellini’nin “Amarcord” filminde karlar altındaki Rimini’ye gelmiş tavus kuşu gibi yalnız ve hüzünlü hissettim. Şimdi size gelecek yılın trendlerini anlatayım.
TREND 1: ANNE ÖRGÜSÜ SICAK KAZAĞIN YÜKSELİŞİ
Bu yıl fuarda en dikkatimi çeken şey, kazaklar oldu.
O incecik shetland kazaklar gitmiş, yerine kaba atkuyruğu örgülü, rengârenk kazaklar gelmiş.
Çocukluğumun İzmir’inde annemin, babaannemin ördüğü kazaklar geldi gözümün önüne.
Bir de Mustafa Sandal’ın “O kız beni sevmeli, bana kazak örmeli” nakaratı.
Soğuk Floransa’da beni en çok ısıtan şey bu oldu.
TREND 2: PERU VE MOĞOLİSTAN RENKLERİNİN YÜKSELİŞİ
Dikkatimi çeken ikinci şey, özellikle Latin Amerika yerlilerinin ve Moğolistan gibi ülkelerin etnik renklerinin yükselişi oldu.
Allahım, baştan aşağı siyah giymeyi matah zanneden o sözde “cool erkeğin” süklüm püklüm kenara çekilmesini görmek bana çok iyi geldi.
Yaşasın Allah’ın yarattığı şu güzel rengârenk dünya...
TREND 3: FİTİLLİ KADİFE GELDİ GELİYOR
FUARDA en amatör gözün bile görebileceği en belirgin trend şuydu.
Fitilli kadife dönemi yeniden başlamış ve önümüzdeki yıllarda acayip gidecek.
Şöyle anlatayım.
Bana göre fuarın en parlak markası Brunello Cucinelli idi.
Yabancı markada kesinlikle bu dönemin en modern erkek çizgisi o.
İşte onun patronu tam ben oradayken televizyonlara mülakat veriyordu.
Baktım üzerinde açık renk kalın fitilli kumaştan bir takım elbise vardı.
Onun tarzından da anladım ki, “yeni cool” kesinlikle fitilli kadife...
TREND 4: AYAKKABI ASTARINDA BİR RENK DEVRİMİ VAR
SON yıllarda en büyük devrimlerden biri, fashion’un en tutucu alanı olan ayakkabıda yaşanıyor. Bu yıl fuarda Brunello Cucinelli’den sonra en çok dikkatimi çeken marka, Amerika’nın Carolina eyaletinden “Lords Of Harlech” oldu. Asıl devrimi de onların ayakkabılarında fark ettim. Kravatlarda gördüğümüz şal deseni, biraz mahcup şekilde ayakkabıya da girmiş.
Ceket gibi ayakkabının içinde de şal ve kravat desenlerinden rengârenk bir astar dönemi geliyor.
Aynı deseni ayakkabı kutusuna da işlemişler.
Astarda başlayan bu devrimin, Church’s’ten başka ayakkabı tanımayan muhafazakâr elitin hiç hoşuna gitmeyeceği kesin.
TREND 5: NORVEÇ BALIKÇI YAKA KAZAKTAN MONTA GEÇTİ
CEKETLERDE, kabanlarda, paltolarda, kazaklarda en çarpıcı trend, son 3 yılda başlayan “Norveç balıkçı yaka”... Yani Norveçli açık deniz balıkçılarının, boyunlarını soğuktan korumak için geliştirdikleri boyunu saran yakalar.
TREND 6: BU YIL KRUVAZE TAHTA OTURDU
AYIPTIR söylemesi, benim 3 yıl önce yeniden giymeye başladığım kruvaze ceket bu yıl Pitti Uomo’nun tahtına tam oturdu.
Bütün markalar kruvaze tek ceket ve takıma dalmış durumda. Üstelik hiçbir kural tanımadan her tür kumaştan, desenden, renkten kruvaze serbest.
TREND 7: DEMODELEŞEN KAVRAMLAR: RENK, DESEN, TARZ UYUMU
SON iki yıldır fuarın en hoşuma giden tarafı, giyimde, son iki asırdır yerleşmiş bütün kuralları altüst etmesi.
Artık “Şu rengin altına şu, şu ceketin altına bu” ukalalığı yapan klasikler, “Bourgogne’dan başka şarap tanımam” diyen dinozor şarap uzmanlarının durumuna düştü. Yeni motto şu:
İsteyen istediğini giyer, isteyen istediği renge istediği rengi uydurur.
TREND 8: OTORİTERLİK YÜKSELİRKEN KUŞAM DESENİNDE HÜRRİYET
Bütün dünyada otoriter rejimler yükselirken erkek giyiminde alabildiğine özgürlük rüzgârları esiyor. Mesela büyük kareli kumaşlardan tek ceket, tek pantolon...
Mesela rengârenk her tür kumaş ve desenden takım elbise... Artık slogan şu: Git kafana göre takıl... En ucuzundan al, en pahalı tarzı yarat. Ey dünyanın bütün tavus kuşları birleşin... Müstebit giyim faşistlerinin sırtınıza vurduğu zincirlerden başka kaybedecek hiçbir şeyiniz yok...
KESENE GÖRE LÜKS 1: BU SAYFADA GİYDİĞİM HER ŞEY BAŞTAN AYAĞA TÜRK
BİLİYORSUNUZ, artık Türk tasarımcılarından, Türk konfeksiyon markalarından, Türk terzilerinden giyiyorum.
Çünkü Türk markaları sınıf atladı.
Artık kendi üst markalarını da yarattılar.
Fiyat bakımından yabancı markalarla karşılaştırılamayacak kadar avantajlılar.
Ve inanın tasarımları, kesimleri, dikiş kaliteleri harikulade.
Bu sayfada gördüğünüz fotoğraflarda giydiğim her şey baştan ayağa Türk...
KESENE GÖRE LÜKS 2: İŞTE BU TÜRKLER ARTIK ÇOK OLUYOR
Vakko, Beymen, Damat, Abdullah Kiğılı, Koton, Sarar, İpekyol... Hepsi harika üst markalarını yarattı...
Spor giyimde Mudo ve Mavi harikalar yaratıyor.
Geçen yaz LC Waikiki tişört ve şortlarıyla gezen yüzlerce insan gördüm. Belgrad’daki mağazasına hayran kaldım.
Gencecik insanların yarattığı Bluemint ve
Les Benjamins gibi dünyaya açılan genç markalarımız oldu.
Milimetric gibi ölçü üzerine giyimde, yabancı ülkelerde bile dünya markaları ile yarışan şirketlerimiz çıktı.
Ve burada saymakla bitiremeyeceğim harika Türk markaları var.
KESENE GÖRE LÜKS 3: TÜRK AYAKKABISI: SON YABANCI KALE DE ALINDI
SON zamanlara kadar direndiğim konu ayakkabı idi.
Her şeyimle Türk giyinirken, nedense ayakkabıda hâlâ yabancı markada ısrar ediyordum.
Bu yıl Pitti Uomo’da
o da çöktü.
Harika Türk ayakkabıları giydim ve inanın fuarda insanların da dikkatini çekti.
Corrente, Jaguar, İnci, Cabani ve daha birçok marka, size kesenize göre bir lüks imkânı veriyor.
İşte sırf bu nedenle, sektörün düzenlediği Türk Ayakkabı Tasarım Yarışması’nda jüri üyesi olmayı da kabul ettim.
MODA DANIŞMANIM
KESENİZE GÖRE LÜKS REHBERİ
BU yıl da fuara moda danışmanı olarak Milimetric’in kurucusu Kağan Gökalp’le gittim.
Kağan, eski Radikal gazetesinin moda yazarıydı.
İşte size onunla birlikte yazdığımız “Kesenize göre lüks giyim rehberi”...
BİR: Tarz belirleyin: Önce kendinize bir tarz belirleyin, ne tür giyinmek istiyorsunuz karar verin.
İKİ: Cesur olun: “Ya bu bana gitmez” klişesini beyninizden resetleyin. Renkten ve farklılıktan korkmayın.
ÜÇ: Rol modeli bulun: Kendinizde yeni tarzlar denetecek rol modelleri bulun.
DÖRT: Vitrin seyredin: Giyim tarzında en büyük okul vitrinlerdir. Bol bol vitrin seyredin.
BEŞ: Karşılaştırın: Şunu da unutmayın. Artık pahalı, ulaşılmaz diye gördüğünüz her güzel kıyafetin mutlaka ucuzu da var. Özellikle Türk markalarına alıcı gözüyle bakın.
ALTI: Bizimkilere bakmayın: Hürriyet ve Posta’nın her cumartesi günü, günlük giysilerinin fotoğraflarını verdiği Türk ünlülerine değil, Hollywood’un ünlülerine bakın. Onlar günlük hayatlarında hep ucuz konfeksiyon giyiyor.
Paylaş